ONYEDİNCİ MADDE (ANAYASA MAHKEMESİ ÜYELERİNİN ÜYELİKLERİNİN SONA ERMESİ İLE İLGİLİ ANAYASANIN 147. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)
Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresinin ikinci kez seçilemeyecek şekilde oniki yıl olarak anayasal hükme bağlanması için Anayasanın 147. maddesinde değişiklik. (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun onyedinci maddesi)
5982 Sayılı Kanunun Onyedinci Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 17- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı “2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi” şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.”
Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 18” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 17” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.
___________________________________________________________________________
1 Onyedinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)
1.2 Onyedinci Maddenin Madde Gerekçesi
1.3 Onyedinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 Onyedinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Onyedinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Atila Emek (Antalya)
2.2 Onyedinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
2.3 Onyedinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
2.4 Onyedinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Mustafa Ünal (Karabük)
3.1 Onyedinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 25 Nisan 2010)
3.2 Onyedinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 Onyedinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 5 Mayıs 2010)
1 Onyedinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir)
1.1 Onyedinci Maddenin Komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması (Fark Yok)
Komisyonun değişiklik yapmadığı teklif metni:
MADDE 18 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı “2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi” şeklinde, birinci fıkrası ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.”
1.2 Onyedinci Maddenin Madde Gerekçesi
Madde 18- Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresi oniki yıl olarak düzenlenmektedir. Bu değişiklikle, Mahkemedeki üye profilinin, yeni toplumsal koşullara ve yeni anlayışlara göre makul bir süre içinde kendini yenilemesine olanak tanınmaktadır. Oniki yıllık sürenin, bir taraftan üyelerin yeterince tecrübe kazanması ve bu tecrübelerini Mahkeme çalışmalarına yansıtması açısından yeterli, diğer taraftan da toplumsal değişimin Mahkeme profiline yansımasına olanak sağlamak için de makul bir süre olduğu değerlendirilmektedir. Mukayeseli hukukta da mahkeme üyeliğinin süreli olduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse, bu süre; Almanya’da 12, Fransa, İtalya, İspanya, Bulgaristan, Macaristan, Portekiz, Polonya, Romanya ve Slovenya’da ise 9 yıldır.
Özellikle Anayasada, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararname hükümlerinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurması üzerine, Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararlarına konu kanun ya da kanun hükmünde kararnamelere karşı, ancak on yıl geçtikten sonra yeniden başvuru imkanının getirildiği de dikkate alındığında, üyelik süresinin oniki yıl ile sınırlandırılmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Bu düzenlemeler karşısında, zorunlu emeklilik yaşı öncesinde görev süresi dolan üyelerin atandığı kaynağın özellikleri de dikkate alınarak başka görevlere atanabilmeleri, maaş ve özlük işleri ile emekliliklerine ilişkin konuların, kanunla düzenlenmesi esası benimsenmektedir.
1.3 Onyedinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
Teklifin çerçeve 18 inci Maddesi Anayasanın 147 nci maddesinde değişiklik öngörmektedir. Bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi Üyelerinin görev süresi oniki yılla sınırlanmaktadır. Yaş sınırı ise 65’tir. Dünya uygulamasında üyelikle ilgili çeşitli süreler söz konusudur. Amaç, Mahkemede kan değişimine imkân vermektir. Mevcut üyelerin konumu geçici maddelerle koruma altına alınmaktadır. Bazı üyelerimiz oniki yıl için seçilen üyelerden süresi bitenlerin akıbetinin ne olacağı, yüksek yargıdan, kamudan gelen üyeler için ne tür bir düzenleme yapıldığının metinden anlaşılmadığını ifade etmişlerdir. Anayasa Mahkemesinin tecrübe kazanılacak, eğitim yapılacak bir yer olmadığına dikkat çekmişlerdir. Eleştirilere cevaben bu Madde düzenlemesinde görev alanı soyut ve somut norm denetimi yapmak olan Mahkemenin dinamik olması gerektiği, burada “değiştirerek değişim” ilkesinin geçerli olduğu, her mahkemenin okul karakteri taşıdığı ifade edilmiştir. Maddenin metinden çıkarılmasına yönelik önerge Komisyonumuzca kabul edilmemiştir. Madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.
__________________________________________________________________________
2 Onyedinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Onyedinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Atila Emek (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında 497 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 18’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, Genel Kurulun sükûnetini sağlayın.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen… Değerli arkadaşlarım, bakın, bir grubumuz adına konuşma yapılıyor.
ATİLA EMEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye Barolar Birliği…
HAKKI SÜHA OKAY (Ankara) – Atila Bey, bir dakika…
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen…
HAKKI SÜHA OKAY (Ankara) – Süreyi de kesin.
ATİLA EMEK (Devamla) – Lütfen yeniden başlatın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tabii efendim, bir saniye.
ATİLA EMEK (Devamla) – Yani bu ortamda konuşulmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen yerlerinize oturur musunuz.
ATİLLA KART (Konya) – Soruşturmanızı içeride yapın, kuliste yapın!
BAŞKAN - Lütfen… Görüşmelere devam ediyoruz. Milletvekili arkadaşlarım yerlerine otursunlar.
Sayın Emek, buyurun devam edin siz efendim.
ATİLA EMEK (Devamla) – Süremi ilave edersiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tabii efendim, ilave ederiz, siz devam edin.
ATİLA EMEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye Barolar Birliği Başkanımız değerli meslektaşım Özdemir Özok’u kaybetmenin derin üzüntüsü içinde, değerli hukukçu Başkanımıza Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailesine, hukuk camiasına ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün saat 12.00’den beri Mecliste müzakereleri yürütüyoruz. Sayın Başkan, bugünkü uygulamalarınızla Meclis Başkanı olarak tarafsızlığınıza gölge düşürdüğünüzü bu kürsüden bir milletvekili olarak ifade etmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Gerçekten bugünkü uygulamalarınızda açıkça Meclisin tarafsız Başkanı gibi değil AKP’nin bir grup başkanı gibi davrandınız ve maalesef Meclisin Başkanı değil yandaş başkan konumuna düştünüz, bunu üzüntüyle ifade ediyorum.
Sayın milletvekilleri, teklifin çerçeve 18’inci maddesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 147’nci maddesinin kenar başlığı “Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi” şeklindeki birinci fıkrası değiştirilmektedir. Çerçeve 18’inci maddeyle getirilen değişiklik: “Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir.” şeklindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişiklik Teklifi’ndeki düzenlemelerle Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılmaktadır. AKP üst yönetimi parlamenter sistemin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesini bir kenara bırakarak erkler birliğine dönük bir çalışma içine girmiştir.
Değerli milletvekilleri, teklifin çerçeve 18’inci maddesinin madde gerekçesine baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesine atanacak hâkimlerin görev sürelerinin on iki yıl olmasının nedeni “hâkimlerin deneyim kazanması” olarak belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi niteliği itibarıyla üst yargı kurumudur. Bu gerekçede belirtilen “deneyim kazanma” kriteri Anayasa Mahkemesinin ne yapısına ne niteliğine ve ne de işlevine uygun düşmemektedir.
Bu gerekçeye bakıldığında, ülkemizde 5’inci bölgedeki bir sulh mahkemesiyle Anayasa Mahkemesi eş değer tutulmuşçasına değerlendirilmiştir. Mesleğe yeni başlayan genç hâkim 5’inci bölgede sulh mahkemelerinde göreve başlar, oradan başlayan kazanımlarıyla birikimini artırır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi, üyelerine mesleki deneyim kazandırmak için kurulmuş olan bir mahkeme değildir. Bu durum, AKP’nin Anayasa Değişiklik Teklifi’ni ne kadar aceleye getirdiğinin, Anayasa gibi temel bir yasada yapılması düşünülen değişikliğin AKP anlayışı içinde ne kadar ciddiyetten uzak olduğunun göstergesidir. Anayasa Mahkemesi kuruluşu ve görevleri itibarıyla bir ihtisas mahkemesidir.
Sayın milletvekilleri, bu mahkeme hâkim yetiştirmek için değil, yetişmiş, deneyim ve birikim sahibi kişilerin üst yargı görevi yapacağı bir alandır. Bu gerekçe bile Anayasa Mahkemesine AKP’nin bakış açısını ortaya koymakta, AKP Anayasa Mahkemesini yandaş insanları aracılığıyla ele geçirmeyi amaçlamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesine atanacak üyelerin çoğunluğunun hukukçu üye olması, Anayasa Mahkemesinin ceza yargılama usulü esaslarına göre Yüce Divan sıfatıyla yapacağı yargılama için de çok önemlidir. Teklifte bu hususlar dikkate alınmamış, başka bir ifadeyle, AKP anlayışına göre Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yapacağı iş ve işlevler sıradanlaştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, AKP’nin temel amacı, yargıyı siyasi iktidarın emrine vermek, elinde bulunan iktidar gücünün hukuk yoluyla kontrol edilmesine karşı çıkmaktır. AKP, Anayasa Mahkemesinin, yasaların Anayasa’ya uygunluk denetim faaliyetini de önlemek istemektedir. Daha da önemlisi, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla görev yapması durumunda üyelerin atanmasında siyasi iktidarın etkili ve yönlendirici olması açısından AKP üst yönetimini oluşturan Başbakan ve bakanların, yargılama sırasında kendilerini güvence altına almak amacı yatmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere kontrolsüz güç güç değildir. Sonuç itibarıyla, kontrolsüz güç felaket yaratır. AKP’nin çoğunlukçu anlayışının sonucu yasamadaki etkinliği, yürütmede iktidar oluşu göz önüne alındığında, siyasi iktidar gücü Anayasa’da kaynağını bulan hukuk yoluyla kontrol edilemezse, yargı siyasi iktidarın emrine geçer. Bu yolla AKP’nin yargıyı ele geçirmesi durumunda hukuk devleti yerine parti devleti kurulur. Fransız ünlü hukukçusu Duverger’nin ifadesiyle hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukuku geçerli olmaya başlar. Böylece hukukun üstünlüğü yerine partinin üstünlüğü ve üst yöneticinin tek adamlığı ortaya çıkar. İşte o zaman insanlığın yakın tarihte yaşadığı ve ağır bedeller ödediği felaket ortamı doğar. Ünlü hukukçu Duverger’nin hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukukunun geçerli olacağını ifade eden sözleri günümüz Türkiye’sini ve yaşadığımız olayları anlatır gibidir.
Yıllar öncesinde ünlü hukukçu hukuk devletinin olmazsa olmazları için bunları söylerken 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Sayın Başbakan ilköğretim öğrencisi kızımıza geçici olarak Başbakanlığı devrederken “Yetki sende, asarsın da kesersin de.” sözleriyle iç dünyasını ve yönetim anlayışını ortaya koymuştur. Bu ifadeler, gelmekte olan tehlikenin işaretidir. Bu anlayışınızla AKP olarak neleri amaçladığınız ortaya çıkmaktadır. Binmişsiniz bir alamete, gidiyorsunuz bir felakete. Yüce Allah ülkemizi ve milletimizi sizin felaketinizden korusun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, anayasalar milletin tümünün ihtiyaçlarına göre değişir. AKP’nin ihtiyaçları için anayasa değiştirilmez. Bu değişiklikler gerçekleşirse bu, milletin anayasası değil, AKP’nin anayasası olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre verdim.
ATİLA EMEK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yolla devleti dönüştürecek, kendi parti devletini kuracaktır. Bunun zararını ülkemiz ve milletimiz acı bedeller ödeyerek görecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin kendi ihtiyaç ve ihtiraslarından doğan bu değişiklik teklifinin milletimizin ne gündemiyle ne de ihtiyaçlarıyla ilgisi yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak inançla ve milletimize olan güvenimizle ifade etmek isterim ki, dışı tatlandırılmış, içi zehir dolu AKP patentli bu hapı milletimiz yutmayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Büyük milletimiz hukukun üstünlüğüne inanan, güçler ayrılığını esas alan ve yargı bağımsızlığının bütün kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandığı bir yönetimi yapılacak ilk seçimde iş başına getirecek, AKP kâbusundan ülkemiz kurtulacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
2.2 Onyedinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP anayasası değişiklik metnindeki 18’inci madde hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sayın Özok’u Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak saygıyla ve rahmetle anıyoruz, ailesine ve Barolar Birliği camiasına da başsağlığı diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, hukuk devletinin en önemli ilkelerinden birisi yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatıdır. Demokrasilere meşruiyet kazandıran güç de budur; haksızlığa uğradığını düşünen herkesin, hakkını adaletin şaşmaz terazisinde alabileceğine olan inançtır. “Ben yüzde 47 oyla geldim, arkamda milletin çoğunluğu var, o hâlde hukuku da,mahkemeleri de ben dizayn ederim.” diyemezsiniz. Ülkeyi yönetenlerin hukuka uymada kendilerini de bağlı gördükleri bir rejimin adıdır demokrasi.
Yeri gelmişken, ibret verici bir çelişkiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakan 23 Nisan’da bu kürsüden konuşurken “Demokrasi öyle bir rejimdir ki profesörün de, dağdaki çobanın da oyu birdir.” dedi. Çok doğru, öyle olması da lazım ancak Sayın Başbakan, oy toplamaya gelince böyle de mahkeme önünde hesap vermeye gelince neden Başbakan, milletvekilleri ve dağdaki çoban bir olmuyor? Bu, siyasi dürüstlüğe ve demokratlığa uyar mı?
Değerli milletvekilleri, AKP mağdurları oynayarak, vatandaşın acıma ve merhamet duygularını istismar ederek iş başına gelmiş; gücü eline geçirdikten sonra şikâyetçi olduğu Deli Dumrulluğa soyunmuş, uluslararası gücün karşısında süt dökmüşleri oynarken zayıfın, mağdurun tepesine inmeyi, onları sindirmeyi bir maharet saymıştır. Kendisine yönelik muhalefetin tasfiyesi için her tarafa baskılar yapmaya başlamış ve korku imparatorluğunun temelini atmıştır. Bu ceberutluğun karşısında sesini yükselten tüm güçleri ortadan kaldırma planlarını uygulamaya koymuştur. Ülkenin binlerce yıllık kurumları hırpalanmış, birbirine düşürülmüş, gazete sahiplerinden muhalif yazarların kovulması talep edilmiş ve yargı, mahkemeler sindirilerek mutlak iktidarlarının perçinlenmesine çalışılmıştır.
Kuvvetler ayrılığını paramparça edecek, sistemi kilitleyip bilinmezler ve koyu gölgeler yaratacak yeni bir yasal düzenleme var önümüzde. Hem de Anayasa gibi millî birliğimizin tapusu olan en üst hukuk normunda yapılmak isteniyor bu değişiklik. Anayasa Mahkemesinin ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun yapısı değiştiriliyor. Bu yapılırken de demokratikleşme ve sivilleşme projesinin bir gereğiymiş gibi sunuluyor. “Ben milletimden aldığım iradeyi kullanıyorum, yargı da bana tabi olmalı.” gibi bir gerekçe ileri sürülüyor.
Arkadaşlar, bizler millî iradenin temsilcileriyiz de yargı kim adına karar veriyor? Yüce Türk Milleti adına. Sivilleşme ve demokratikleşmenin gereği, kamu yetkisini, kamu kaynaklarını kullanan yürütmenin de hesap verebilmesidir. Adınıza “AK PARTİ” deyince ak olmuyorsunuz. Sütten çıkmış ak kaşık gibi herkese hesap sormaya yeltenenlere diyeceğimiz odur ki hesap sormak üzere ortaya çıkanların yarın kendilerinden hesap sorulduğunda bu hesabı verebilecek durumda olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, popülist, bazı çevrelere hoş gelecek, ayakları yere basmayan tekliflerin yaraya merhem olmayacağını düşünüyoruz. AKP, Anayasa değişiklik metninin 18’inci maddesi Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi hususunu düzenliyor. Bir sonraki madde de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirmekte. Sözde güzel, özde ise derde deva olmayacak bir değişiklik. Vatandaşın hak arama süresini uzatıyor. Adalette kararın adil olması kadar çabuk olması da önemlidir. Bu değişiklikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılacak başvuruların tamamının tazminatla sonuçlanacağını ve devletimizi büyük zararlara uğratacağını söylersek kâhinlik olmayacaktır yani bunun adına “Kaş yapayım derken göz çıkarmak.” denir.
Bu değişiklik ile Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da Yüce Divanda yargılanması hükmü getirilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiç kimsenin, en üst askerî makamlar da dâhil, yargı denetimi dışında kalmasını istemeyiz.
Değerli milletvekilleri, “hiç kimse” derken komutanlar gibi, Başbakan, bakanlar ve milletvekillerini, kendimizi de kastediyoruz. Kanun önünde herkesin eşit olduğu ilkesine ve kamu kaynağı kullanan makamların eylem ve işlemlerinden dolayı sorumlu tutulması gerektiği prensibine açık aykırılık teşkil eden Anayasa’nın 83’üncü maddesi bir ibret abidesi olarak önümüzde durmaktadır. Bu konuyu ne zaman gündeme getirsek AKP olarak ya konuyu değiştirirsiniz ya da duymamış gibi davranırsınız. Adınız gibi alnınızın da ak olduğunu düşünüyorsanız kaldırın dokunulmazlığı. Zimmet, ihtilas, irtikâp, evrakta sahtecilik, kamu ihalelerine fesat karıştırma gibi birçok ağır iddialar var ortada. Çıkın mahkemelerin önüne, aklanın. Ondan sonra “Başkaları da hesap versin.” diye ortalığa çıkacak yüzünüz olsun.
Yargının kontrol altına alınması arzusu ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesinin arkasında yatan asıl gerekçe, bu hesabı verecek olanların, başta Sayın Başbakan ve arkadaşları olmak üzere kendileri için hissettikleri kaygı ve korkulardır. “Yoktur” diyorsanız hodri meydan. Kaldıralım milletvekili dokunulmazlığını. Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir meydan okuma karşısında Başbakan aslanlar gibi Parlamentonun önüne çıkar dokunulmazlığının kaldırılmasını kendisi ister. Neden bunu yapamıyor değerli milletvekili arkadaşlarım? Kendisini aklayıp milletin huzuruna daha güçlü olarak neden çıkmak istemiyor? Acaba kendisiyle ilgili şüpheler mi var diye sormadan edemiyor insan. Ama merak etmeyin, inşallah onu Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz yapacağız. Milletimizden destek istiyoruz. Sayın Başbakan ve arkadaşlarının dokunulmazlıklarını biz kaldırıp, inşallah Yüce Divana biz sevk edeceğiz.
Bu Anayasa değişikliğinden AKP’nin muradı açıktır: Kendisine bağlı, bağımlı yargıçlar yaratmak, yargıyı kontrol etmek.
Kıymetli arkadaşlar, asırlık bir gerçeği sizlere yeniden hatırlatmak istiyorum. Her iktidar yıpranır, mutlak iktidar mutlaka yıpranır. İnşallah ilk seçimde milletine tuzaklar kuran, kendisini soyup soğana çeviren hükûmetlere yaptığı gibi AKP Hükûmetini de al aşağı edecek ve hesap soracaktır.
Demiyoruz ki adalet mekanizmasında, yargıda sorunlar yok, elbette yargının sorunları vardır. Bu sorunlar zaman zaman bireylerin haksız ve adaletsiz kararlara maruz kalmasına yol açtığı gibi kamu vicdanını da derinden yaralamaktadır. Teklifte bu sorunların çözüme kavuşturulması yönünde ve yargının etkin, süratli çalıştırılması için en küçük bir düzenleme yoktur. Teklif kamuoyuna söylendiğinin aksine bir yargı reformu da değildir, aksine getirilen değişiklikler ile yargı siyasetin tahakkümü ve yönlendirmesine açık hâle getirilmektedir. Bu düzenleme gelecekte yargının sorunlarını daha da artıracak, içinden çıkılamaz bir hâle getirecektir. Mülkün temeli olan adalet, AKP Anayasa metniyle birlikte daha çok tartışılır hâle gelecektir.
Hazırlanış itibarıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, tekçi bakış açısıyla çoğulculuğu değil, Meclisteki sayısal çoğunluğun tahakkümünü esas kılma, geçmişte yapılanlara öfke duyan bir tepkisel metin ortaya koyarak rövanş alma, herhangi bir uzlaşı arayışını hissetmeden, milletin değil de AKP’nin önceliklerini gündeme getirme gibi özellikler taşıyan Anayasa değişikliğinin AKP’nin Anayasa değişikliği olduğunu bilmektedir.
Görüşme usulü itibarıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, telaşa ve aceleye boğulmuş, neredeyse yangından mal kaçırırcasına zamana karşı yarışılarak, konuşulmasına saatlerle müsaade edilmiş bir metin olduğunu, kendi fikir ve katkılarının, sivil toplum kuruluşlarının düşüncelerinin bu metne yansıtılmadığını görmektedir.
İçerik itibarıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, bu değişiklik metninin güçler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunun, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatını ortadan kaldıracağının, Başbakan ve yol arkadaşlarının Yüce Divanla yargılanma ve hesap verme korkularını gidermek üzere Anayasa Mahkemesini yeniden şekillendirmek gibi Türk demokrasi ve hukuk hayatında onulmaz yaralar açacağının, devletimiz ve cumhuriyetimizin temel değerlerini korumak üzere hükmedilmiş maddelerini, adına “demokratik açılım” denilen yıkım projesinin lehine zafiyete uğratmak gibi örtülü hedeflerinin bulunduğunun, Sayın Başbakanın 17 Nisanda Kanal 24’te de bunu açıkça dile getirdiğinin, insanımızın hiçbir problemini çözmeyen aksine yüz otuz dört yıllık anayasa tartışmalarını sistem krizine çevirme tehlikesini içinde barındırdığının, yargının kontrol altına alınması hedefinin gizlenmesiyle içine serpiştirilen bir kısım hayati konuların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…oy avcılığına soyunularak referandumdan “Evet.” sonucuyla çıkılması için vatandaşa hap şeklinde sunulduğunun, bazı temel hak ve hürriyetlerde değişiklik yapıldıktan sonra referanduma sunulması gibi demokrasi ayıbı ve çağdaşlık çelişkisini yansıttığının, birbiriyle ilgisiz konuların bir arada halkoyuna sunulması gibi karmaşık bir yöntemle gerçeklerin milletten kaçırılmasına imkân sağlayacağının, dolayısıyla halisane bir niyetle hazırlanmadığının bilincindedir.
Değerli milletvekilleri, AKP’nin Anayasa değişiklik yöntemi dayatmacıdır. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi kırk yıl içinde uzun ve yorucu, zor ve zahmetli demokratik mücadele ile olgunlaştırdığı siyasetini, Türk siyaset ve demokrasi geleneğini dayatmalara teslim etmeyecektir. Uzlaşma zemini ve süreci Milliyetçi Hareket Partisinin önerdiği şekilde değildir. AKP’nin oksijen çadırına alınarak hayata döndürülmesi dışında bir getirisi yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi, hazırlanışı, görüşme usulü ve içeriğiyle değerlendirildiğinde, devenin boynuna benzeyen ve düzeltilmesi imkânı olmayan bu metne itirazını ortaya koymuştur. “Gelin, hep birlikte 12 Eylül artığı bu Anayasa’yı değiştirelim, sıfır kilometre, yeni, demokratik, çoğulcu sivil bir anayasa yapalım.” diye senelerdir söylediğini bir kez daha tekrar etmiştir. AKP, 2007 Ekiminde yaptığımız bu çağrıya kulaklarını tıkamıştır. Ta Brüksel’deki, Washington’daki fısıltıları bile duymuş ama bu çağrımızı duymazlıktan gelmiştir. Şimdi, Sayın Başbakanın tabiriyle “Şark kurnazlığı”na soyunmaktadır, bizi de kurallarını kendisinin belirlediği bir oyuna davet etmektedir. Amacı istismar olan bu oyuna Milliyetçi Hareket Partisi katılmayacak ve görüşlerini aziz milletiyle paylaşacaktır.
Bu gerekçelerle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak AKP’nin Anayasa Değişiklik Teklifi’ne esastan ve usulden karşı olduğumuzu yineliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ederiz.
2.3 Onyedinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli vekiller; görüyorum ki herkes demokratik bir anayasayı içtenlikle istiyor. Peki o zaman biz bu demokratik anayasayı niye gerçekleştiremiyoruz, Marslılar, uzaylılar mı engelliyor? Burada tuhaf bir durum var.
İlgili maddeye bakacak olursak, anayasa yargısı aslında hukuk devleti ve demokratik çoğulculuğun en önemli güvencesini oluşturuyor. Çünkü anayasaya uygunluk denetimi, bir devletin temel normu niteliği taşıyan anayasaya uygun davranılmasının da en güçlü teminatı oluyor. Ancak 1982 Anayasası, Anayasa Mahkemesini bir vesayet organına dönüştürmüştür. Anayasa Mahkemesinin anayasal yetkilerini aşarak hukuk literatürüne geçecek meşhur 367 kararı vermesine yol açması kolay kolay unutulabilir mi?
Anayasa yargısını kabul edilen demokratik örnekler incelendiğinde anayasa mahkemesine üye seçme yetkisinin tümüyle veya büyük ölçüde parlamentolara tanındığı, böylece bir tür negatif yasama fonksiyonu icra eden bu organın demokratik bir meşruiyete sahip kılındığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin tüm üyelerini seçme yetkisini çeşitli kuruluşların gösterecekleri adaylar arasından Cumhurbaşkanına tanınmasıyla Türkiye'nin Anayasa Mahkemesi demokratik meşruiyetten yoksun olan yegâne örnektir. Bu ise Yüksek Mahkemenin verdiği çeşitli kararlarda hukuka uygunluğun ötesine geçmesine, kimi kararlarında ise anayasal yetkilerini açıkça aşarak jüristokratik bir tutum izlemesinde en önemli faktörlerden birisidir.
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kapatma kararlarının -Refah Partisi hariç olmak üzere- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunması ve bu kararlar nedeniyle Türkiye'nin tazminata mahkûm edilmesi ibret vericidir. DTP’ye, Aysel Tuğluk’a ve Ahmet Türk’e atılan hukuki yumruğun da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde boşa çıkarılacağına hiçbir şüphemiz yoktur.
1982 Anayasası demokrasinin asli unsuru olan kurum ve mekanizmaları büyük ölçüde kendine özgü bir modele dönüştürmektedir. Bu vahim tablonun kısmi Anayasa değişikliğiyle ortadan kalkması yeterli gözükmemektedir. Bu yapı ancak demokratik ve özgürlükçü bir zihniyetle yeni baştan hazırlanan bir anayasayla tasfiye edilebilir. Ne var ki, Türkiye’de demokrasinin asgari standartlarına uygun bir sistemin yaratılması sadece yeni bir anayasanın hazırlanmasıyla gerçekleşemeyecek kadar güç görünen bir hedeftir.
82 Anayasası’nın anormal olanı normalmişçesine takdim etmesi, bu anormalliklerin devlet elitleri tarafından normal olarak algılanması ve genç kuşaklara bu şekilde aktarılması Türkiye için tasfiyesi çok daha zor olan bir zihinsel enkaz yaratmıştır. Şimdi biz bu enkazla uğraşıyoruz. Mesela, Meclisteki tartışmalara baktığımda çok tuhaf gördüğüm mantık hatalarını sizlerle paylaşmak isterim. En görünen yaygın yanlış -çoğu vekillerimiz ısrarla bunu tekrar ediyor- aslında Anayasa değişikliğine ihtiyaç ve talep olunmadığı, esas sorunun yoksulluk, işsizlik olduğunu söyleyen yaklaşımdır. Bu yaklaşımda ciddi bir yöntem hatası vardır. Hem “Anayasa değişikliğine gerek yok.” deyip hem de “Aslında gerçek bir Anayasa değişikliğini biz de istiyoruz.” demekte bir tuhaflık hissetmiyor musunuz?
Siyasi haklar ve sosyal haklar asla birbirine ikame edilemez, asla birbirine tokuşturulamaz. Ekonomik hakların gerçekleşmesi, siyasi hak ve özgürlüklerin önünün açılmasıyla mümkündür. Bu tezi çok sol tez zannedenler bilmelidir ki bu Kenan Evren’in argümanıdır. Kenan Evren, darbeden sonra “Kişi başına gelir bilmem kaç bin dolar olmadıkça Türkiye’de demokrasi olmaz.” derken tam da bu argümana dayanmaktadır. Tam tersine, ekonomik refah ve büyümenin demokrasiyle olduğunu biliyoruz.
İkinci tuhaflık, karnı tok olanın kimlik sorunu olmayacağı gibi mide merkezli açıklamalardır. Bunlar da doğru değildir. İspanya, Kanada, Belçika, hangi ülkeye bakarsanız bakın bu örnekleri yanlışlamak mümkündür, üstelik aşağılatıcı bir şeydir. Yani karnı tok ve pek olanın kimlik talebinde bulunmayacağı tezi, kabul edilebilir bir yaklaşım olarak görülemez.
Bir başka tuhaf yaklaşım, demokratikleşme taleplerinin PKK talepleri olarak değerlendiril-mesidir. Tersten bakacak olursak, PKK’nın demokratikleşmeden yana talepleri ve pozisyonu olduğu fiilen PKK propagandası yapmaktır. Hani ben sizi uyarayım ileride propaganda, yardım ve yataklıktan dolayı hakkınızda davalar açılmasın, söylemedi demeyin.
Şimdi, bütün bunlara baktığımızda, yine bir vekilimiz geçen maddede, demokrasinin evrensel ilkelerine uygun değişiklikler yapmasına itiraz ederken “Bu olmaz çünkü Batı kaypaktır.” dedi. Yani şimdi, Batı’ya kaypak dediğinizde, yani Batı devletlerinin uygulamalarıyla evrensel hukukun ilkelerini hokus pokusla birbirine değiştirdiğinizde, Batı kaypak olduğunda, iktidar partisine göre de Şark kurnaz olduğunda, şimdi kurnazlıkla kaypaklık arasında sıkışmış kalmış duruyoruz. Buna da evrensel hukukun yerine partiküler hukuku koyduğunuz zaman 12 Eylül rejimini değiştirmeniz mümkün değildir. Yani demek istiyorum ki görüş farklılıkları olabilir ama asla dar görüşlülük olmamalıdır. Küçük hesaplardan büyük umutların çıkmayacağını bilmek durumundayız. Hele politika asla mazeret bulma sanatı değildir, 12 Eylül hukukuna ve rejimine mazeret bulma sanatı hiç değildir. Görünen o ki herkes omlet yemek istiyor ama kimse yumurtayı kırmak istemiyor. Bu 12 Eylül rejiminin yumurtasını kırmak ve dönüştürmek durumundayız. O yüzden barajlar dâhil olmak üzere bir dizi meselede verilecek politik jestler bugün yaşadığınız benzeri sıkıntılardan sizi kurtarabilir.
Mevlânâ ne diyordu Mesnevi’de: “En büyük put nefsimdir.” diyordu. Şimdi, Yüce Divan ve Mahkemeyi bir yana bırakalım, ilahî mahkemede “Başkalarının oyuna niye göz diktin ya kulum?” diye Yaradan size sorduğunda “Nefsi emmâreme hâkim olamadım.” mı diyeceksiniz? Adil olmanın özü herkese hakkını vermekten geçiyor.
Bir zamanlar, Süleyman Demirel, biliyorsunuz kendisini “Barajlar Kralı” olarak takdim etmişti. Şimdi AKP ve CHP de siyasi barajlar kralı olarak kalmaktan çok memnun gözüküyorlar. Bu yeni bir olay da değil. 65 seçiminde hepimizin onuru olan Türkiye İşçi Partisi milletvekilleri Arenler, Aybarlar, Boranlar gerçek solculuğun nasıl olduğunu gösterdiklerinde, o zaman da CHP ve AP kendi aralarında anlaşarak seçim sistemini değiştirmişlerdi.
Bugün sorun, devlet hukuka, demokrasiye, halkın iradesine tabi olacak mıdır, olmayacak mıdır sorunudur. Yani bırakınız siyaseti, ahlaklı olmak, sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapma anlayışından geçmiyor mu? Siyasette rakibinizin kuyusunu kazmaya çalıştığınızda siz de aşağılara inmek zorunda kalıyorsunuz. Bu zihniyeti, bu “enkaz” dediğim zihniyeti hızla terk etmemiz gerekiyor. Kendini değiştirme araçlarından yoksun olan bir sistemin kendini koruma araçlarından da yoksun olduğunu anlamak ve görebilmek için daha ne kadar fatura ödememiz gerekiyor?
Taşlaşmış zihniyetlerden özgürlükçü düşüncelerin serpilmesinin kolay olmadığını biliyoruz. Dondurulmuş yiyecekler nasıl tatsız tuzsuz oluyorsa doldurulmuş zihniyetlerden de fayda çıkmadığını biliyoruz. “Ortodoksi” dediğimiz sözcüğün Yunanca kökeni tek doğrunun, tek gerçekliğin olduğu varsayımıdır. Her türlü siyasi taassup da temelinde buna dayanır. Önümüzdeki en büyük problemin bu siyasi taassuba karşı mücadele olduğunu görmemiz gerek.
Heine bir şiirinde demişti ki:
“Enderdi anladığınız beni
Ve enderdi sizi anladığım.
Ama ne zaman ki bulandık pisliğe,
Pek iyi anladık birbirimizi.”
12 Eylül rejiminin faturasını ödeyenler hâlâ buradaki sorunları, handikapları anlamıyorlarsa yapacak bir şey yok.
Abdülhamit’e atfedilir, doğru mu bilmiyorum ama “Demokrasi aslında iyidir ama, halk hazır değildi.” diyordu. Bir türlü halkın hazır olup olmadığına karar verme ehliyeti ve yetkisini kendinde gören siyasi elitler, anayasal değişikliğin önünde en önemli engeli oluşturuyorlar.
Şimdi, bizler Anayasa değişikliğinden yanayız diye, bize de “çantada keklik” diye bakmamakta fayda var. Unutmayalım ki eldeki bir kuş, çatıdaki iki kuştan evladır. O yüzden, Barış ve Demokrasi Partisinin önerileri demokrasinin derinleşmesi doğrultusunda olan önerilerdir, bunu görmek gerekir. Toplumsal talepleri burada yansıtıyoruz.
Aslında anayasalar dediğimiz, anayasalı toplumlar, sınıf gerçeğiyle ilgilidir. Niye anayasalı toplumlar ortaya çıkıyor? Çünkü tarihte burjuvazi ortaya çıkıyor, aristokrasiye karşı mücadele ediyor, giderek emekçi sınıflar da sosyal bir anayasa talebiyle yola çıkıyorlar, toplumsal muhalefetin taleplerini o yüzden burada dile getiriyoruz; çatalla çorba içilemeyeceğini yaşayarak göreceğiz. Bu talepleri siyaset zeminine yansıtmamız, birbirimizi iyi dinlememiz lazım.
Fosillerde yapılan incelemeler, kulağın, yani duymanın konuşmadan önce geldiğini büyük ölçüde kanıtladı. Başkalarını dinleyerek, başka talepleri dikkate alarak, bu konuda makul bir değişikliği hep beraber yaparız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uras, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
Türkçede “ezici çoğunluk” diye bir laf var, ama çoğunluğun ezmesi gerekmiyor. O yüzden azınlıkların çoğunluk olma hakkının anayasal teminatlarının sağlanması önemli.
Cervantes, zannedersem Don Kişot’ta “Kötülük uzun sürdüğüne göre iyilik yakın demektir.” demişti.
12 Eylül rejiminin kötülüğünden el birliğiyle arınmamız pekâlâ mümkün, hâlâ bu tarihsel fırsat önümüzde. Sadece yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.
Gördüğümüz o ki BDP’nin önerilerini dinlemediğiniz müddetçe, yapmadıklarınız yaptıklarınızdan daha fazla hâle geliyor. O yüzden, önümüzdeki süreçte, demokrasinin kurumsallaşması konusundaki önerilerimize verilecek somut yanıtlar bizim de tutumumuzu belirleyecektir. Bizim tutumumuz mazeretsiz, “ama”sız, demokratik, özgürlükçü bir Anayasa’nın gerçekleştirilmesinden yanadır. Bu konuda her türden katkıya hazırız. Anayasa sürecinden sonraki dönemde de somut adımlar atılacağı yönünde verilecek işaretler, işaret fişekleri bizim de yolumuzu belirleyecektir.
Teşekkür ederim. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.4 Onyedinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Mustafa Ünal (Karabük)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 1982 Anayasamızın bazı maddelerinde değişiklik yapan kanun teklifinin Anayasa’mızın 147’nci maddesinde değişiklik yapan çerçeve 18’inci maddesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben de sözlerimin başında, değerli hukukçu, Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, yakınlarına ve hukuk camiasına başsağlığı diliyorum.
Anayasa mahkemelerinin bulunduğu ülkelerde bu mahkemelerde görev yapan üyelerin seçiminde millet iradesini temsil eden parlamentonun mutlaka söz sahibi olduğu ve üyeliğin süre ile sınırlandığı görülmektedir. Mahkeme üyeliğinin süresi konusunda değişik sivil toplum kuruluşları ve partiler de önerilerde bulunmuştur. Örneğin 2003 yılında Anayasa Mahkememiz tarafından hazırlanan Anayasa değişiklik teklifinde bu süre on iki yıl olarak, TOBB tarafından hazırlanan öneride dört yıl, TUSKON’un önerisinde ise on iki yıl olarak belirlenmiştir. Mukayeseli hukukta da mahkeme üyeliğinin süreli olduğu görülmektedir. Mesela bu süre Almanya’da on iki; Fransa, İtalya, İspanya, Bulgaristan, Portekiz, Polonya, Romanya’da da dokuz yıldır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişiklik yapılan 147’nci madde bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi ve üyeliğin sona ermesiyle ilgilidir. Bu düzenlemenin getirdiği değişiklikleri;
1) Hâlen herhangi bir süre ile sınırlı olmaksızın altmış beş yaşına kadar görev yapabilmekte olan Anayasa Mahkemesi üyelerinin on iki yıllık bir süre için seçilmesi,
2) Bir kimsenin 2 defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilememesi,
3) Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışma ve özlük işlerinin kanunla düzenlenecek olması şeklinde özetleyebiliriz.
Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresinin on iki yıl ile sınırlanması, mahkemedeki üye profilinin yeni toplumsal koşullara ve yeni anlayışlara göre makul bir süre içinde kendini yenilemesine olanak tanımaktadır. Üstat Tanpınar’ın deyişiyle, devam ederken değişen, değişirken devam eden bir kurum olacaktır Anayasa Mahkememiz. On iki yıllık süreyi, üyelerin kazandıkları tecrübe ve bilgi birikimlerini karar ve mahkeme çalışmalarına yansıtmaları açısından yeterli, toplumsal değişimin mahkeme profiline yansımasına olanak sağlaması açısından da gerekli ve makul görmekteyiz. Bu düzenlemeler sonucu, zorunlu emeklilik yaşı öncesinde görev süresi dolan üyelerin atandığı kaynağın özellikleri de dikkate alınarak başka görevlere atanabilmeleri, maaş ve özlük işleriyle emekliliklerine ilişkin konuların kanunla düzenlenmesi esası benimsenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982 Anayasası olağanüstü koşullar altında kabul edilip yürürlüğe konmuştur. Toplumun hemen hemen tüm kesimleri 82 Anayasası’nın tamamen değiştirilmesi konusunda mutabakat hâlindedir. Ancak, bu mutabakat, bugüne kadar Anayasa’nın tümünün değiştirilmesine yetmemiştir. Müzakeresini sürdürdüğümüz değişiklik tekliflerine de karşı çıkılmaktadır. Bu değişikliklere özellikle yapılan eleştiriler ise “Yargı bağımsızlığı ihlal ediliyor, yargı kuşatılıyor, iktidar kendi yargısını oluşturuyor, yandaş yargı, yandaş yargıç yaratılıyor.” şeklindedir.
Ben, bu eleştirilerdeki haklılık payına mukayeseli hukuk ve ülkemizdeki uygulamalar açısından bir göz atmak istiyorum. Gelişmiş demokratik ülkelerin büyük bir kısmında anayasa mahkemesi üyelerinin tamamı milletin temsilcileri tarafından seçilmekte, bazı ülkelerde de devlet başkanı, meclis başkanı, senato tarafından bu göreve getirilmektedir. Buna karşılık çok az sayıda bazı ülkelerde, örneğin İtalya’da 15 üyeden sadece 5’i üst yargı organlarınca seçilirken, Portekiz’de 13 üyeden sadece 3’ü Anayasa Mahkemesi yargıçları tarafından belirlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hâkimleri ise üye ülke hükûmetleri tarafından gösterilen 3 aday arasından Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi yani üye ülke milletvekilleri tarafından seçilmektedir.
Anılan bu ülkelerdeki ve üyesi bulunduğumuz Avrupa Konseyindeki sistemi gözden geçirdiğimizde, anayasa mahkemelerinin kuruluşunda halkın seçip parlamentoya gönderdiği ve millî iradeyi temsil eden milletvekillerinin, devlet başkanlarının veya hükûmetlerin etkili oldukları görülmektedir. Demek oluyor ki, demokratik ülkelerde halkın iradesini temsil eden ve hepimizin de mensup olmaktan şeref duyduğu parlamentodan, milletvekillerinden, hükûmetten, cumhurbaşkan-larından çekinen, ürken, korkan hemen hemen yoktur.
Kanaatimce, ülkemizdeki bu ürkeklik ve korkaklığın en önemli nedeni, bu iddia sahiplerinin yeterince halk oyuna mazhar olamama veya halkın yanlış yapacağı endişelerinden ve kendilerinden başka siyasi partilerde hata yapma, ülkeyi kaos ve bölünmeye sürükleme potansiyelini görmelerinden kaynaklanmaktadır.
Bu eleştirileri ülkemizdeki mevcut mevzuat ve uygulamalar ışığında değerlendirdiğimizde ise şunlar söylenebilir: Mevcut yargı üyeleri, 82 Anayasası, 1981 tarihli Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu, 1983 tarihli Yargıtay Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde görev almış bulunmaktadır. Hiçbir yargıcın gökten zembille indiğini söylememiz mümkün değildir. Hiçbir yargıç hudayinabit de değildir. 1982 Anayasası’nın 104’üncü maddesine göre Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte 1’ini ve diğer yüksek yargı üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini Cumhurbaşkanları seçmiştir. Yargıtayın 250 üyesinin tamamını, Danıştay üyelerinin de dörtte 3’ünü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçmiş bulunmaktadır. Adalet Bakanı ve Müsteşarı da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üyeleri olagelmişlerdir. Bu oluşum karşısında biz o zaman zaten yandaş yargı, yandaş yargıçla karşı karşıyayız demektir. O hâlde bundan sonra yüksek yargı tarafından seçilecek Yüksek Mahkeme üyeleri için bu yandaş yargıya nasıl itimat edebiliriz? İşte bu eleştirileri getirenler, yüce yargımızı bu bühtanla yaraladıklarının farkında bile değiller. Ben yargı mensuplarımızı bu şekildeki ithamlardan tenzih ederim. Kendilerinin beğendiği Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı seçerse yandaş yargı olmaz, beğenmedikleri ve halkın göreve getireceği bir Cumhurbaşkanı seçerse yandaş yargı olur. Ülkemizdeki bu hastalıklı zihin yapısından artık kurtulmamız gerekmektedir.
Ben şahsen, çok nadir istisnalar dışında hiçbir yargıcımızın kendisini seçene yandaşlık yaptığını ve yapacağına, tarafsız olmadığını düşünemiyorum. Kaldı ki, bağımsızlık ve tarafsızlığın birinci planda yargıcın kendi ilim, tecrübe, kendine güven ve insana bağlı diğer niteliklerine dayalı olduğuna da kesin olarak inanan birisiyim. Ancak, ben, son zamanlarda bal gibi siyasi nutuklar atan, antidemokratik bir yapının oluşacağını ve yargının siyasallaşacağını iddia eden, buna karşılık e-muhtıraların yaşandığı dönemde sesini çıkarmayan, görevden alınan ve yargıya gitme yolu da kapalı olan bir savcıyla ilgili olarak “Onu ben görevden aldırdım.” dendiğinde, mahkeme tarihinde ilk kez bir başkan üyenin, âdeta tarihe not düşercesine, karşı oy yazısının bir paragrafında “Ne yazık ki karar öncesi kimi kişi, kurum ve mercilerin mahkemeyi etkilemeye dönük eylem ve davranışlarını onaylamak mümkün değildir. Çatışma çıkacağı tehdidi ya da ülkeyi koruma adına yapılan açıklamalar…” şeklinde belirttiği dönemlerde susanları da sizlerin ve halkımızın dikkatlerine sunmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünal, size iki dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ÜNAL (Devamla) – Bugünlerde bol bol demeç veren ancak “Meclis yetkilerine müdahale edilmiş, yargı ipoteğe alınmıştır.” diye feryat edildiği ve “Türkiye’de demokratik kurumlar normal işlememekte, yargı yasamanın görevlerine tecavüz etmekte.” diye Avrupa Konseyinin karar aldığı dönemeçlerde susanları ve yasama organı için bu hassasiyeti göstermeyenleri de bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.
Yargının siyasilere karşı bağımsızlığından zevkle bahsederken, yargının kendi içindeki yüksek yargıya ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağımlılığından ve yargının tarafsızlılığından hiç söz etmeyenleri de aynı istisnalar arasında saymak istiyorum.
Bugünlerde yargının bağımsızlığı şarkılarını söyleyenlerin eski bir Adalet Bakanının “Hükûmetten 2 bin kişilik kadro çıkardım, bu kadroları örgütüme vermeyip de…” dediği zamanki suskunluklarını anlayamadığımı da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bu eleştirilerin statükonun muhafazası gayretlerinden başka anlam taşımadığını ifade ederken, görüşülmekte olan Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümlerin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor ve hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ünal, teşekkür ederim.
KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 94
___________________________________________________________________________
3 TBMM Genel Kurulu’nda Onyedinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca Sunulan Metnin Kabulü
3.1 Onyedinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir – 25 Nisan 2010)
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl" ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl" ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "on iki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Aydın
Adıyaman
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "on iki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu
Siirt
5.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Sakık (Muş)
Hasip Kaplan (Şırnak)
Hamit Geylani (Hakkari)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Nuri Yaman (Muş)
Madde : 18- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi üyeleri dokuz yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev suresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir."
Oylamanın Sonucu (1, 2, 3, 4, ve 5. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsa Gök
Mersin
7.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 18. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya)
Oktay Vural (İzmir)
Mehmet Şandır (Mersin)
Muharrem Varlı (Adana)
Ahmet Orhan (Manisa)
Gerekçe (6 ve 7. Önergeler)
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Barolar Birliğinin Başkanı, savunma mesleğinin yılmaz savunucusu, yiğit insan, laik, demokratik cumhuriyet ve insan hakları savunucusu Özdemir Özok’a Tanrı’dan rahmet diliyorum; nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.
Kaç gündür konuşuluyor, Anayasa Mahkemesinin yapısı, seçimi konuşuluyor, ama bir gerçek göz ardı ediliyor. Tüm dünyada anayasa mahkemesine verilen işleve göre, yetkiye, göreve göre üye oluşumu sağlanır. Gözlerden saklanıyor, Türkiye'deki Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan yetkisi vardır. Peki, dünyada böyle midir?
Bakın, arkadaşlar, Fransa, Gürcistan, Letonya, Makedonya, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, İspanya, İsveç, İngiltere, bu ülkelerin yüce divan yetkisi yoktur.
Devam edelim, o kadar çok ülke var ki bazılarını sayacağım: Mısır, İran, İsrail, Kuveyt, Lübnan, Libya, Fas, Suriye, Tunus, Yemen, Avustralya, Çin, Hindistan, Endonezya, Japonya, Pakistan -atlıyorum- Güney Kore, Tayland, arkadaşlar, Arjantin, Brezilya, Kanada, Meksika, Nikaragua, Amerika Birleşik Devletleri, Venezüella, bu daha gidiyor. Bu ülkelerde Anayasa Mahkemesinin yüce divan yetkisi yoktur. Yüce divan yetkisi olmayan ülkelerde Anayasa Mahkemesinin oluşumlarında farklılıklar vardır, bunu göz ardı ediyorsunuz, ayıp.
İkincisi, dokunulmazlıklar, Anayasa 83. Dünyaya baktığınızda, Amerika, Avustralya, Hollanda, İngiltere, İrlanda, Kanada’da -gidiyor- dokunulmazlık yoktur, olan ülkelerde de kürsü dokunulmazlığı vardır, tüm ülkelerde. Bir tek Türkiye'de ağır cezalık suçüstü ve madde 14 kapsamı dokunulmazlık vardır. Bir tek Türkiye'de, başka hiçbir ülke yoktur arkadaşlar. Bu da tamam mı? Bu da tamam.
Bu gerçeklere bakarak Anayasa Mahkemesinin üye statüsünü belirlemek zorundasınız. Haybeden kalkıp da yok demokratik meşruiyet, yok sivilden gelecek, bu denmez. Elma ile armut toplanmaz. Türkiye’de Yüce Divan yetkisini Anayasa Mahkemesine vereceksiniz, sonra da bu mahkemede cezacı hâkim bulundurmayacaksınız, siyasi şahıs bulundurmayacaksınız. Dünya buna güler. Yetmiyor değil mi arkadaşlar? Yetmiyor. Ardından, Anayasa Mahkemesinin üye seçimini dördüncü fıkrada öylesine komik bir hâle sokacaksınız ki, buraya gelen kimi arkadaşlar nasıl savunuyorlar, anlam veremiyorum. Eğer bu kitaplar okunuyorsa ve herkesin beyni Tanrı’nın verdiği beyinse yorumda beraber olmamız lazım ve yalan söylerken yüzün kızarması lazım. Demek ki, ar damarı çatlayabiliyor arkadaşlar.
Bakın arkadaşlar, dördüncü fıkrada…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Ayıp, ayıp. Yakışmıyor.
İSA GÖK (Devamla) – Dinle önce. Önce dinle.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Kürsüye yakışmıyorsun.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
İSA GÖK (Devamla) - Dördüncü fıkrada seçim sistemi var, seçim sistemi arkadaşlar. Bana bir tane yiğit çıksın desin ki, falanca muz cumhuriyetinde seçim böyle yapılıyor kardeşim, ben geleyim özür dileyeyim burada.
Bakın arkadaşlar, öyle bir seçim sistemi var ki, Anayasa Mahkemesine üye seçerken Cumhurbaşkanı, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, Sayıştay, yükseköğretim kurumları ve hatta baro başkanlarından seçilecek üyelerde dahi bir kural konuyor. O da ne? O da şu: Her boş bir üyelik için bir aday ancak 1kişiden oy alabilecek. Yani, herkes bir adaya oy verebilecek. Böyle bir oylama sistemi falanca muz cumhuriyetinde bile yok. Bu sistemi, aslında Yargıtay Kanunu değişikliğinde, 2007’de bazı arkadaşlar, bulmuşlardı, bunu Komisyona getirmişlerdi, tepkiyi gördüler, alay konusu oldular, geri çekmişlerdi. Kanunda alay konusu olanlar Anayasa’ya koyma cesaretini gösterdiler. Bu seçim sistemiyle arkadaşlar, bakın, deyin ki, oy kullanacak olan toplam sayı 250, üyenin bir tanesi 150 oy aldı, biri 180 oy aldı, biri 20 oy aldı. 20 oy alan kişi oraya seçilebilir. Çünkü seçim sisteminin… Öyle bir azizlik yapıyorsunuz ki, bakın, siyasilein D’Hont sisteminden, kapalı sistemden, nispi temsilden ağızları yanar, ağızları yanar, çünkü seçim, adaletin tecellisini sağlar. Öyle bir seçim sistemi getiriyorsunuz ki, en ilkel kabilede bile yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gök, süreniz doldu efendim. Lütfen tamamlayın, ek süre veriyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bakın, baro başkanları, 78 baromuz var. İstanbul Barosunun 25 bin üyesi var. Baro başkanı 1 adaya kullanacak. Falanca baromuzun 31 üyesi var. Bizde 31 avukat bir baro kurar. 31 üyesi olan baro başkanı 1 oy kullanacak 1 kişi için ve her ikisinin kullandığı adayların şansı eşit olacak. Güldürmeyin!
Bu Anayasa Mahkemesinin özelliği Yüce Divan olmasıdır. Yüce Divan olması sayesinde birileri korkuyor. Çünkü Seydişehir Alüminyum Tesisleri ihalesi, TÜPRAŞ ihalesi, Balıkesir SEKA tesisleri ihalesi, Cargill, Telekom ihalesi, Sabah-ATV ihalesi, Tekel ihalesi gidiyor.
Arkadaşlar, birileri hurma yedi, tırmalama zamanını siz kurtarmak istiyorsunuz. Birileri deveyi havuduyla yuttu. Yargı zamanı geliyor. Sizin vebaliniz üzerinden, sizin üzerinizden kendilerini kurtaracak mahkeme oluşturuyorlar. Vicdanınızın sesini dinleyin, böyle bir yapılanmaya izin vermeyin. Çünkü bu işte…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gök, ek süreniz de doldu efendim.
İSA GÖK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, selamlayacağım.
BAŞKAN – Sadece selamlama için açıyorum. Lütfen…
İSA GÖK (Devamla) – Selamlıyorum…
Bu işte kursağından haram lokma geçmeyen arkadaşlar haram içinde boğulanlara destek vermeye niye uğraşsınlar?
HASAN KARA (Kilis) – Oylamaya katılın!
İSA GÖK (Devamla) - Herkes vicdanını dinlesin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (6 ve 7. Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE GÖRÜŞÜLMÜŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
3.2 Onyedinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Kullanılan oy sayısı:406
Kabul:335
Ret:70
Çekimser:-
Boş:1
Geçersiz:-
Katip Üye Gülşen Orhan (Van)
Katip Üye Murat Özkan (Giresun)”
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.3 Onyedinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir - 5 Mayıs 2010)
1.Önerge
,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hakkı Köylü (Kastamonu)
Azize Sibel Gönül (Kocaeli)
Gerekçe (1. Önerge)
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
18’inci madde ile 147’nci maddede yapılan değişiklikle, daha önce 65 yaş sınırlamasının dışında başka bir sınır olmayan Anayasa Mahkemesi üyeliği, 12 yıllık bir sınırlandırmayla değiştirilmiştir. Biz de önergemizde bu 12 yılın çok olduğunu ve 9 yıl olması gerektiğini öne sürdük. Neden böyle düşündük? Öncelikle diğer devletlerin, özellikle bizimle çok ilişkisi olan ve örnek aldığımız ülkelerin mevzuatlarına da baktığımız zaman, başta Almanya’da 12 yıl, Avusturya’da 70 yaş sınırı var, bunun dışında Fransa’da 9 yıl, İspanya’da 9 yıl, İtalya’da 9 yıl, Macaristan’da 9 yıl, Polonya’da 9 yıl, Portekiz’de, Romanya’da 9 yıl ve Rusya’da 12 yıl sınırlandırması var. Bunun dışında Anayasa Mahkemesinin daha önce hazırlamış olduğu bir taslakta da Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerinin 12 yılla sınırlandırılması istenmiştir. Ayrıca Barolar Birliği de hazırlamış olduğu öneride bunun 9 yıl olarak sınırlandırılmasını öngörmüştür. Yani buradan anladığımız, mutlak surette bir sınırlandırmanın olmasının gerektiği kanaati çıkmaktadır. Peki, neden böyle bir düşünceye sahip olduğumuzu size kısaca izah edeyim.
Değerli arkadaşlarım, reformlar, hiçbir zaman belirli bir yaşa gelmiş insanların, kendi doğrularından başka doğruları kolay kolay kabul edemeyecek insanların yapabileceği şeyler değildir. Keza değişim de devamlı surette aşağıdan gelmektedir. Kuşaklar arasındaki farkı değerlendirdiğimiz zaman, alt kuşaklar her zaman üst kuşakları aşağıdan yukarıya doğru bir baskıya tabi tutmakta, yeni düşünceleri, yeni görüşleri onlara kabul ettirmeye çalışmaktadır ama belli bir yaşa gelmiş olan insanların -kendimi örnek verirsem- bizim yaşımızdaki insanların kendi doğrularından kolay kolay vazgeçmesi mümkün değildir. Yüksek mahkemelerin vermiş olduğu içtihatlar aşağıdan bir baskı olmadıkça kolay kolay değiştirilememektedir. Yargıtaya baktığımız zaman, Yargıtay Genel Kurul kararları ve içtihadı birleştirme kararları da yıllarca değiştirilemez. Ne zaman ki genç kuşaklardan birkaç kişi o daireye gelir veya Yargıtay Genel Kurul toplantısına katılacak duruma gelir, bu takdirde görüşler değişebilir. Anayasa Mahkemesi ise daha da değişiktir. Anayasa Mahkemesindeki görüşlerin elbette ki değişken olması gerekir. Anayasa Mahkemesi, sadece hukukçulardan kurulan bir mahkeme de değildir. Bunun yanında, Anayasa Mahkemesi, toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuksal bütün gelişmelerini göz önüne alması gerekir. Bunları göz önüne aldığında, dünyadaki bu saydığımız kriterler, hususlar devamlı değiştiğinde, şu hâlde, Anayasa Mahkemesinde de devamlı bir değişimin olması gerekir. İşte, bu değişimin yaratılabilmesi için, mutlak surette orada görev yapanların belli bir süreyle görevlerinin sınırlandırılması ve aşağıdan gelecek yeni neslin bu değişimi sağlaması gerekmektedir. İşte, bu maksatla böyle bir önerge verdik.
Burada bir cümleyi daha ifade etmek istiyorum: Sabahtan beri yapılan görüşmelerde meydana gelen görüntüler hakikaten hepimizi üzdü. Zaman zaman bu görüntülere şahit oluyoruz. Burası, sağ köşenin başından sol köşenin başına kadar, 542 milletvekiliyle birlikte toplam, millî iradeyi teşkil ediyor. Bunda hiç kimsenin şüphesi yok. Burada çıkan kanunlarda olumlu oy kullanan da, olumsuz oy kullanan da, çekimser oy kullanan da, oy kullanmayan da, tamamı, millî iradenin birer temsilcisidir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Grubuna söyle, grubuna.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) – Bizler bunu millî irade olarak kabul ettiğimize göre, yani milletin temsilcilerinin burada, milletin kendi vekillerinin burada temsil ettiği durum millî irade olduğuna göre, bunu hepimiz kabul ettiğimize göre, buna karşı olan ve… Darbe dediğimiz şey o zaman ne oluyor? Biz buna millî irade demezsek, o zaman, darbeye ne diyeceğiz, ona söyleyecek söz bulamayacağız.
Bu bakımdan, ben değerli arkadaşlarımdan istirham ediyorum, haddim olmayarak istirham ediyorum: Her türlü eleştiriyi yapalım, her şeyi söyleyelim ama lütfen birbirimizi itham etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köylü, tamamlayın lütfen, size de ek süre veriyorum.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birbirimizi kırmayalım çünkü her gün yüz yüze bakıyoruz ve millet karşısında da mahcup oluyoruz. Bu mahcubiyeti hissetmememiz için daha dikkatli davranırsak -ki bu kapasite, bu bilgi, bu beceri, buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımızda var istisnasız- o zaman çok daha güzel bir Meclis çalışması olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (1. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni (Samsun)
Mevlüt Akgün (Karaman)
Gerekçe (2. Önerge)
Mukayeseli hukuk ve görev süreleri nazara alındığında makul bir süre tayin edilmiştir.
Oylamanın Sonucu (2. Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır)
Osman Özçelik (Siirt)
Bengi Yıldız (Batman)
Sevahir Bayındır (Şırnak)
Madde: 18 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev suresi ve üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi üyeleri asil ve yedek üyeleri dokuz yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir."
Gerekçe (3. Önerge)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, kavga ve gürültüden bana ne zaman sıra gelir diye bekledim doğrusu. Her gün bu Parlamentoda bu tür görüntüleri izlemekten doğrusu rahatsız olduğumuzu ifade etmek isterim. Gerçi biz de alıştık, milletimiz de alıştı bu görüntülere, teşekkür ederiz sayın vekiller!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18’inci madde üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Carl Schmitt “Olağanüstü hâle kim karar vermişse egemen odur.” demiştir. 12 Eylül 1980 darbesinin yapılmasıyla beraber ülke yönetimini ele geçiren güçler 1982 Anayasası’nı yaparak egemenliklerini kurmuşlardır. Darbeci güçler ve bu güçlerin ürünü olan zihniyetler, kendilerini, Anayasa ile beraber hukukun, yargının, bürokrasinin ve daha birçok kurumun sahibi olarak atamışlardır.
Değerli milletvekilleri, bireyin mutlak anlamda devlete tabi olmasını savunan görüşlerin faşizme olan yakınlığı tarihsel olarak ispatlanmıştır. Bu noktada, bu Anayasa’nın ve organlarının faşist bir karaktere sahip olduğunu hiç tereddüt etmeden söylemek mümkündür. 1982 darbe Anayasası’nın bir vesayet organına dönüştürüldüğü Anayasa Mahkemesinin, temelde hak ve özgürlüklerin teminatı adına var olması gerekmektedir. Güçler ayrılığı ilkesinde yurttaşlarını iktidar gücünü elinde bulunduran kesimlerin tahakkümünden korumak esasen yargının en temel işlevlerindendir. Fakat ne var ki Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin ve bir bütün olarak yargının kararlarına baktığımız zaman, durumun hiç de böyle olmadığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesi, sürekli olarak siyasi meselelerde iş bitirici kurum olarak gündeme gelmiştir. Burada son derece ironik bir durum söz konusu olmaktadır. Bir mahkemeden söz ediyoruz fakat bu Mahkemenin aldığı kararlar ülke siyasetine yön vermektedir, devletin resmî ideolojisinin freni niteliğinde kararlara imza atmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok partili hayatın başlamasıyla beraber türlü nedenlerle parti kapatarak ülkemizin dünyanın en çok parti kapatan ülke konumuna yükselmesini Anayasa Mahkemesi sağlamıştır. Türban sorunu olarak tabir edilen, aslında eğitim hakkının kullanılmasının genişletilmesini sağlayacak olan düzenlemeyi iptal eden bu Mahkemedir. 2007 Nisan ayında Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen e-muhtırayı takiben Anayasa Mahkemesinin hukuk dışı bir şekilde, tamamen ideolojik bir karar alarak aldığı 367 toplantı yeter sayısı kararının hepimiz tanıklarıyız.
Verdiği kararların hak ve hukuka, insan haklarına olan aykırılığı uluslararası alanda tescillenmiş olan bir yargı organıdır Anayasa Mahkemesi. İktidarın hukuksal zemin üzerinde ve demokratik meşruiyetle yaratılması gerekirken Türkiye'de tam tersi bir durum mevcuttur; iktidar hukuk yaratmaktadır, yarattığı hukuk ile egemenliğinin güvenliğini sağlamaktadır. Bu nedenledir ki Anayasa Mahkemesinin meşruiyeti, ülke tarihinin uzunca bir dönemini meşgul eden tartışmanın konusu olmuştur. Bu meşruiyet krizinin artık bir son bulması için bu krizlerin nedenlerine bakmak, gerçekçi çözümler üzerinde düşünmek gerekir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin köklü bir değişime tabi tutulması elzemdir ancak burada temel referans noktası yargı bağımsızlığı olmalıdır. Cumhurbaşkanının ve yürütme erkinin Anayasa Mahkemesi üzerindeki etkinliğini artırma çabası yargı bağımsızlığını sağlamaktan ziyade yargıyı durduğu taraftan bir başka tarafa çekmenin izahı olacaktır. Cumhurbaşkanının üyelerini atadığı ve demokratik meşruiyeti yıllardır tartışılan bir kuruma, Anayasa Mahkemesine üye seçme yetkisi vereceksiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Buldan, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…sonra da bizlere yargı bağımsızlığı adına bu düzenlemeleri yaptığınızı söyleyeceksiniz. Ama maalesef ki iki tezden bir sentez çıkmıyor. Sadece savunulan tezin baskın tez olması sağlanmaya çalışılıyor. Kendi hukukunu yaratan, kendi hukuk anlayışına göre düzenleme yapan zihniyet, kendi hâkimlerini, kendi savcılarını ve Anayasa Mahkemesi üyelerini üretmektedir ve şayet bu şekilde bir düzenleme yapılacak olursa, üretmeye de devam edecektir elbet. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin tarafsızlığının sağlanması, demokratik bir yapıya kavuşturulması bu şekilde mümkün görünmemektedir.
Shakespeare “Yanlış bir kavgada doğru kahramanlık olmaz” demişti; manzaraya bakınca, Hükûmetin demokrasi kahramanı olamayacağı açıkça görülmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (3. Önerge): KABUL EDİLMİŞTİR
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü (Tekirdağ)
İsa Gök (Mersin)
Gerekçe (4. Önerge)
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herhâlde dünkü gol atmanın sevinciyle bugün Genel Kurulu geriyorsunuz.
Dün ne yaptınız arkadaşlar? Oylama sonrası alkışlar… Alkışlar… Garaja indik, garajda nara atanlar var, bağıranlar var. Hatta bir milletvekili buradan muhalefete el hareketi yaptı, el hareketi yaptı. Herhâlde bugün de..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yok öyle bir şey.
İSA GÖK (Devamla) – El hareketi yaptı, bunu biliyorsun Elitaş... Biliyorsunuz, el hareketi yaptı ve herkes biliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yapmayın, yapmayın.
İSA GÖK (Devamla) – El hareketi salladı bize. Biz bunları gördük.
Anlaşılan bugün de 23 geçerse konfeti atacaksınız, havai fişek patlatacaksınız değil mi? Havai fişek… Demokrasi oyunu oynuyorsunuz, demokrasi oyunu.
Bir vekiliniz kalktı “Şimdi fişleme sırası bizde.” dedi “Fişleyeceğiz.” dedi. Ufak bir ceza verdiniz. Dün, hakikaten vekiliniz fişledi, birilerini fişledi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzeltti. Bakın, o açıklamayı düzeltti, öyle bir amacı olmadığını söyledi.
İSA GÖK (Devamla) – Fişleyenleri de överek yücelttiniz. Sonra, fişlenenleri inzibati tedbirle oy kullanmaya gönderdiniz, fişlenenleri.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bilmediğimiz kişiler hakkında… Böyle bir şey olabilir mi?
İSA GÖK (Devamla) - Bunun adı mevcutlu oy kullandırmadır, bunun adı inzibatla oy kullandırmadır arkadaşlar. Bunun adı demokrasi değildir.
Alkışladınız, alkışlıyorsunuz. Neyi alkışlıyorsunuz ya? Neyi alkışlıyorsunuz? Yani 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı işsizler bayramı yaptınız. Halka gol attık diye onu mu alkışlıyorsunuz? Neyi alkışlıyorsunuz ha bire?
Hortumlayanları, bu aç, bu işsiz insanları hortumlayanları, ihalelerde dünya parayı götürenleri yargıya gitmekten kurtaran maddelerle, yargılayacak hâkimleri hortumlayanlara atatmak için madde geçirdiniz. Halka gol attık diye onu mu alkışlıyorsunuz? Ona mı seviniyorsunuz? Sizi tebrik etmek lazım, sizi hakikaten tebrik etmek lazım!
Her şeyi sattınız, her şeyi yediniz ama doymadınız, doymuyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıp, ayıp! Çok ayıp!
İSA GÖK (Devamla) – Ayıp değil. Öğren bunları.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Somut bir şey varsa söyleyin. Bakın, siz hukukçusunuz, somut bir şey varsa söyleyin.
İSA GÖK (Devamla) - Gerede…
BAŞKAN – Sayın Gök… Sayın Gök…
İSA GÖK (Devamla) – Balıkesir SEKA ihalesi, TÜPRAŞ ihalesi, PETKİM ihalesi, ATV-Sabah ihalesi..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Elinizde belge varsa, bilgi varsa söyleyin.
BAŞKAN – Sayın Gök…
Arkadaşlar, biraz da önergeler üzerinde konuşsanız.
İSA GÖK (Devamla) – Bir sürü ihale var, bu ihalelerin hesabı sorulacağı zaman, hesabı soracak olan makamı bu ihaleleri yapan insanlar yargılanamasınlar diye, bu ihalelerin hesabı sorulmasın diye, yani haram lokma yiyenleri yargılatmamak için hâkimleri değiştirme yetkisi verdiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Millet haram lokma yiyenleri biliyor.
İSA GÖK (Devamla) – Mahkemeyi yeniden düzenliyorsunuz. Bunun yasasını geçirdiniz, alkışladınız. Bunun neresi alkışlanacak şey, neresi? Hangi biriniz gece rahat uyuyabildiniz ha gece, yaptığınız şeyle? Rahat uyuyanların da kesin vicdanında sorun var demektir arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çocuklarınıza anlatacağınız iyi bir şey yapmadınız, çocuklarınıza anlatacağınız kötü bir şey yaptınız.
Bakın arkadaşlar, 12 Eylül darbesini yapanlar ve 12 Eylül hukukunu yaratanlar yıllardır lanetleniyor, yıllardır eleştiriliyor ve siz şimdi, 12 Eylül hukukundan daha beter, 12 Eylül darbesinden daha beter bir karşı devrim gerçekleştiriyorsunuz, 12 Eylül hukukundan daha beter bir hukuk düzeni yaratıyorsunuz. Lanetleniyorsunuz, 12 Eylül hukukunu yaratanlardan daha beter lanetleniyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – “Lanet” lafı sana yakışır, sana! O lafı geri al.
İSA GÖK (Devamla) – Lanetleniyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Gök, sizi temiz bir dille hitap etmeye davet ediyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bu ülkenin insanları sizleri lanetle anacak, lanetle!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – “Lanet” lafınızdan dolayı sizi kınıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gök…
İSA GÖK (Devamla) – Ve hiçbirinizin ne bu cihanda ne öbür cihanda yatacak yeriniz yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yatacak yeriniz yok. Utanmanız lazım, sıkılmanız lazım.
BAŞKAN – Sayın Gök, sizi temiz bir dille konuşmaya davet ediyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bu değişikliklerle, Anayasa Mahkemesi değişikliğiyle, HSYK değişikliğini planlıyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) – Niye hakaret ediyorsun?
İSA GÖK (Devamla) - Bu değişikliklerle, siz harama… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
İSA GÖK (Devamla) – Siz kursaktan haram lokma geçmenin yolunu açıyorsunuz, haram lokma geçireceklere yol veriyorsunuz hem de içinizde bir avuç yiğit, 10 kişi varken.
RECEP KORAL (İstanbul) – Hakaret etmeye hakkın var mı? Hiç düşünmeden hakaret ediyorsun.
İSA GÖK (Devamla) - İçinizde bir avuç yiğit, harama “Hayır.” demeyi bilen 10 tane yiğit varken. Bu yiğitleri de fişleyerek, engelleyerek, buraya inzibatla göndererek engellemeye çalışıyorsunuz. Buna demokrasi mi diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Çok mu ağrına gitti? Çok mu ağrına gitti?
İSA GÖK (Devamla) - Buna parlamenter rejim mi diyorsunuz? Bu, AKP’nin faşist devlet yapısıdır arkadaşlar. 12 Eylül’den bin beter oldunuz, bin beter olacaksınız. Dedim ya iki cihanda yatacak yeriniz yok sizin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
5.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
Fatma Nur Serter (İstanbul)
İsa Gök (Mersin)
Gerekçe (5. Önerge)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grup Başkanı ve İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 arkadaşının hazırlayarak Meclise sunduğu bir Anayasa değişiklik teklifi dayatmasıyla Türkiye karşı karşıyadır.
SONER AKSOY (Kütahya) – Ne dayatması…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Dayatma…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bağırma oradan!
BAŞKAN – Lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Toplumsal uzlaşma yerine dayatmayı bir yöntem olarak kabul eden AKP, bu Anayasa değişikliği sürecinde de hem ulusal iradeye atıf yaparken ulusal iradenin temsilcisi olduğunu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, Hatibi takip edelim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – …iddia ettiği kendi parti grubunu büyük bir dayatmayla karşı karşıya bırakarak bu Anayasa değişikliği teklifini Meclisten geçirme gayreti içindedir. AKP’nin bu Anayasa değişikliğinden neyi amaçladığı son derece açıktır.
AHMET YENİ (Samsun) – Açık tabii…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Ama halkımızın daha iyi anlayabilmesi için tekrar etmekte yarar vardır:
1) Tarafsız ve bağımsız yargıyı sonlandırmak.
2) Kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmak. Tabii, kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmak, iki kuvveti bir kuvvetin yani yürütmenin egemenliği ve baskısı altına almak anlamını taşımaktadır.
Bu değişikliğin kuvvetler ayrılığı bakımından Türkiye için hangi anlamı ifade ettiğini en açık bir biçimde Profesör Arato’nun sözlerinde buluyoruz. Arato diyor ki: “Üç kuvvetten birinin diğer iki kuvvete darbe yapacağı bir altyapı, bir yapılandırma içine Türkiye girmiştir.” İşte bundan dolayıdır ki, düşünenler, entelektüeller, hukukçular bu Anayasa değişikliğinin Türkiye'nin kulvar değişikliğine itileceği ve sivil darbe yapılacağı bir Anayasa değişikliği olduğunu defalarca ifade etmektedirler.
3) Bu Anayasa değişikliğiyle Anayasa değişiklik paketinin tek bir paket olarak halkın iradesine sunulması yani referanduma götürülmesi, çok açık bir biçimde ulusal iradeye saygısızlıktır, halkı aldatmaktır, halktan korkmaktır, halkın iradesiyle yüzleşecek cesaretten yoksunluğun açık ve net bir itirafıdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Milletten korkmayın.
RECEP KORAL (İstanbul) – Hadi halka gidelim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Halka gidiyoruz, halka.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, niye müsaade ediyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, Hatibi izleyelim.
Tamam Sayın Anadol, oturun lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – AKP’nin baskıcı, dayatmacı ve tehditkâr tavrı bir yönetim geleneğine dönüşmüştür.
AHMET YENİ (Samsun) – Milletten korkmayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bağırmakta haklısınız çünkü çok iyi biliyorum ki, Başbakanın görüşleri AKP’nin dogmaları hâline gelmiştir; hiçbiriniz onun dışına çıkamazsınız, farklı bir görüş ifade edemezsiniz.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Oy kullanamıyorsunuz ya siz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen, sayın milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bunu yapamazken dönüp kendi ezikliğinizi gizlemek için Cumhuriyet Halk Partisine “Size oy verdirilmiyor.” diyecek kadar da gerçekleri çarpıtırsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy kullanmaktan korkanlar konuşuyor.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin olalım lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bakın ben bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak kendi özgür irademle gayrimeşru bulduğum bu Anayasa değişikliği paketine “Hayır.” diyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Orada söyleyin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bu Anayasa değişikliği paketine referandumda “Hayır.” diyorum. (AK PARTİ sıralarından “Diyemiyorsunuz” sesleri)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – “Hayır.” diyemiyorsunuz, iradeniz yok.
AHMET YENİ (Samsun) – “Hayır.” diyemiyorsunuz, oy bile kullanamıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, böyle bir usulümüz yok.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Ve burada bu gayrimeşru Anayasa teklifi paketine oy vermemeyi kendi özgür irademle seçiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Korkudan sandığa bile gidemiyorsunuz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Buradaki Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Sizler baskı altında mı oy kullanmıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SONER AKSOY (Kütahya) – Oy kullanın evvela.
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Eğer baskı altında oy kullanmayan varsa, bir tek kişi varsa kalksın burada, baskı altında oy kullanmıyorum… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Gidebiliyor musunuz oraya?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, olmuyor ki…
AHMET YENİ (Samsun) – Buraya giden…
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Yeni…
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Hepimiz kendi özgür irademizle oy vermemeyi seçiyoruz ve referandumda da “Hayır” demek bizim özgür irademizdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Gelin, bir oy verin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Biz sizin gibi Başbakanın dogmalarının esareti altında, tehditle, baskıyla, erken seçim tehdidiyle, kendi kişisel çıkarlarımızla oy veren insanlar değiliz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Biz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak millî iradeden aldığımız güçle, bize oy verenlerin bize emanet ettiği güçle, kendi özgür irademizle oy vermemeyi seçiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - İnanarak konuş, inanarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, süreniz doldu efendim.
Ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Anayasa’yı demokratikleştirecek olan bir zihniyetin kendisinin demokrasiyi özümsemiş olması gerekir.
Tarafsız yargı dediği zaman, kendinden yana yandaş yargı, Başbakanın istekleri doğrultusunda karar vermeyen bir yargıyı yandaş yargı olarak nitelendireceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Basın, tarafsız basın deyince, Başbakanın görüşleri dışında görüş ifade eden köşe yazarlarını Başbakan kalkacak medya patronlarına şikâyet edecek, sonra da onları vatan, millet, devlet düşmanı ilan edecek; sivil toplum kuruluşlarını tehdit edecek, ideolojik bulacak! Ondan sonra da siz bu anlayışla demokratik bir Anayasa getirmekten bahsedeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Gerçek demokratlar burada, burada…
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri… Lütfen yerinizden söz atmayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Sizin demokrasi ruhunu, demokrasi düşüncesini içselleştirememiş bir grup olarak bu ülkeye getirdiğiniz Anayasa değişikliği paketi de işte sizin görüşleriniz doğrultusunda yandaş bir yargı üretecek ve Türkiye’yi…
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, ek süreniz de doldu.
Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açacağım. Lütfen selamlayın efendim ve lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Bunun cevabını verdim.
Sizler dayatma, baskı ve tehdit altında oy kullanan milletvekilleri olarak Cumhuriyet Halk Partisine söz söyleme hakkına sahip değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Millet oy verdiğinde, sandıkta görürsünüz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsun, oy!
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Kabinler arkada, kabinler…
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Millet sizi görüyor, millet sizi görüyor ve değerlendiriyor. Onun için, değerli milletvekilleri, dönün kendinize bakın. Bir aynaya bakın aynaya, aynaya, önce Başbakan bir aynaya baksın. İnönü’ye dil uzatan Başbakanın bir aynaya bakmasını tavsiye ediyoruz kendisine. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18. Maddesi’nin Teklif madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Cemaleddin Uslu
Edirne
Gerekçe (6. Önerge)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 18’inci madde Anayasa’nın 147’nci maddesine düzenleme getiriyor. Anayasa Mahkemesi üyeliğinin süresi mevcut durumda altmış beş yaş sınırına kadar devam ederken bu defa on iki yıl olarak düzenleniyor. On iki yıllık sürenin üyelerin yeterince tecrübe kazanması ve bu tecrübelerini mahkeme çalışmalarına yansıtması açısından yeterli olduğu öngörülmüş.
Değerli milletvekilleri, anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini koruyan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen temel kanunlardır. Anayasalar elbette asla değişmez metinler değildir, toplumların ihtiyacına göre anayasalarda da değişiklik yapılabilir. Nitekim, 12 Eylül askerî darbesinin ürünü olan, antidemokratik hükümler taşıyan, yürürlüğe girdikten itibaren geniş bir kesim tarafından farklı sebeplerle eleştirilen 1982 Anayasası on beş defa değişikliğe uğramış, seksen altı maddesi değiştirilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak toplumsal bir mutabakat belgesi niteliği kazanamayan bu Anayasa’nın değiştirilmesi gerektiğine inanmaktayız ancak bunun toplumun talebiyle örtüşen bir toplumsal uzlaşmayla sağlanabileceğini düşünmekteyiz. Bu yüzden, toplumsal mutabakat sağlamayan, Yüce Divan hesabı olan, kuvvetler ayrılığını bozan bu Anayasa değişikliğini benimsemedik.
Değerli milletvekilleri, yapılacak değişiklikler Anayasa’nın bütününe aykırı olmamalıdır. Anayasa’ya aykırı bir Anayasa değişikliği olmaz. Oldubittiyle Anayasa değiştirilemez, özen ister, gayret ister, mutabakat ister, uzlaşı ister. Bundan dolayı Anayasa değişikliği için Mecliste üçte 2 çoğunluk aranıyor. Bütün bunlara rağmen Anayasa’ya aykırılık olursa, işte o zaman Anayasa Mahkemesi doğal olarak devreye girerek görevini yapacaktır ama siz devletin bütün kurumlarını ele geçirdikten ve etkisiz hâle getirdikten sonra en önemli kurum olan yargıyı tamamen kontrol altına alarak sadece kendi amacınız için kullanmaya kalkarsanız, bu, ülkenin hayrına olmayacaktır. Zira yargı, hukuk ve yasalar çerçevesinde görevini yapar. Eğer siz, başta Anayasa olmak üzere hukuk ve yasalara aykırı kanunlar çıkarmaya, tasarruflarda bulunmaya kalkarsanız yargı elbette devreye girecektir. Bunu “yargı, elimizi kolumuzu bağlıyor” şeklinde sunmaya kalkışmanız hukuk ve demokrasiye olan inancınızı ve içinde bulunduğunuz ruh hâlinizi ortaya koyacaktır.
Sayın Başbakan geçen hafta Anayasa Mahkemesini hedef alarak “ana muhalefet mahkemesi” olarak tanımladı. Bunu yaparken de Anayasa Mahkemesinin bu siyasi partimizin istediği doğrultusunda karar verdiğini ima etti. Olur da bu Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından durdurulursa “İşte, Anayasa Mahkemesi yanlı karar veriyor, biz bunun için üyelik yapısını değiştiriyoruz. Üyelerin geldikleri alanları genişletiyoruz.” diye ifade ediyor.
Değerli milletvekilleri, yargıyı bu derece rakip görmek doğru değildir. Yargıyı kamuoyu önünde düşman gibi göstermek Türkiye'nin geleceğini köreltir. Kaldı ki yüksek yargı üyelerinin iktidarınız tarafından belirlenmesi sizin söyleminizin başka bir ifadesi olmayacak mı? Doğru olan, demokrasi ve hukuk kavramlarını geliştirmektir. Belirsiz bir sürece katkı sağlamanın hiç kimseye faydası olmaz.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa Değişiklik Teklifi millet için değil AKP’nin kendi için hazırlanmış ve AKP tarafından partilere ve millete dayatılmaktadır. Parlamento içerisinde hiçbir siyasi partiden destek görmemektedir. Sadece kendi çoğunluğu ile dayatılmaya çalışılan bir görünüm sergilemektedir. AKP’nin yapacağı en doğru iş Anayasa değişikliği çalışmalarına son vermek ve toplumsal katılım sürecini başlatmaktır. Meclis çatısı altında Anayasa değişikliği uzlaşma komisyonu kurulmalı, üzerinde uzlaşılan hususlar belirlenmeli ve demokratik bir sözleşmeye bağlanmalıdır. Bilahare yeni dönemde oluşacak Parlamento bu değişiklikleri gerçekleştirmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerimle yüksek heyeti saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ederim.
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 18. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya)
Oktay Vural (İzmir)
Mehmet Şandır (Mersin)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
Behiç Çelik (Mersin)
Gerekçe (7. Önerge)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki de anlamı üzerinde çok da kafa yormadan kullanıp geçtiğimiz bir sözü sizlere yeniden hatırlatmak ve üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum.
Her yerde karşılaştığımız bir söz: “Adalet mülkün temelidir.” Buradaki “Mülk” elbette, bildiğiniz gibi, mal mülk değil, devletin ta kendisidir. Şayet devletin işleyişinde adaleti askıya alır, güçlünün emrine tahsis edersiniz, ortada insanları bir arada tutacak saygın, meşru bir otorite kalmaz.
Değerli milletvekilleri, baki olan devlettir, hükûmetler geçicidir. “Millet” kavramı da sadece bugün yaşayanları içermez, geçmişte ve gelecekte yaşamış ya da yaşayacak olanlarla tamamlanır. Hükûmetler gelip geçici olduğuna göre, hükûmetler adaletin tesisinden sorumlu olabilir ancak adalet, hükûmetin emrinde olmaz, olamaz.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Hükûmetin partisine mensup olabilirsiniz ama devletin temeli olan adaleti ele geçirmek, sahip olmak arzusu içinde olamazsınız. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hukuk devletinin temel prensibi, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı. Ona, şuna, buna göre adalet tecelli etmez ve adalet herkese lazımdır, yarın bu gücü kaybettiğinizde de lazım olacaktır, hatta, en çok o zaman lazım olacaktır.
Değerli milletvekilleri, yargıda elbette ciddi sorunlar vardır. Bunu, yargı kurumu da bireysel olarak yargıçlar da söylemektedir. Hatta, bu sıkıntıları, adli mekanizma içindeki hâkim ve savcılar bizzat yaşamaktadırlar. Hukuka hizmet etmek istiyorsanız, mahkemelerin etkin, süratli ve adil kararlar üretmesine hizmet etmelisiniz. Yargıya hizmet, onları karar verme sürecinde daha da özgürleştirmekle olur. Yoksa, yargıyı karşınıza alarak, husumet ilan ederek, dünkü grup toplantısında yaptığınız gibi “Onu unutmadık, bunu unutmadık.” diye tehditler savurarak adaletin inşasına hizmet edemezsiniz. Ülkeyi yönetenlerin vazifesi, yargının kendi içerisinde –altını bir kez daha çiziyorum, kendi içerisinde- sorunlarını aşabilecek süreçlere katkı vermekten ibarettir.
Değerli milletvekilleri, bu memleketin evlatları, yani bizlerden biri olan hâkimlerimiz ve savcılarımız, hangi şartlarda, hangi zorluklar içerisinde hizmet etmeye çalışıyorlar? Lütfen, şu rakamlara, vereceğim rakamlara dikkat buyurunuz. Örneğin, ceza mahkemelerinde, 2008’de, muhatap oldukları dosya sayısı yaklaşık 3 milyon 60 bin. Bir dosya için, gece gündüz, çocuklarına ayıracakları zamandan fedakârlık yaparak, koltuk altlarında evlerine dosya taşıyarak, iki yüz elli sekiz günlerini harcamışlar. Hukuk mahkemelerinde yine, 2008’de, toplam dosya sayısı 2 milyon 520 bin, bir dosyayı sonuçlandırma süresi iki yüz dokuz gün. Danıştayda 2008’deki dosya sayısı 247 bin ve bu dosyaları 6 metrekare odalarda 3-4 kişi çalışarak neticelendirmeye çalışıyorlar. Her geçen yıl bu yük daha da altından kalkılamaz hâle geliyor. Bu kadar ağır yük altında çalışan hâkimlerimiz, bu memleketin ve insanların düşmanları değiller. Hükûmet olarak sizin yapmanız gereken, onları suçlayarak vatandaşın önüne koymak değil, onların sayılarını ve imkânlarını artırarak yüklerini hafifletmek. Bunun için de ciddi bir yargı reformuna ihtiyaç var. Bu değişiklik “reform” adına ne getiriyor Allah aşkına?
Değerli milletvekilleri, getirilen Anayasa teklifi AKP’nin geçmişte karşılaştığı kötü olaylara, hatıralara bir tepkidir. Yani bir sanığın, ceza kesen hâkime husumet duyması gibi, AKP, aldığı kararların, yaptığı yanlışların Yargıtay’dan, Danıştay’dan geri dönmesi, kapatılma davalarına muhatap olması dolayısıyla bu değişikliği Meclisin önüne getirmiştir. Bu değişikliğin amacı, Anayasa Mahkemesini, yani yarın Yüce Divan olarak önüne gideceği yüksek mahkemeyi istediği şekilde yeniden yapılandırmak ve yargıda kadrolaşarak yargıyı da zapturapt altına almaktır.
Milletin bunu görmediğini mi sanıyorsunuz? Milletin, zaman zaman adil olmayan kararlara, mahkeme kapılarında geçen zamana yanarak duyduğu kızgınlığı istismar ettiğinizin farkında olmadığını mı düşünüyorsunuz? Aziz milletimiz, fikrine başvurduğunuzda, kuyumcu terazisi hassasiyetiyle kılı kırk yaran iradesini her zaman ortaya koymuş, doğruyu bir tarafa, yanlışı bir tarafa ayırmasını bilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı tamamlayın lütfen. Ek süre veriyorum.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın sadece bugünü düşünerek değil, geleceği düşünerek, yarını düşünerek oy kullanacağına ve yanlışın Bağdat’tan değil, millî iradenin tecelligâhı yüce Meclisten geri döneceğine inanarak heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın
Sonucu (4,5,6 ve 7. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL
EDİLMEMİŞTİR
3.4 Onyedinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metni İlk Haliyle Kabul Edilmiştir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 71
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
Katip Üye Harun Tüfekçi (Konya)
Katip Üye Bayram Özçelik (Burdur)”