ÜÇÜNCÜ MADDE (YERLEŞME VE SEYAHAT HÜRRİYETİ İLE İLGİLİ ANAYASANIN 23. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)
Yurtdışına çıkma hürriyetinin vatandaşlık ödevi nedeniyle sınırlanabileceğine dair anayasal düzenlemenin kaldırılması ve yurtdışına çıkma hürriyetinin engellenebilmesi için hakim kararı koşulunun getirilmesi amacıyla Anayasanın 23. maddesinde değişiklik (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun üçüncü maddesi)
5982 Sayılı Kanunun Üçüncü Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.”
___________________________________________________________________________
1 Üçüncü Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)
1.2 Üçüncü Maddendin Madde Gerekçesi
1.3 Üçüncü Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 Üçüncü Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
3.1 Üçüncü Madde Hakkında MHP Grubu Adına Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
3.2 Üçüncü Madde Hakkında CHP Grubu Adına Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
3.3 Üçüncü Madde Hakkında BDP Grubu Adına Özdal Üçer (Van)
3.4 Üçüncü Madde Hakkında AKP Grubu Adına Ülkü Gökalp Güney (Bayburt)
3.1 Üçüncü Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 20 Nisan 2010)
3.2 Üçüncü Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 Üçüncü Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 2 Mayıs 2010)
1 Üçüncü Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)
1.1 Üçüncü Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni Ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması (Fark Yok)
Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:
MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.”
1.2 Üçüncü Maddenin Madde Gerekçesi
Madde 3- Maddede yapılan değişiklikle, idare tarafından, vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetinin sınırlandırılmasına son verilmekte; yurt dışına çıkma hürriyetinin, sadece suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle ve hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilmesi ilkesi benimsenmektedir.
1.3 Üçüncü Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
“Teklifin çerçeve 3 üncü maddesi, Anayasanın 23 üncü maddesinde değişiklik öngörerek, yurt dışına çıkma hürriyetinin sadece suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle ve hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılması ilkesini getirmektedir. Bu
düzenleme ile söz konusu hürriyetin daha daraltıldığı bazı üyelerimizce ifade edilmiştir. Madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”
_______________________________________________________________________________
2 Üçüncü Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Üçüncü Madde Hakkında MHP Grubu Adına Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddeleri Üzerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış buluyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar siyasetin ve zamanın üstündeki birer metinlerdir. Birey, toplum ve devletin ortak hukukunu belirleyen temel ve çerçeve hukuk metinleridir. Hukuk sistemimizin hiyerarşik sıralamasında anayasalarımız en üst hukuk normumuzdur. Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir, devletin yapısını, organların işleyişini, bireyin temel hak ve özgürlüklerini belirlerler.
Değerli milletvekilleri, millet olarak yüz kırk dört yıllık bir Anayasa geçmişine sahibiz. 1876’dan itibaren alacak olursak beş ayrı anayasayı yaşamış bir millete mensubuz. Öncelikle Kanun-u Esasi, daha sonra 1921 Anayasası, 24 Anayasası, 61 Anayasası ve 1982 Anayasası.
Anayasalar kutsal metinler değildir ve değiştirilebilir. Zaten bu süreç içerisinde, 1876’dan beri anayasalar zaman zaman değiştirilmişlerdir.
Tabii ki, anayasaların değiştirilmesiyle ilgili özel birtakım şekil, usul şartları yer almıştır, bu da doğrudur. Tabii, anayasaların değiştirilmesi noktasında mutlaka ve mutlaka hukuk kurallarına uyulması gerektiği gibi temayüller de göz önüne alınmalı. Madem toplumsal metinlerdir anayasalarımız, en üst hukuk normlarımızdır, mutlaka, bu normlar değiştirilirken bir uzlaşma, toplumsal uzlaşma aranmak durumundadır.
Bugün üzerinde konuştuğumuz, yapılan değişikliklerle ilgili, bakacak olursak bu toplumsal uzlaşma ve mutabakat sağlanabildiğini söylememiz mümkün değildir. Bu Anayasa AKP’nin tek başına hazırladığı ve AKP’nin ihtiyaçlarından hasıl olarak hazırlanmış ve önümüze bir dayatma şeklinde getirilmiş bir Anayasa değişiklik teklifidir.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişiklikleri gündeme geldiğinde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli bunu çok açık, net bir şekilde ifade etmiş, anayasaların değiştirilebileceğine, bu değişiklik yapılırken de mutlaka uzlaşmanın, toplumsal uzlaşmanın da aranması gerektiğini ifade etmiş, bu değişiklikle ilgili de Mecliste bir uzlaşma komisyonunun kurulması gerektiğini, parti gruplarının bu komisyonlara üye vermelerini ve bu komisyonlarda yapılan görüşmeler neticesinde ortak metinler ortaya çıktığında bunların imza altına alınmasını ve bu Meclisin değil, önümüzde erken veya zamanında yapılacak genel seçimlerden sonra oluşacak 24’üncü Dönem Millet Meclisinde bu mutabık kalınan bu metinlerin ve değişikliklerin yapılması gerektiğini ifade etmişizdir
Değerli milletvekilleri, ama gelinen süreci Mecliste hep beraber yaşadık. Bir metin hazırlandı ve parti gruplarına, şu kadar süre içinde, ki başka ülkelerde yapılan anayasa değişikliklerine baktığımızda bu süre yılları alabilmiştir, ama bizde, AKP İktidarının hazırladığı bu anayasa, parti gruplarına “Çok kısa bir sürede görüşlerinizi bildirin.” diye âdeta dayatılmıştır.
Yine, Anayasa Komisyonundaki görüşmeler çok kısa ve çok yoğun bir şekilde devam etmiş, yine iktidar partisinin çoğunluğuna dayanarak oradaki görüşmeler kısa sürede bitirilmiş, bugün de Meclis Genel Kurulunda iki gündür de bu görüşmelere devam edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişiklikleri Türkiye’nin ihtiyacı olan Anayasa değişiklikleri değildir. Biraz önce de ifade ettim, anayasalar değiştirilebilir, ama bunun yapılabilmesi için mutlaka toplumsal ve siyasi uzlaşmanın sağlanması gerektiğini de hep ifade etmişizdir. Bugün bu değişikliğe baktığımızda böyle bir uzlaşmayı bulmak mümkün değildir. AKP Grubu dışında bütün parti grupları bu konudaki muhalefetlerini sürdürmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, buradan sormak istiyorum: Bu Anayasa’da yapılan değişikliklerle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını değiştirdiğinizde Türk adaletinin acaba sorunlarına bir çözüm bulabilecek miyiz? Yine Anayasa Mahkememizin üye sayısını 19’a çıkardığımızda, vatandaşımıza, işsizimize, yoksulumuza, yolsuzluklara acaba bir çözüm üretilebilecek midir? Yine adalet hizmetlerinin denetiminde yapılacak değişikliklerle acaba Anadolu insanının hangi problemlerine çözüm üreteceksiniz?
Değerli milletvekilleri, yine sekiz yıla yakın bir süredir Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidardadır. Niye zamanlama noktasında bugün seçilmiştir? İşte, bunu da şöyle ifade etmek istiyorum:
Geçtiğimiz günlerde “Şark kurnazlığı” diye bir polemik konusu yapıldı. İşte bu Anayasa’nın gündeme getirilmesi de tabiri caizse tam bir Şark kurnazlığını ifade etmektedir. Sebebine gelince, ülke gündemi vatandaşımızın gerçek gündeminden uzaklaştırılıp suni birtakım gündemlerle vatandaşımızın kafası karıştırılmak isteniyor. Bakın ülkemizin ekonomik yapısına, “Kriz teğet geçti.” derken, bu ülke insanını, özellikle dar gelirli, işçi, memur, çiftçi, esnaf ve emekliyi gerçekten çok ciddi sıkıntılara sokarak bu ekonomik kriz üzerimizden geçmiştir. İşsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlarına gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan TÜİK verilerine göre yüzde 14,5 işsizlikle karşı karşıyayız. Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizliğini yaşıyoruz. Yine, esnafımız perişan hâldedir, palyatif tedbirlerle düzelmesi mümkün değildir.
Türk çiftçisi bitirilmiştir. Üzülerek söylüyorum, ülkemizin en verimli topraklarında, Çukurova’da, Ege’de sulu tarımla üretim yapan çiftçimiz, artık, tarlasını ekmekten, biçmekten vazgeçmek üzeredir. Hele hele, benim ilim gibi, Kırşehir gibi, İç Anadolu Bölgesi’nde kuru tarımla üretim yapan çiftçimiz, üzülerek söylüyorum, sosyal dayanışma vakıflarından gelecek bir poşete mahkûm olmuş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, bu kadar sıkıntının üzerinde, bir de açılım rezaletini hep beraber yaşadık. İşte, açılım rezaletinin kamuoyundaki infialinden sonra, hele hele Habur Sınır Kapısı’nda o görüntülerden sonra, hepimiz, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili endişe duymaya başladık fakat Sayın Başbakan, o günlerde, Habur’daki görüntülerden sonra “İyi şeyler olacak.” demiştir, buna hep beraber şahidiz. Bu görüntülerden sonra, “Türkiye’nin geleceğiyle ilgili ümitli olmamak, mutlu olmamak mümkün mü?” diyebilmiştir. Bunu sizlere demiştir değerli milletvekilleri ama milletimizde çok ciddi bir sıkıntıya yol açmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çobanoğlu, on dakikalık süreniz doldu. Size iki dakika daha süre veriyorum. Lütfen bu süre içinde konuşmanızı tamamlayın.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
O görüntülerden sonra hepimizin yüreği endişeyle çarpmaya başladı. Milletimiz, geleceğiyle ilgili, Türkiye Cumhuriyeti devletinin toprak bütünlüğüyle ilgili, bin yıllık kardeşliğiyle ilgili ciddi endişeler duymaya başladı ve bu, kamuoyu araştırmalarına da yansıdı, sizler de bunu çok yakından takip ettiniz, Hükümetimiz de bunu çok iyi gördü ve derhâl bu Anayasa tartışmalarına girdiniz.
Bugün, bu Anayasa değişikliklerinin gündeme gelmesinin en önemli nedeni, artık, vatandaşa gidip sekiz yıllık tek başına İktidarınızdan sonra söyleyebileceğiniz hiçbir şey kalmamıştır; işçiye ne diyeceksiniz, çiftçiye ne diyeceksiniz, esnafa ne diyeceksiniz, işsize ne diyeceksiniz, emekliye ne diyeceksiniz? İşte böyle bir şeyle, tekrar “Cambaza bak.” diyorsunuz, yani Anayasa değişiklikleriyle ülke gündemini işgal etmeye devam ediyorsunuz. Ama biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin gerçek gündemini, vatandaşımızın sıkıntılarını, problemlerini Anayasa değişiklikleri vasıtasıyla da veya fırsatını bulduğumuz her platformda vatandaşımıza hatırlatmaya devam edeceğiz.
Bu değişikliklerle bu ülkenin bir yere varması mümkün değil. Bunu da şuradan ifade etmek istiyorum: Zaman zaman tek parti dönemlerinde, hep böyle, o iktidar partisinin, Mecliste çoğunluktaki partinin yapacağı birtakım değişikliklerle ilgili bu düzenlemeler yapılır ama sonuçta ne olur biliyor musunuz? Sonuçta bu iş, bir gün bir başkası bu Mecliste çoğunluğa geldiği zaman bu yaptığınız değişiklikler sizlerin aleyhine döner.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çobanoğlu, ek süreniz de doldu.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – Temenni etmiyorum ama geçmişte bunlar yaşanmıştır, inşallah bu sefer siz yaşamazsınız diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.
2.2 Üçüncü Madde Hakkında CHP Grubu Adına Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesine yönelik kanun teklifinin 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Laik, demokratik, sosyal hukuk devletimiz Anayasa’nın 2’nci maddesinde ve Anayasa’nın “Başlangıç” metninde ifadesini bulan yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden bağımsızlığı yani kuvvetler ayrılığı ilkesi temelinde şekillenmiştir.
Yine hepimiz biliyoruz ki kuvvetler ayrılığı ilkesi erklerin birbirine üstünlüğü anlamına gelmemektedir; tam tersine, Anayasa’daki metnin tanımlamasıyla erklerin arasındaki medeni bir iş birliği anlamını taşımaktadır.
Yine Anayasa’mızın egemenliği düzenleyen 6’ncı maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir. Türk halkı, halkımız, egemenliği, Anayasa’nın koymuş olduğu esaslara göre, değişik organlar aracılığıyla, organlar kanalıyla kullanır. Yani değerli milletvekilleri, gerek bizim Anayasa’mız gerekse bütün demokratik anayasalar egemenlik kavramını sadece yürütmeye, sadece siyasal iktidara has bir kavram olarak tanımlamamıştır. Egemenlik kavramı sadece yürütmeye tanınan mutlak bir yetki değildir. Bu nedenle bütün demokratik anayasalar egemenlik yetkisini dağıtmış, parçalamış, hiçbir kişiye, sınıfa, zümreye, gruba veya tek bir siyasal partiye veya iktidara, hangi oyla gelirse gelsin tek bir siyasal iktidarın mutlak egemenliğine bırakmamıştır.
Yine demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan kuvvetler ayrılığının doğal sonucu yargı bağımsızlığının ve hâkimlik teminatının güvence altına alınmasıdır. Bu, aynı zamanda hukuk devletinin ön koşuludur.
Değerli milletvekilleri, ancak dünden bu yana, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldıran, parmak çoğunluğuna dayanarak yasamaya egemen olan yürütmenin yargıya da hâkim olmasını sağlayacak, hukuk devletinin norm ve ilkelerini ortadan kaldıracak, parti devletine gidişin son aşamasını yaratacak bir değişiklik paketini görüşüyoruz. Bu değişiklik paketiyle açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren halkımızın temel sorunlarını bir kenara bırakarak, bundan tam iki yüz yılı aşkın bir süre öncesine giderek, 1789 tarihli Fransız Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde tanımlanan “Hakların güvence altına alınmadığı, erkler ayrılığının sağlanmadığı bir toplumun anayasası yoktur.” anlayışını Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kadar süre sonra, iki yüz küsur yıl süre sonra yeniden tartışmaya, değerlendirmeye açıyoruz. Bundan iki yüz altmış-iki yüz yetmiş yıl kadar önce yaşamış Montesquieu’nün bütün gerçek demokrasilerde kabul gören “Eğer yargı gücü yürütme ve yasama güçlerinden ayrılmazsa, o ülkede özgürlük yoktur.” ifadesinin gerisine düşen bir iktidar anlayışını, bir AKP anlayışını hayretle ve ibretle izliyoruz.
Değerli milletvekilleri, yazdıkları hukuk kitaplarında bu temel normları öğrencilerine ders kitabı olarak okutan, katıldıkları sempozyumlarda az önce belirtmiş olduğumuz genel ilke ve normları kararlılıkla savunan, ancak bugün “Onlar bizim kişisel görüşümüzdü, şimdiki söylemlerimiz resmî görüşümüz.” diyebilen iktidarın Adalet ve Anayasa komisyonları başkanlarının AKP’nin kanatları altında siyasal ikbal uğruna geldikleri noktayı izlerken ülkemiz adına gerçekten büyük kaygı, onlar adına büyük üzüntü, büyük beis duyuyoruz.
Değerli milletvekilleri, tartışmasız gerçek şudur ki, bu değişiklik teklifi, aslen bu değişiklik tasarısı üç temel konu üzerinde şekillenmiştir: HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi ve hangi şart ve koşullarda olursa olsun parti kapatmalarının mutlak olarak önlenmesi dışında kalan diğer maddeler, Sayın Başbakanın deyimiyle, “Halkımızın bu hapı kolay yutmasına yönelik, bunu kolaylaştırıcı düzenlemelerdir.” ve diğer bir başka deyimle, tavşan-havuç yöntemiyle, tavşan-havuç modeliyle tasarıya yerleştirilen ve arkasındaki gerçek ve arkasındaki gerçek ölüm kapanını gizleyen önerilerdir.
Nitekim, görüşmekte olduğumuz 3’üncü madde bu değişiklik tekliflerinden birini oluşturmaktadır. Bu maddeyle, Anayasa’nın 23’üncü maddesindeki yerleşme ve seyahat özgürlüğü düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki tüm siyasi grupların üzerinde anlaşabilecekleri bu temel hak ve özgürlüklere yönelik düzenleme dahi, madde yazımındaki, maddenin düzenlenmesinde teklif sahiplerinin özensizliği ve dikkatsizliği nedeniyle Anayasa Komisyonunda uzun tartışmalardan sonra neticelendirilebilmiş, Genel Kurulun gündemine getirilebilmiştir. Değişiklik tasarısıyla aslen öngörülen Anayasa’nın 23’üncü maddesinin beşinci fıkrasında değişiklik yapılması olmasına karşın, Anayasa Komisyonunun önüne gelen metinde Anayasa’nın 23’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının değiştirileceği ifade edilmiş, Komisyonda yer alan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin yoğun çabaları ve konuyu uzun uzun anlatmaları sonucunda ancak bu madde şimdiki hâliyle, kısmen de olsa düzeltilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna taşınmıştır
Değerli milletvekilleri, değiştirmek istediği fıkra numarasına dahi dikkat etmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi anlayışı, üç temel konu dışındaki önerilere aslında kör bakması nedeniyle, temel hak ve özgürlüklere yönelik bu Anayasa maddesi konusunda gereken özeni, gereken saygıyı, gereken itinayı dahi göstermemiştir. Ayrıca “Vatandaşın yurt dışına çıkması ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.” şeklindeki hak ve özgürlükleri genişleten düzenleme, tasarı metnindeki “ceza kovuşturması” kavramını çıkartarak, daha genel bir ifade, daha genel bir kavram olan “suç soruşturması ve kovuşturması” kavramını Anayasa maddesine geçirerek hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının alanını daha da genişletmiştir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca, burada söylemek istediğimiz husus şu: Tabii ki Anayasa metinlerinde temel hak ve özgürlüklerin önünü açan düzenlemelere hepimiz sahip çıkmak zorundayız, hepimiz bu hukuki düzenlemelerin yanında olmak zorundayız, ancak aslolan, bu Anayasa değişikliklerinin, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin soyut kavramlar olarak Anayasa’ya girmesi midir yoksa sosyal ve ekonomik yaşam koşullarının buna yönelik düzenlemeleri geliştirmek suretiyle yaşama geçmesini sağlamak mıdır?
Ben burada teklif sahibi sayın milletvekillerine ve Bakanlar Kurulu sıralarında oturan değerli bakanlara sormak istiyorum: Değerli bakanlar, değerli milletvekilleri, teklif sahibi milletvekilleri; bu getirilen düzenleme, seyahat özgürlüğüne yönelik sınırlamaları daraltan düzenleme, oğlunun cebine, çocuğunun cebine 1,5 milyon lira harçlık koyarak okula gönderemeyen, çocuğunun okul masraflarını karşılayamayan ailelerin acaba seyahat özgürlüğünü genişletecek mi? Ben bunu merak ediyorum. Acaba her gün “iş bulurum” umuduyla evden çıkan ancak bir tek ekmek alarak eve dönemeyen 7 milyon işsizin seyahat özgürlüğüne acaba bir katkı sağlayacak mı? Asgari ücretin altında maaş alan ancak, buna rağmen sadece çocuklarının değil torunlarının dahi geçimini üstlenmek zorunda kalan, bir bardak çayı kahvede boğazına düğümlenerek içen, bir bardak çaya para ödememek için evinden ayrılarak kahveye dahi gidemeyen emeklilerimizin acaba seyahat etmesini, sayın başbakanlar gibi, sayın bakanlar, sayın cumhurbaşkanları gibi değişik ülkeleri, değişik memleketleri görmesini sağlayacak mı?
Yine, bu getirdiğiniz düzenleme, her gün kapısına kilit vuran, sigorta, BAĞ-KUR primlerini ödeyemeyen, BAĞ-KUR primlerini ödeyemediği için çalışma sürelerini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, süreniz doldu. Size de ilave süre veriyorum iki dakika, lütfen tamamlayınız efendim konuşmanızı.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – …sildirmek zorunda kalan esnaflarımızın da -dediğimiz gibi- seyahat etmesini sağlayacak düzenlemeler mi?
Sayın iktidar yetkilileri, sayın teklif sahipleri, sayın bakanlar; asıl olan, soyut tasarılarla Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek değil, somut olarak bu hak ve özgürlükleri yaşama geçirecek gereken tedbirleri almaktır siyasal iktidarın görevi. Yoksa burada ne kadar konuşursak konuşalım, hangi düzenlemeleri getirirsek getirelim, az önce saydığımız toplum katmanları, sayın bakanlarımız, Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız gibi, maalesef o özgürlüklerden faydalanamayacaktır, o özgürlüklerden yararlanamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bütün bunlar göstermektedir ki Adalet ve Kalkınma Partisinin hedefi temel hak ve özgürlükleri genişletmek, bunların önündeki sınırlamaları daraltmak, ülkemizdeki demokrasi standardını yükseltmek değildir. Bu değişiklik teklifinin hedefi, 12 Eylül Anayasası’nı ideal hukuk devletlerinde, anayasalarında yer alan en üst hukuk normlarına ulaştırmak da değildir. Tam tersine, hedef, AKP’nin kuyruğuna yargıyı bağlayarak, hangi koşullarda olursa olsun parti kapatmayı önleyerek, yargı siyasallaştırıp hesap vermesi gerekenlerin yargı önünde hesap vermesini engelleyecek düzenlemeleri bir Anayasa normu hâline getirmektir. Yapılmak istenen, yargı bağımsızlığına ve genel anlamıyla ülkenin demokrasisine vurulacak ağır bir darbedir; yargıdan kaçanların, dokunulmazlıkların arkasında, dokunulmazlıkları adi suçlara, yüz kızartıcı suçlara kalkan yapanların, halkımızın fakirleşmesi pahasına her gün servetine servet katanların, Tekel işçisine, emekliye, memura vermedikleri paraları damat holdinglerine aktaranların ulaşmak istediği nihai aşamadır sayın milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, ilave süreniz de doldu. Lütfen…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Sonuç olarak, bu Parlamento, bu Parlamentonun anayasal denetim organı ve egemenliğin gerçek sahibi olan halkımız, meşru, hukuki ve ahlaki olmayan bu Anayasa değişiklik tasarısına geçit vermeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi yürekten saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, teşekkür ederiz.
2.3 Üçüncü Madde Hakkında BDP Grubu Adına Özdal Üçer (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, 497 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde düzenlenmekte olan Anayasa’nın 23’üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaya dönük her türlü oluşumu, her türlü yaklaşımı benimsemek, özümsemek ve desteklemekle birlikte, Anayasa tartışmalarının ülke kamuoyunda çok yoğunluklu bir şekilde yer aldığı bir süreçte “Adım Hıdır, elimden gelen budur.”, “Cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okur.” tarzıyla düzenlenen bir Anayasa’ya çok da taraf olmayacağımızı, aslında köhnemiş, yıkılmaya yüz tutmuş ve altında insanların can vermesine neden olacak köhne bir binanın tadilatı gerekirken, hatta onu yıkıp aynı temel üzerine, aynı arsa üzerine yeni bir bina yapmak, yeni güçlendirilmiş temel yapmak, yeni bir yaşam alanı oluşturmak yerine, o köhnemiş binanın pencerelerini boyamaya benzeyen bir Anayasa çalışmasının, pratiğini, AKP’nin ülke sorununa karşı “Ben bildiğimi yaparım.” tavrını açıkça kınadığımızı da belirtmek isterim.
Anayasa, toplumsal bir sözleşmedir. Toplumun bütün kesimlerinin ortaklaştığı ve yüreğine sindirdiği bir ortak anlaşma metnini toplumun önüne getirmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Maalesef ki başta Sayın Başbakan olmak üzere AKP Hükûmeti, bu sorumluluğunu yerine getirememiştir. Olsun, bu ülkenin ihtiyacı olan ve toplumun tüm kesimlerinin, Türklerin, Kürtlerin, farklı etnik tabanlı bütün insanların, farklı inanç gruplarının, emek çevrelerinin, sosyal çevrelerin, dezavantajlı grupların, herkesin kendini içinde bulacağı bir anayasa çalışmasının önümüzdeki seçim sonucunda bu Meclise bir görev olarak yeniden geleceğini belirtmek isterim.
3’üncü maddede Anayasa’nın 23’üncü maddesiyle ilgili bir düzenleme yapılmakta, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması yerine hâkim kararına bağlı olarak, ancak suç soruşturması kavramları yerleştirilerek olumlu bir yapılanma mevcuttur. Bunu biçimsel olarak desteklememek çok doğru değildir. Biz Anayasa’nın hazırlanışına ilişkin genel tavrımızı bütününe ilişkin sürdüreceğimiz için, bu konuda parti yetkililerimizin, genel başkanlarımızın açıklamış olduğu tutumumuz devam etmekle beraber, bu düzenlemedeki olumluluklardan da bahsetmemek doğru olmaz diye düşünüyoruz.
Suç ve suçlulukla mücadelenin kamusal yararı ile bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasındaki kamu yararı arasında bir denkleşim kurulmaya çalışılmaktadır. Uluslararası metinlerde ve çağdaş hukuk metinlerine baktığımızda, bu iki ana unsur arasındaki dengeyi sağlayan yapılanma en önemli noktadır. Bir, kamu güvenliğini, kamu huzurunu ve hukuku koruma altına alacaksınız; ikincisi, bireysel hak ve özgürlükleri. Artık, hangisini daha çok önemsersiniz, o sizin bakış açınıza bağlıdır ama dünyada, temel noktada, özgürlük-güvenlik çelişkisi içerisinde tartışabilecek bir maddedir bu.
Biz elbette ki siyasal özgürlükler temelinde değerlendirerek, bireysel temel hak ve özgürlükler temelinde değerlendirerek, her şeyden önce bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasından yanayız. Hâkim kararına bağlı olması olumlu bir özellik olmasına rağmen, Türkiye’de hâkim kararlarının da bağımsız yargının tartışıldığı süreçlerde aslında yargı birimlerinin de çok da bağımsız olmadığı, bağımsız kararlar veremediği bir ülkede hâkim kararının ne kadar bağımsız olacağına ya da ne kadar keyfiyetten uzak olacağına ilişkin kimi soru işaretleri hatırlatmaktadır. Biz şuna çok iyi tanık oluyoruz… Hatta, birçok yerde, gidiyoruz ki kolluk kuvvetleri cebinden tarih ibaresi boş bırakılmış mahkeme kararlarını karşımıza çıkarıyor. 3 kilometrelik yol içerisinde aynı günde alınmış üç farklı mahkeme kararıyla karşımıza çıkabiliyor. Yani, burada, örnekten anlaşıldığı üzere, mahkeme kararlarının da aslında sadece metin bağlayıcılığı söz konusu değildir.
Bir ülkede hukukun, adaletin, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin yaşam bulması aslında demokratik zihniyet sorununa bağlıdır. Hangi açıdan değerlendirirseniz değerlendirin, eğer biz bu ülkede demokrasi kültürüne hepimiz kendi cephemizden bir güç katamazsak, bir demokrasi kültürü getiremezsek ve bunu kendi çocuklarımıza miras olarak bırakamazsak, biz hangi tartışmaları yürütürsek yürütelim, bu ülkede demokrasi yaşam bulmayacaktır, bu ülkede toplumsal huzursuzluk sürgit devam edecektir, bu ülkede çatışmalar devam edecektir, bu ülkede kan akmaya devam edecektir, bu ülkede emek sömürülmeye devam edilecektir. Bunun için, bu Mecliste yer alan herkesin ortak sorumlulukta hareket etmesi, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumlulukta hareket etmesi gerekmektedir.
AKP’nin özellikle bütün oluşumlarda ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikasının aslında artık prim yapmadığını herkes biliyor. Bu konuda diğer partilerin… İşte, AKP’nin kamuoyuna “Aslında biz iyi şeyler yapmak istiyoruz.” ya da Kürt tabanına “Biz iyi şeyler yapmak istiyoruz, MHP, CHP bunun önünde engel.” gibi söyleminin de artık bir anlam taşımadığını ifade etmek istiyoruz.
Bizimle değerlendirmeler de yapılırken, BDP’ye yönelik değerlendirmeler yapılırken “Evet, biz, onların görüşlerini bir şekilde kayda almak istiyoruz ama bunu MHP, CHP istemiyor.” gibi kamuoyunda reklama dönüştüren politikalarının da artık toplumda yeri yok. Bu konuda muhalefetin de çok dirayetli olması ve istikrarlı, tutarlı olması, ortak düşünceyi dile getirmesi noktasında sorumlulukları vardır.
Ülkemizde vergi borcu olduğu için, banka borcu olduğu için ya da siyasi suçlardan yargılanan kişiler hakkında mahkeme kararı olduğu için yurt dışına çıkamayan binlerce insanımız var. Evet, bir kişinin, bu ülkenin maddi değerlerine zarar veren dolandırıcılar için tedbir alabiliyorsak mahkeme kararı önemlidir ama sadece birilerinin siyasi düşüncesini baskılamak için keyfiyete neden olabilecek bir mahkeme kararına razı olabiliyorsak bunun da tartışmalı olduğunu ifade etmek isteriz.
Bir büyükşehir belediye başkanının, dünyanın neresinde görülmüştür ki bir büyükşehir belediye başkanının makamını, mevkisini, halkını terk edip başka bir ülkeye kaçma düşüncesinin olabileceği! Siyasetten yargılanan insanların hakkında herhangi bir hüküm olmadığı hâlde onların yurt dışına çıkma yasağının… Birçok insan bugün ülkeye dönmek için, bizim kanunen sürgün edilmiş yurttaşlarımız, belki bir yasal düzenleme olur da ben ülkeme, evime, yurduma dönebilirim muradıyla yaşayan binlerce insanımız şu an sürgün illerde. Kaldı ki eğer belli sorunlarla boğuşan bir kişilik değilse, bütün insanlar memleket hasretiyle kendi ülkesine dönmek gayretindeyken biz bu tür baskılamaları yapan bir anlayışı ne kadar makul görebiliriz, sizlere soruyoruz.
Evet, keyfiyetin önüne geçilmeli. Gece yarısı ev baskınlarının önüne geçilmeli. Yargılanmayıp tutuklu bulunan ve onlar için kurdele taktığımız arkadaşların cezaevinde yaşamış oldukları haksızlığın önüne geçilebilmeli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üçer, sizin de on dakikalık süreniz doldu.
Size de diğer arkadaşlarım gibi iki dakikalık ek süre veriyorum. Bu süre içinde konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
“Yaşayanlar bir gün ölür, bir gün ölür elbette.
Ağaçlarla, balıklarla, kuşlarla ben, amenna.
Ağlayanlar bir gün güler, bir gün güler elbette.
Uyanmakla, anlamakla, bilmekle ben, amenna.
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette.
Direnmekle, kurtulmakla, barışla ben, amenna.” diyen Ruhi Su pasaport alamadığı için hayatını yitirdi.
Bu ülkenin, cumhuriyet tarihinin en büyük halk ozanlarından biri, tedavisini yurt dışında yapmak zorundaydı fakat siyasal engellemelerden dolayı, bu Kanun’dan dolayı tedavisini gerçekleştiremedi ve yaşamını yitirdi. Ruhi Su benim hemşehrimdi, Ruhi Su Ermeni’ydi, Ruhi Su halk ozanıydı. Bu vesileyle Ruhi Su’yu büyük bir özlemle, büyük bir devrim aşkıyla anmak istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Destek verecek misiniz?
AHMET YENİ (Samsun) – Oy vereceksiniz değil mi?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – “Ağaç demiş ki baltaya:
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden.
Bak şu ağacın bilincine sen,
Ölen ben, öldüren benden.
Bunca analar ağlayıp durur da
Akıp gider gelinciklerden,
Kör müdür, sağır mıdır bu ırmak?
Ölen ben, öldüren benden.
Her yerde böyle olmuş bu.
Önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk.
Sonunda sabahın bir yerinden,
Uyanıp kalmış ayağa ırmak.
Ölen ben, öldüren benden.” demiş Ruhi Su.
İşte bu duyarlılıkta olan sanatçılarımız can verdi, siyasetçilerimiz can verdi 82 Anayasası’ndan dolayı.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Destek verecek misiniz?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bütününü değiştirecekseniz sonuna kadar destek vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından “Bırak, bırak” sesleri.)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üçer, ek süreniz de doldu, çok teşekkür ederim.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ama, kandırmaya yönelik bir şey olacaksa bu konuda Barış ve Demokrasi Partisini ve halkı kandıramayacağınızı artık bilmek zorundasınız.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Hepinizi sonsuz sevgi, saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)
2.4 Üçüncü Madde Hakkında AKP Grubu Adına Ülkü Gökalp Güney (Bayburt)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin Anayasa’nın 23’üncü maddesinde değişiklik yapan çerçeve 3’üncü maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında iki gün önce görevi başında şehit olan Jandarma Yüzbaşısı Levent Çetinkaya’ya Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, Değerli Bakanımız Sayın Taner Yıldız’a Kayseri’de yapılan, hiçbir formüle, hiçbir akla, hiçbir insaniyete uymayan çirkin saldırıyı da burada, huzurlarınızda bir milletvekili olarak, AK PARTİ’ye mensup bir arkadaşınız olarak kınıyorum, içtenlikle kınıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu madde hakkında, bu saate kadar konuşan değerli grup mensubu arkadaşlarımın hepsinin gruplar adına yaptıkları konuşmalarını dikkatle dinledim. Bu maddeyle ilgili, bu maddenin içeriğiyle ilgili beyanda bulunmadılar, genel anlamda Anayasa’yla ilgili fikirlerini beyan ettiler.
Ben, diğer gruplardaki arkadaşlarımın aksine, bu 23’üncü maddenin üçüncü fıkrasının niçin değiştirildiğini, bunun getirisinin ülkemize, insanlarımıza neler kazandırdığını bu kısa süre içerisinde anlatmaya gayret edeceğim.
Yurt dışına çıkma hürriyeti 1982 Anayasası’nın “Yerleşme ve seyahat özgürlüğü” başlıklı 23’üncü maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Anayasa’mızın 23’üncü maddesi üçüncü fıkrası “Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, vatandaşlık ödevi ya da ceza soruşturması veya kovuşturması sebebiyle sınırlanabilir.” şeklindedir.
Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, teklifin gerekçesinde de açıkça belirtildiği gibi, idare tarafından vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetinin sınırlandırılmasına son verilmektedir, altını çizerek bunu tekrar ifade etmek istiyorum, bu maddenin temel özü budur. Yani idare tarafından vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyetine son verilmiş, ibare şu şekilde değiştirilmiştir: Yurt dışına çıkma hürriyetinin sadece suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle ve yargı kararına bağlı olarak sınırlandırılabilmesi ilkesi benimsenmiştir. Yani bundan sonra bir vatandaşın vergi borcu da olsa yargı kararıyla ancak yurt dışına çıkması sınırlanabilmektedir. Aksi hâlde vatandaşın en temel hak ve hürriyetlerinden biri olan seyahat özgürlüğü -keyfî bir şekilde demeyelim- sadece bürokratik bir şeyle, dahası Pasaport Kanunu’ndaki bir maddeye dayanarak durdurulamayacaktır. Nedir bunun faydası? Şimdi ona bakacağız.
Ülkemizde yurt dışıyla ilgili ihracat yapan ve yurt dışıyla ilişkileri olan, hele son yıllarda, şöyle baktığımız zaman etrafımıza sayısız işverenlerimiz, iş adamlarımız vardır. Bu insanlarımız globalleşen bu dünyada işlerini artık yurt dışıyla yapmaktadırlar. Dolayısıyla bunların yurt dışına çıkışlarının kesintiye uğraması ama sadece bir yasanın bugünkü şartlara uymayan maddesiyle kesintiye uğraması bunların işlerini altüst etmekte, o insanlardan vergiyi tahsil edebilelim diye uğraşırken tümüyle, yekûnuyla bütün insanlarımız varlıklarını kaybetmektedirler, müteşebbislerimiz. Bunları siz tanıyorsunuz, ben de tanıyorum, bunların isimlerini, firmalarını burada söylememizin bir anlamı yok.
Şimdi, bu teklifin uluslararası hukuk standartlarıyla da uyum sağladığını görüyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca bu husus, sözleşmenin 4’üncü Protokolü’nün “Serbest Dolaşım Özgürlüğü” kenar başlıklı 2’nci maddesinin iki ve üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Söz konusu fıkralar “Herkes, kendi ülkesi de dâhil, herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbesttir.” demektedir.
Ayrıca “Bu haklar, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş sınırlamalara tabi tutulabilir.” demiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya yaklaşımını değerlendirdiğimizde de yakın tarihteki bir karar bu konuya ışık tutmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 27/5/2006 tarihli Riener Kararı’nda, Bulgaristan’daki vergi borcu nedeniyle yurt dışı yasağını sözleşmeye aykırı bulmuştur. Bununla ilgili çok misaller verebilirim, zamanım kısa, sadece bu misali vererek geçmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, uluslararası hukuktan dönüp ulusal hukukumuza baktığımızda, yüksek yargı organımız Anayasa Mahkemesinin az önce ifade ettiğim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Riener Kararı’na da atıf yaparak, uluslararası hukuk kriterlerini işaret eden kararından bahsetmekte fayda görüyorum.
5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun 22’nci maddesinin birinci fıkrası “Yurt dışına çıkmaları mahkemelerce yasaklananlara, memleketten ayrılmalarında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğu İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere, vergiden borçlu olduğu pasaport vermeye yetkili makamlara bildirilenlere pasaport veya seyahat vesikası verilmez.” demektedir. “Ancak yabancı memleketlere gitmeleri mahkemelerce yasaklananlar dışında kalanlara zaruri hâllerde İçişleri Bakanının teklifi, Başbakanın onayıyla seyahat vesikası veya pasaport verilebilir.” deniyor.
Söz konusu hüküm “Vergiden borçlu olduğu pasaport vermeye yetkili makamlara bildirilenlere…” ibaresi Anayasa Mahkememiz tarafından 18/10/2007 tarihinde 2007/4 ve 2007/81 sayılı Karar’la iptal edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güney, size de iki dakikalık ek süre veriyorum. Lütfen, konuşmanızı tamamlayın efendim.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yani bu yurt dışı yasağıyla ilgili karar, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi tarafından da o kanun bu şekliyle iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında ölçülülük, elverişlilik, zorunluluk ve oranlılık ilkelerine uyulmadığından bahsetmiştir.
Değerli milletvekilleri, aynı zamanda, Anayasa Mahkememiz bu Kanun’un Anayasa’mızın 2’nci, 13’üncü ve 23’üncü maddelerine de aykırı olduğuna işaret etmiştir.
Bütün bu bahsettiğimiz gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gerekse Anayasa Mahkemesi kararları ışığında uluslararası ve ulusal hukuk standartları salt vergi borcunun ödenmemesi olgusuna bağlı olarak otomatik bir biçimde uygulanan bir yasağın ölçüsüz olduğunu ortaya koymaktadır. Kişinin seyahat hürriyetini sınırlandırmada bir gerekçe olmaktan artık bunun çıkarılması gerekiyor. Bu nedenle Anayasa’mızda bu değişiklik teklifi yapılmıştır. Kanımca yerindedir, ihtiyaç, fazlasıyla buna ihtiyaç vardır, hatta gecikilmiştir.
Artık, yurt dışına çıkış yasağı, vergi yükümlüsünün seyahat özgürlüğüne devletin müdahalesi ortadan kalkıyor, tamamen yargı kararlarıyla yurt dışına çıkabilme imkânı getirilebiliyor. Daha hafif ve uygun yöntemler mevcutken en ağır yöntemin bugüne kadar seçilmesi anayasal koruma altında bulunan temel hak ve özgürlüklerden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güney, ek süreniz de doldu efendim.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Tek bir cümle kaldı efendim.
BAŞKAN – Sadece selamlama bakımından size bir süre vereceğim, daha doğrusu mikrofonu açacağım.
Lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim, lütfen…
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tek cümle olarak şunu söyleyeceğim: Ülkemizde sadece özgürlüklerin kısıtlanması yoluyla vergilerin tahsil edilmesine çalışılması hem amaca bu şekilde ulaşmıyor hem de dünyadaki gelişmelere ters yönlü ilerleyen bir beyhude çaba olarak önümüzde duruyor.
İşte, bunu önlemek, bunu kaldırmak için bu düzenleme gelmiştir. Doğru bir düzenlemedir. Bunun ülkemize yararlar getireceğine ve diğer parti gruplarının, değerli arkadaşlarımızın tümünün bu maddeye katılacaklarını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güney, teşekkür ederim.
KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 89
___________________________________________________________________________
3 TBMM Genel Kurulu’nda Üçüncü Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar Ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü
3.1 Üçüncü Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 20 Nisan 2010)
1. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdullah Çalışkan
Kırşehir
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
2. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali Öztürk
Konya
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
3. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram Dinçer
Van4. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
Gerekçe (1,2,3 ve 4. Önergeler)
Seyahat hürriyeti, yurt dışına çıkma hürriyeti de dâhil olmak üzere daha geniş kapsamlı olduğundan ifade tercih edilmiştir.
Oylamanın Sonucu (1,2,3 ve 4. Önergeler): İLK 4 ÖNERGE AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
5. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3. maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
İsa Gök (Mersin)
Atilla Kart (Konya)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
“Seyahat hürriyeti, hâkim kararıyla, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;”
Gerekçe (5. Önerge)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergemizin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında iş başına gelen AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın değişmez, ertelenemez, olmazsa olmaz bir hedefi vardı. Bu hedef, laik demokratik cumhuriyeti ortadan kaldırmak, onun yerine yeni bir siyasal rejim ikame etmekti. Bu hedefe ulaşabilmek için her şeyin, her yolun mübah olduğu bir anlayışla karşı karşıyaydık. Sekiz yıllık iktidarı boyunca AKP, bu hedefe varmak için hiçbir zaman geri adım atmadı, kimi zaman kavgayla, kimi zaman şantajla, kimi zaman kurumları teslim alarak, bazılarını tasfiye ederek kurumların, kimilerini korkuyla sindirerek, sindiremediklerini de hapishanelere atarak… Türkiye bugün bu noktaya böyle geldi.
Değerli arkadaşlarım, bugün burada yapılan işlemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilen bu Anayasa değişiklik teklifinin özünü ve amacını doğru algılamamız gerekiyor. Bugün burada yapılmak istenen şey, Büyük Millet Meclisine yaptırılmak istenilen şey, birilerinin söylediği gibi daha sivil bir anayasa yapmak, daha fazla insan hakları, daha vesayetsiz bir demokrasi falan değil. Samimi olmamız gerekiyor. Bu iddiaya hiç kimsenin inanması mümkün değil. Bugün burada yapılmak istenen şey, sekiz yıllık iktidarı boyunca AKP’nin yarattığı yeni siyasal rejimin adını koymak, bu siyasal rejime göre mevcut Anayasa’mızı organize etmektir. Bir başka ifadeyle, AKP, mevcut Anayasa’ya uymamış, Anayasa’yı şimdi AKP’ye uydurmaya çalışmaktadır. Bir örnek vermek istiyorum: Anayasa Mahkemesi kararıyla laikliğe karşı hareketin odağı hâline gelmiş olan AKP bu hareketten, bu suçtan vazgeçmek yerine, bugün getirdiği teklifle laikliğe karşı hareketlerin odağı olmayı suç olmaktan çıkarmaya çalışıyor değerli arkadaşlarım. Eğer bugün, bu yasayı bu önümüzdeki günlerde kabul edersek, daha önceki konuşmacıların söylediği gibi, yasamanın, yürütmenin, yargının bağımsızlığından söz etme olanağımız kalmayacaktır. Dolayısıyla Anayasa’mızda tarif edilen parlamenter rejim olmaktan rejimimiz çıkacaktır. Yeni rejimin adı artık, sandıklı monarşi mi olur, padişahlık mı olur, hilafet mi olur, diktatörlük mü olur ya da Sayın Başbakanın deyimiyle başkanlık sistemi mi olur bilemem. Buradan AKP’lilere ve Sayın Başbakana bir önerim var, “Samimice gelin, bu işin adını koyun, yeni siyasal rejimin adını Anayasa’da koyarak bu işlemi bitirin.” diyorum.
Değerli arkadaşlarım, sekiz yıllık süreçte zaman zaman AKP’ye -kendi adıma söylüyorum- haksızlık ettiğimi düşündüm. “AKP, cumhuriyeti değiştirerek yerine ılımlı İslam devleti, ılımlı İslam cumhuriyeti kuracak.” iddiaları vardı. Bu, benim açımdan, benim gibi düşünenler açısından belki demokrasimizin kazanımlarını kaybetmek adına bir talihsizlik olabilirdi ama toplumun büyük bir kesimi, özellikle mütedeyyin yurttaşlarımız, “Ya, eğer bu iş demokrasiyle, hukukla olmuyorsa, İslam kurallarıyla, İslam ahlakıyla çözülebilecekse bırak öyle çözülsün.” diyen yurttaşlarımız vardı, “İşsiz olan çocuğuma eğer iş bulabileceksem, kendisi açken komşusu tok yatmayacaksa, beytülmale el uzatan iktidarlar, başbakanlar olmayacaksa varsın rejimin adı ‘demokrasi’ değil ‘ılımlı İslam’ olsun.” diyen yurttaşlarımız vardı. Ancak ne yazık ki geldiğimiz bu noktada gördük ki ne AKP’nin ne Tayyip Bey’in böyle bir derdi de yok. AKP’nin ve Tayyip Bey’in yapmak istediği şey başka.
Tayyip Bey İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda belediye duvarlarına yazdırırken sözü, “Rüşvet alan da veren de melundur.” diyen Tayyip Bey gitti, tam tersine başbakanların, bakanların çocuklarının bir gecede zengin olduğu bir başka siyasal anlayış geldi. O nedenle, değerli arkadaşlarım, adını doğru koymak gerekiyorsa bence sekiz yıllık AKP İktidarı laik, demokratik cumhuriyetin kurumlarını tasfiye etmek adına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süreniz doldu Sayın Özdemir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, herkese iki dakika ek süre verdiniz.
BAŞKAN – Size de bir dakika süre veriyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bir dakika süre rica ediyorum.
BAŞKAN – Efendim, on dakika konuşmalar için iki, beş dakika için bir dakika süre veriyorum. Böylece adil davranmaya çalışıyorum.
Buyurun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Peki, Sayın Başkanım, o zaman bu yapılanları zaten hepimiz biliyoruz.
Ben kısaca bir şey arz etmek istiyorum: Sayın Başbakan, şiir okumayı çok seviyor. Yine geçenlerde Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiirini okuyarak “Demokrasimiz üzerindeki prangayı kaldıracağız.” dedi. Nazım’ın “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz.” şiirini okudu, güzel günler göreceğimizi söyledi. Ben ve toplumun büyük kesimi, artık siz bu zihniyetle, bu kafayla gittiğiniz sürece güzel günler görme şansımızın olmadığını biliyoruz.
Şimdi, şiiri çok seven Sayın Başbakana Nazım’ın bir başka şiiriyle seslenmek istiyorum:
“Hürriyet Kavgası
Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,
Dalga dalga aydınlık oldular,
Yürüdüler karanlığın üstüne.
Meydanları zaptettiler yine.
Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.” (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (5. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal (Diyarbakır)
Pervin Buldan (Iğdır)
Sevahir Bayındır (Şırnak)
M. Nezir Karabaş (Bitlis)
Hasip Kaplan (Şırnak)
MADDE 3 – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sonucunda kesinleşmiş mahkeme kararı ile infaz sonuna kadar sınırlanabilir”
Gerekçe (6. Önerge)
Suç soruşturma ve kovuşturmaları uzun sürmekte, hazırlık ve mahkeme aşamasında verilen ve bir tedbir niteliğinde olan “yurtdışı yasağı” âdeta bir cezaya dönüşmektedir. Bazı özellikli suç tiplerinde yurt dışı yasağı, sanığın ailesine ve çocuklarına dahi uygulanmaktadır. Bu durum temel insan hak ve hürriyetlerine aykırı olup “masumiyet karinesi” ve uluslararası sözleşmeler dikkate alınarak kesinleşmiş yargı kararları ile sınırlanmalıdır.
Oylamanın Sonucu (6. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 3. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya)
Oktay Vural (İzmir)
Mehmet Şandır (Mersin)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
Behiç Çelik (Mersin)
Mehmet Ekici (Yozgat)
E. Haluk Ayhan (Denizli)
Beytullah Asil (Eskişehir)
Gürcan Dağdaş (Kars)
Osman Ertuğrul (Aksaray)
Bekir Aksoy (Ankara)
H. Hamit Homriş (Bursa)
Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
Oylamanın Sonucu (7. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.2 Üçüncü Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin gizli oylama sonucu:
Oy Sayısı :408,Kabul: 337 Ret :71,Çekimser : 0,Boş : 0 ,Geçersiz :0
Kâtip Üye Kâtip Üye
Yusuf Coşkun Yaşar Tüzün
Bingöl Bilecik”
3.3 Üçüncü Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 2 Mayıs 2010)
1. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aşkın Asan
Ankara
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
2. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
3. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül
Kocaeli
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
Gerekçe(1, 2 ve 3. Önergeler)
Seyahat hürriyeti, yurt dışına çıkma hürriyeti de dâhil olmak üzere daha geniş kapsamlı olduğundan ifade tercih edilmiştir.
Oylamanın Sonucu: 1, 2 VE 3. ÖNERGELER AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
4. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23. maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Seyahat hürriyeti, hâkim kararıyla, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;”
Gerekçe (4. Önerge)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü maddeye yönelik değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, barışta savaştan çok şehit veren, 5 bine yakın maden emekçisini yerin yüzlerce metre altında grizularda, iş kazalarında yitiren, emeğin kenti, emeğin başkenti bir Zonguldak Milletvekili olarak, tüm emekçilerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, Birlik ve Dayanışma Günü’nü bir kez daha yürekten kutlamayı bir borç biliyorum.
Yine, değerli milletvekilleri, hain saldırı sonucunda yaşamını yitiren şehitlerimiz, askerlerimiz için ulusumuzun taşıdığı büyük acıyı yürekten paylaşıyorum. Tüm ulusumuza ve şehitlerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum. Bölücü terörün hak ettiği yanıtı alacağı inanç ve kararlılığı içerisinde, bir kez daha şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri önerge verdiğimiz 3’üncü madde yerleşme ve seyahat özgürlüğüne ilişkin Anayasa’nın 23’üncü maddesinde değişiklik içermektedir. Bu maddede, aslında üç temel konu üzerinde şekillenen Anayasa değişiklik teklifi ve aslında tasarısının, kamuoyunda halkımız tarafından daha kolay hazmedilmesi için tavşan-havuç yöntemiyle tasarıya yerleştirilen bir maddedir. Aslında bu madde üzerinde tüm Meclis gruplarımızın, tüm milletvekillerimizin uzlaşısı söz konusudur ancak tüm milletvekillerimizin, tüm Meclisimizin üzerinde uzlaşısı söz konusu olan böyle bir maddeye dahi, temel hak ve özgürlüklere yönelik bu maddeye dahi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu gereken özeni göstermemiş, bu madde Anayasa Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin yoğun çabaları sonucunda kısmen de olsa düzeltilerek Meclis Genel Kuruluna getirilebilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ancak bu değişikliklerin, bu temel hak ve özgürlüklerin Anayasa metinlerinde soyut olarak yer alması, bu temel hak ve özgürlüklerin somut olarak kullanılması olanağını beraberinde getirmiyor. Özellikle gelir dağılımının alabildiğince bozulduğu bizim gibi ülkelerde bu temel hak ve özgürlükler maalesef toplumun çok sınırlı bir kesimince oldukça geniş bir biçimde kullanılırken toplumun büyük bir kesimi bu temel hak ve özgürlüklerden gerektiği gibi yararlanamıyor. Burada büyük bir tezatlık oluşuyor.
Değerli milletvekilleri, daha geçtiğimiz aylarda kendisi, çocukları, damatları ve kardeşleri için değeri 1-1,5 milyon dolar olan Çamlıca Kısıklı’daki beş adet villaya yerleşen Sayın Başbakanın yerleşme özgürlüğünün, Birleşmiş Milletler raporuna göre 31 bini sokakta yaşayan, 500 bini yardıma muhtaç olan çocuklarımız için ne anlam ifade ettiğini sorgulamak gerekiyor. Görev yaptığı süre içerisinde 80’i aşkın ülkeye 250’nin üzerinde ziyaret gerçekleştiren ve ekonomik kriz döneminde 61 milyon dolar vererek 3’üncü uçağını alan Sayın Başbakanın ve yine geçtiğimiz günlerde çocukları, torunları ve 200’e yakın seçkin hanımefendi konuğuyla Brüksel’e gitme mutluluğunu yaşayan Sayın Emine Erdoğan’ın seyahat özgürlüğünün… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Evet, Sayın Başbakanın “Ananı da al git.” dediği tarım emekçilerimizin anneleri, Tekel işçilerimizin cefakâr anneleri ve onların, tıpkı Emine Erdoğan gibi kıymetli torunları için ne anlam ifade ettiğini de burada tartışmak gerekiyor.
Evet, yine, değerli milletvekilleri, yarım ton kömüre, iki paket makarnaya muhtaç hâle getirilen geniş halk kitleleri için, her gün acaba bugün iş bulabilir miyim umuduyla evinden çıkan 7 milyon işsiz için, acaba bugün dükkânımı açık tutabilecek miyim kaygısı taşıyan esnaf ve sanatkârlarımız için, bu seyahat özgürlüğünün, bu yerleşim özgürlüğünün de kullanılıp kullanılamadığını, yararlanılıp yararlanılamadığını, bu Meclis kürsüsünde tartışmak, değerlendirmek gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu Anayasa Değişiklik Teklifi’nde, halkımızın temel sorunlarına yönelik çözüm önerileri ve anayasal güvenceler yoktur. Bu Anayasa değişiklik paketi, toplumsal bir reform paketi değildir. Bu Anayasa değişiklik paketi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu milletvekillerince ifade edildiği gibi, bir demokratikleşme, insan temel hak ve özgürlüklerini yaşama geçirme projesi de değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Tam tersine, bu değişiklik teklifi, parlamenter demokrasilerin temel güvencesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesini Adalet ve Kalkınma Partisinin kuyruğuna takmaya yönelik, yargıyı yürütmenin egemenliğine sokmaya yönelik bir yasa teklifi, bir yasa tasarısıdır.
Yine bu değişiklik paketi, hangi şart ve koşullarda olursa olsun, hangi hedefler güdülürse güdülsün, hangi eylemler gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, parti kapatmayı olanaksız hâle dönüştürerek laik, demokratik, çağdaş cumhuriyeti korumasız bırakma projesidir. Bu değişiklik tasarısı, küreselleşme ve globalleşme denilen emperyalizmin yeni biçiminin, son kale olan ulus devletimize yönelik sivil darbeyi, içerideki taşeronları vasıtasıyla nihai amacına, nihai sonucuna ulaştırma projesidir.
Ancak, değerli milletvekilleri, Meclisimize, ulus devletimize, insan hak ve özgürlüklerine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, ek sürenizde doldu.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Bağlıyorum.
BAŞKAN – Sadece selamlama yapmanız için mikrofonu tekrar açıyorum. Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Ancak, yüce Meclisimizin, anayasal denetim organımızın ve egemenliğin gerçek sahibi olan halkımızın bu projeye geçit vermeyeceği inancı içerisinde yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (4. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
5. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “7/11/1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun Öztürk
İzmir
“Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 23- Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.”
Gerekçe (5. Önerge)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü maddeyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, 7’nci madde dâhil ilk yedi madde için milletvekilleri tarafından verilen önergelerden hangilerinin işleme alınacağı kurayla belirlenmiştir. Ben de bu ilk yedi maddeden 1, 3, 5, 6 ve 7’nci maddeler için değişiklik önergesi vermeme rağmen talih kuşu sadece 3’üncü maddeyle ilgili vermiş olduğum önergeye konmuş bulunuyor. İşleme alınmayan diğer önergelerimin de gerekçelerini beş dakika içinde sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, 3’üncü madde yani bu maddeyle ilgili önergem, maddede fıkra karışıklığına son vermek için verilmişti.
Kabul edilen 1’inci maddeyle ilgili önergem “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” hükmünün metinden çıkarılmasına ilişkindi çünkü Anayasa Mahkemesi, kimi düzenlemelerin Anayasa’nın bu maddesinde sözü edilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiasıyla açılan davalarını karara bağlarken eşitlikten ne anladığını şu cümlelerle ifade etmiştir: “Anayasa’nın 10’uncu maddesinde belirtilen yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilkeyle eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.” demektedir. Anayasa Mahkemesinin eşitliğe bu şekilde bakışı bugüne kadarki kararlarında istikrar kazandığından, kabul ettiğiniz 1’inci maddede söz konusu hükme ihtiyaç bulunmamaktaydı diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, 5’inci maddeyle ilgili verilen önergemizde de 657 sayılı Kanun’un 4/C maddesi uyarınca, geçici personel statüsünde çalışanların kamu görevlileri kavramına girip girmediği konusunda ortaya çıkacak tereddütlerin önlenmesi için, bu ibare yerine kapsamı daha geniş olan “kamu hizmeti görevlileri” ibaresinin kullanılması önerilmişti.
6’ncı maddeyle ilgili verdiğim önergede ise maddede, 51’inci maddeyle 53’üncü madde arasında kavram birliğinin sağlanması için “memurlar ve diğer kamu görevlileri” ibaresi yerine “işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlileri” ibaresinin kullanılması önerilmişti.
Teklifle öngörülen toplu sözleşme hakkı kamu görevlilerine yeni bir şey getirmemektedir. “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.” diyerek toplu görüşmelere anayasal bir kesinlik kazandırılmaktadır ancak bu ifadenin sadece Anayasa maddesinde kalma ihtimali vardır; zira, toplu sözleşme hükmünde olduğu belirtilen Hakem Kurulu kararının gereği için ya gerekli Bakanlar Kurulu kararlarının çıkartılması ya da ek olarak yasal düzenleme yapılması gerekecektir, gereğinin yapılmamasının yaptırımı da bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, teklifin 7’nci maddesiyle ilgili olarak verilen önergemde ise memurlara verilen toplu sözleşme hakkının kâğıt üzerinde kalmaması için kamu görevlilerine de grev hakkının tanınması önerilmiştir.
Önergelerimin çoğu işleme alınmadığı için, ne yazık ki sadece 3’üncü maddeyle ilgili desteklerinizi isteyebiliyorum.
Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Oylamanın Sonucu (5. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak)
Bengi Yıldız (Batman)
M. Nezir Karabaş (Bitlis)
Ufuk Uras (İstanbul)
Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23’üncü maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sonucunda kesinleşmiş mahkeme kararı olmadıkça sınırlandırılamaz.”
Gerekçe (6. Önerge)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 12 Eylül darbe Anayasası değiştirilmeden istediğiniz kadar madde değiştirin tekrar dönüp dönüp madde değiştirmeye devam edeceksiniz.
Bakın, 1’inci madde de aynıydı, bu da 2’nci kez, 2001’de değiştirilmiş bu fıkra. Şimdi ne ihtiyaç doğdu tekrar değiştiriyoruz? Yani arkadaşlar, bunun özünü, ruhunu, silsilesini değiştirmedikten sonra bu Anayasa’nın… İşte, 2001’de değiştirirsiniz, yedi sene sonra gelirsiniz, tekrar değiştirmeye kalkarsınız, bir şey değişmez çünkü bu Anayasa’nın darbe ruhu girişindedir, dibacesinde yazıyor. Şimdi “Niye bu konu bu şekilde geliyor?” diye soruyorsunuz. Önerge verdik “Kesinleşmiş mahkeme kararı yoksa yurt dışı yasağı olmasın.” dedik.
Basit birkaç örnek vereceğim. Bakın, bugüne kadar siyasi yasaklar kime uygulanmış, şöyle birkaç örnek vereyim. 2007, çok uzağa gitmeyelim, dönemimize ilişkin: 195.537, Türkiye’ye giriş yasağı olanlar. Kim bunlar söyler misiniz? Türkiye’ye giriş yasağı. Türkiye’den çıkış yasağının 32.417’si mahkemelerce verilmiş; 284.913 tanesi de İçişleri Bakanlığının verdiği yasaklılar. Şimdi, bunu bırakın bir kenara, TMSF bile 40 bin kişinin yurt dışı yasağını vermiş. Mahkeme bile değil TMSF veriyor. Hatta, bankacıların üç aylık bebeklerinin dahi yurt dışına çıkışı yasaklanıyor. İnsan hakları, hukuk denen bir şey var, üç aylık bebeğin yasak kapsamına alınmasının mantığı ne? Velhasıl devlete borç nedeniyle yurt dışı yasağı olanların sayısı 350 bin. Şimdi buyurun, etti mi 1 milyon, 1 milyon yasaklı. Niye? Hani masumiyet karinesi vardı, hani insanlar yargılanmadan, hüküm kurulmadan, kesin mahkeme kararı olmadan masum sayılırlardı? Al sana, daha yargılanmadan -çünkü çoğu idari karar- soruşturma açılmadan, mahkeme aşaması olmadan yasaklı durumuna getirip cezalandırıyorsunuz ya ekonomik suçtan ya siyasi. Ama siyasi yasak… Nerede başlar aslında bu yurt dışı yasakları? Hep solculara, hep muhalefete. Alın Nazım Hikmet’i, siyasi yasağı vardır; alın Abidin Dino’yu, 1956’da siyasi yasağı vardır; alın Ruhi Su’yu, kanserli olmasına rağmen yurt dışına gidememiştir, siyasi yasağı vardır.
Yakın tarihe gelelim, sizin döneminizde, maşallah, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının savcı ifadesini alıyor, “Yurt dışına çıkışın yasak.” Kardeşim, bu 1 milyonluk Diyarbakır kentinin yüzde 70’inin oyunu alarak seçildi, geldi; yerel yönetimler için yurt dışında gidip çalışması lazım, gelmesi lazım. Gelin, şart koşalım, Türkiye’nin bütün varlıklarını tapulayın, eğer benim belediye başkanım Türkiye’den yurt dışına çıkarsa o zaman haklısınız öyle bir kaygı varsa. Öyle bir kaygı yokken niye bir belediye başkanıma, Büyükşehir Belediye Başkanıma yasak koyma ihtiyacını duyuyorsunuz?
Şimdi, burada getirmişsiniz bir öneri, diyorsunuz ki: “Soruşturma ve yargılama kapsamında hâkim kararıyla…”
Hâkimlerin nasıl matbu kararlar verdiğini bilmiyor musunuz? Savcıların çekmecelerinde, nöbetçi hâkimlerin çekmecelerinde hazır matbu kararlar var. O kararları da emniyete vermişler, jandarmaya vermişler. Ellerinde, istediğine yazıyor, basıyor, gönderiyor, ondan sonra e-devlet bilgisayarına gönderiyor. Yapmayın arkadaşlar!
Biz burada bir önerge getiriyoruz. Hukuk istiyorsanız buyurun, kesinleşmiş mahkeme kararıyla bu yasağı koyalım; biz bunu diyoruz. Ama şunu açıklıkla söyleyeyim ki, maalesef, bizim söylediklerimizi -bir türlü- algılama konusunda bir sıkıntı var. Biz diyoruz ki: “Bazı şeyleri yapın.” Önerilerimiz var, sizlere dosya verdik, teklifiniz geldiği gün verdik; hem Anayasa’yla ilgili verdik hem Siyasi Partiler, Seçim Yasası’yla.
Bize “Pazarlık yapıyor.” diyorlar. Biz pazarlık yapmayız arkadaşlar. Demokratik ölçülerin pazarlığı olmaz, demokrasinin pazarlığı olmaz, ilkelerinin pazarlığı olmaz, demokrasinin ölçülerinin pazarlığı olmaz, şeffaflığın, çoğulculuğun, katılımcılığın pazarlığı olmaz arkadaşlar. Bunu bir türlü anlatamıyoruz, bunlar pazarlık konusu edilecek değerler değildir.
Arkadaşlar, şimdi şunu ifade etmek istiyorum: Biz ne demişiz? Yüzde 10 barajını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, size de bir dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Biz ne diyoruz? Yüzde 10 seçim barajı hiçbir demokratik ülkede yok, en yükseği Almanya’da, yüzde 5’e indirin. Bu pazarlık mıdır, demokrasiyi, halkın özgür iradesinin, seçmenin iradesinin Meclise gelmesini istemek? Milletin egemenliğine çok saygılıysanız, o milletin egemenliğinin önüne konan barajları kaldıracaksınız, başka yolu yok. Öyle beleş milletvekilliğiyle bu kürsüleri doldurmak, hiçbir siyasi partinin ahlakına yakışmaz. Açık söylüyorum, kim ki yüzde 10 barajına sığınıyorsa anti demokratik zulmün ta kendisini yapıyordur.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Yüzde 7 hazine yardımını geçen dönem sizden kopan ANAP Grubunu kuranlarla ilgili getirdiniz. Peki, grubumuz Mecliste, niye hazine yardımı alamıyor? Sizin ananız mı güzel, üç parti alıyor Hazine yardımını da, Barış ve Demokrasi Partisi alamıyor? Bu ayrımcılığın anlamı ne? Bu da mı demokrasi pazarlık konusu? Yapmayın arkadaşlar! Düşünce suçlarını, örgütlenme özgürlüğünü genişletin, bu da pazarlık konusu değil. Taş atan çocuklar, bunlar da pazarlık konusu değil. Bakın, MGK danışma…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan ek süreniz de doldu efendim.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Hasip Bey’in sesi yetiyor Sayın Başkan, mikrofona gerek yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) – …dönemi lider sultası tartışılıyor.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, Genel Kurulu selamlamanız için açabilirim ama böyle bir talebiniz olmadı.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Selamlayıp bitiriyorum.
Parti içi demokrasi işlesin, ön seçim olsun, ülkeme demokrasi gelsin, hukuk gelsin, insan hakları diyoruz arkadaşlar, bunlar pazarlık konusu değil. Demokrasinin mihenk taşlarıdır.
Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (6. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
Reşat Doğru (Tokat)
Gerekçe (7. Önerge)
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişiklik Teklifi’nin ikinci turu, 3’üncü maddesinde verilen bir önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün ve bugün Tunceli’de, Hakkâri’de ve Diyarbakır’da bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen 6 askerimize başsağlığı diliyorum. Türk milletine, silahlı kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum; bu tür olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum ama üzülerek görüyorum ki artık şehit haberleri, 6 askerin iki günde şehit edilmesi haberleri bile son derece alışılagelmiş, olağan olaylar hâline gelmiştir; ne medyada ne Hükûmette bu konu yeteri kadar yer almamakta. Bunu da üzüntüyle, esefle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliğiyle ilgili ciddi endişelerimiz var. Maalesef bu değişikliklerle ilgili kuvvetler ayrılığı prensiplerinin, hukuk devleti ilkemizin bu değişikliklerden sonra göz ardı edileceği, yok edileceği, özellikle yürütmenin yargı üzerinde ciddi bir baskı uygulayacağı, hâkim teminatının ortadan kaldırılacağı, dolayısıyla da ülkemizde adaletin doğru dürüst sağlanamayacağı endişelerini biz milletvekilleri ve vatandaşlar olarak ciddi endişeler taşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bizi bu endişelere itecek olan ciddi birtakım verileri de hep beraber Mecliste, bu kürsüde muhalefet milletvekilleri olarak zaman zaman dile getirdik. Henüz bu değişiklikler oluşmadan, bu değişiklikler ortaya gelmeden yürütmenin yargı üzerine yönlendirme çalışmalarına hep beraber şahit olduk. Eğer bu Anayasa değişiklikleri gerçekleşecek olursa gerçekten yargımızın üzerinde ciddi bir gölge düşeceği endişelerini taşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz görüşmelerde burada, özellikle Adana Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili devam eden bir dava dolayısıyla Adalet Bakanımıza bazı bilgiler vermiştik. Adana Büyükşehir Belediyesinin Belediye Başkanının görevden alınmasıyla ilgili olarak Adana İdare Mahkemesinde görülmekte olan bir davanın karar gününde Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Mustafa Kökcan Bey Adana’ya, oradan da Mersin’e gitmişti. Bu soruyu Sayın Adalet Bakanımıza sorduğumuzda cevap olarak, Müsteşar Yardımcısının Adana’yı transit geçtiğini, Mersin’e gittiğini, görevi Adalet Bakanlığında teknik işlerden sorumlu olduğunu ve Mersin’e gidiş nedeninin Mersin Adliye Sarayı’nın temeliyle ilgili bir problem olduğundan dolayı oraya gittiğini ifade etmişti. İşinin gücünün, Sayın Adalet Bakanımızın söylediği gibi, inşaatlar olduğunu ifade etmişti.
Değerli milletvekilleri, ama, bu cevaptan sonra Adana’daki bazı gazetelerde Müsteşar Yardımcısıyla Adana Bölge İdare Mahkemesi Başkanının Mersin’deki resimleri yayınlandı. Biz de buradan Sayın Bakana sorduk. Yine Sayın Bakan, Bölge İdare Mahkemesinin bu davaya doğrudan bakmadığını, İdare Mahkemesine baktığını ve Müsteşarın da inşaat işleriyle ilgili olarak Mersin’e gittiğini ifade etmişti.
Değerli milletvekilleri, ben Adalet Bakanlığının sitesinden Sayın Mustafa Kökcan Müsteşar Yardımcısıyla ilgili bilgiler aldım. Tabii, teknik işlerle ilgili görevleri var ama burada çok ilginç, Bakanlığın idari yargı ile ilgili tüm işlemlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Sayın Mustafa Kökcan’dır.
Değerli milletvekilleri, ısrarla bunu niye söylüyorum? Bağımsız yargıya diyeceğimiz hiçbir şey yok. Kimin suçu varsa cezalandırılsın, bağımsız mahkemelerin karşısına çıksın, kim suçluysa hesabını versin. Buna hiçbir itirazımız yok ama bakın, Adalet Bakanlığında idari yargıyla ilgili tüm işlemlerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı idari bir davada Adana Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çobanoğlu, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen tamamlayın.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – …verilecek bir karar gününde “Adana’yı transit geçti.” diyor Sayın Bakan. Kiminle birlikte Mersin’de resimleniyor? Adana Bölge İdare Mahkemesi Başkanıyla.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Adana’da o idari mahkemenin verdiği karara itiraz edildi. İtiraz nereye yapıldı? İtiraz, Adana Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığına yapıldı, 2010/556 itiraz numarası ile.
Şimdi buradan sormak istiyorum: İdari yargının bütün işlemlerinden sorumlu bir Müsteşar Yardımcısı Adana’ya gidiyor, Mersin’de Bölge İdare Mahkemesi Başkanıyla birlikte oluyor, görüntüleniyor, işte bugün de bu mahkemeyle ilgili, bu itirazla ilgili dosya Sayın Mahkeme Başkanının huzuruna geliyor. İşte, endişemiz burada, sıkıntılar burada. Bağımsız yargıya diyeceğimiz bir şey yok ama yargının yönlendirilmesi, yürütmenin yargı üzerinde baskı kurması asla kabul edeceğimiz bir şey değildir.
Ben, bunları sizlerle paylaştım. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çobanoğlu.
Oylamanın Sonucu (7. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.4 Üçüncü Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı:407, Kabul:335, Ret:71, Çekimser:-, Boş:1, Geçersiz:-
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekçi Fatih Metin
Konya Bolu”