ONBEŞİNCİ MADDE ( ASKERİ YARGIYLA İLGİLİ ANAYASANIN 145 MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK)
Değişiklikle, (A) asker olmayan kişilerin savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanamaması; (B) asker kişilerin sadece, asker kişilere karşı işledikleri suçlar ile hizmet ve görev suçlarının askeri mahkemelerde yargılanması bunun dışında ki suçlarda ise suçun askeri mahaller içinde işlenmesi halinde dahi yargılamanın adli yargıda yapılması; (C) Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalarda adli yargının görevli olması (D) Askerî yargı organlarının kuruluşunun ve işleyişinin, askerî hâkimlerin özlük işleri ile askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkilerinin düzenlenmesinde dikkata alınacak hususlar arasından “askerlik hizmetlerinin gereklerine göre ” ibaresinin çıkarılması öngörülmektedir.
5982 Sayılı kanunun Onbeşinci Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 15(*)- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 145 - Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.
Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.
Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Not(*): Teklif edilen, siyasi partilerle ilgili 8. madde referandum paketinden çıkarıldığından, teklif metninin aslında “Madde 16” olarak yer alan bu hüküm, kanun metninde “Madde 15” olarak teselsül ettirilmiş ve böylece kanunlaşmıştır. Ancak teselsülle ilgili uygulama genel kurul görüşmeleri sonrasına bırakıldığından, Genel Kurul’da maddelerin görüşülmesine teklif metnindeki sıralamaya göre devam edilmiştir.
___________________________________________________________________________
1 Onbeşinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmiştir)
1.2 Onbeşinci Maddenin Madde Gerekçesi
1.3 Onbeşinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 Onbeşinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Onbeşinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Bülent Baratalı (İzmir)
2.2 Onbeşinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Behiç Çelik (Mersin)
2.3 Onbeşinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2.4 Onebeşinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Hakkı Köylü (Kastamonu)
3.1 Onbeşinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 24 Nisan2010)
3.2 Onbeşinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 Onbeşinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 4 Mayıs 2010)
3.4 Onbeşinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin Komisyon Tarafından Değiştirilmiş Hali Kabul Edilmiştir)
1 Onbeşinci Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmiştir)
1.1 Onbeşinci Maddenin komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması
Komisyona gelen teklif metni;
MADDE 16- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 145- Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.
Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.
Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Bu teklifle ilgili olarak Komisyonda yapılan değişiklikle askerî mahkemelerin, asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakacakları öngörülmüştür.
1.2 Onbeşinci Maddenin Madde Gerekçesi
Madde 16- Maddeyle, askerî yargının görev alanı yeniden düzenlenmektedir. Mevcut hükümde askerî yargının görev alanı oldukça geniş düzenlenmiş olup bu durum, değişik uluslararası belgelerde (Katılım Ortaklığı Belgesi, İlerleme Raporları, İstişari Ziyaret Raporları vb) vurgulanmıştır. Yine, Yargı Reformu Stratejisinde ve Avrupa Birliği müktesebatının Türkiye Cumhuriyeti tarafından üstlenilmesine yönelik olarak hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe giren
2008 Yılı Ulusal Programında, askerî mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlanması öngörülmüştür.
Mukayeseli hukuk da göstermektedir ki, pek çok ülkede ayrı bir askerî yargı sistemi bulunmamakta ve asker kişiler de adliye mahkemelerinde yargılanmaktadır. Bazı ülkelerde ise, askerî mahkemeler sadece disiplin mahkemesi olarak, oldukça sınırlı bir alanda görev yapmaktadır. Buna karşın askerî yargı ülkemizde, demokrasi ve hukuk devleti standartlarının dışında, geniş bir görev alanına sahiptir. Askerî yargının görev alanının geniş belirlenmiş olması, bazen yargı mercileri arasında görev uyuşmazlıklarına da neden olabilmektedir.
Getirilen düzenlemeyle askerî mahkemelerin görev alanı, askerî suçların yargılanmasıyla sınırlandırılmaktadır. Askerî suç ise yüksek mahkemelerce tanımlanmış bir kavramdır. Anayasa Mahkemesinin 25/10/1994 tarihli ve E. 1994/2, K. 1994/76 sayılı kararında, askerî suçun unsurları, askerî bir yararı ihlâl etmek ve askerî nitelikte olmak biçiminde açıklanmıştır. Bir suçun Askerî Ceza Kanununda açıkça yer almış olmasının, onun askerî suç sayılmasına yetmeyeceği belirtilmiştir. Yine
1/7/1998 tarihli ve E. 1996/74, K. 1998/45 sayılı kararında askerî mahkemelerin görev alanının, “askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak …” belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu veriler göz önüne alınarak, askerî mahkemelerin görev alanı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi daraltılmakta ve asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalarla sınırlı tutulmaktadır. Maddede yer verilen “asker kişi”, “askerî hizmet ve görev” ve “askerî suç” kavramları tahdidi ve daraltıcı bir düzenleme olarak; askerî gerekler ile demokratik hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı gereklerini ölçülü bir şekilde denkleştirmektedir.
Öte yandan, Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların, her halde adliye mahkemelerinde görüleceği düzenlenmektedir. Devletin güvenliğine karşı suçlar ile anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ibaresi ile 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci bölümlerinde yer alan suçlar kastedilmektedir. Dolayısıyla, bu suçların, kim tarafından işlenirse işlensin, adliye mahkemelerinde yargılanacağı hükme bağlanmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, asker olmayan kişilerin, savaş hali haricinde, askerî mahkemelerde yargılanamayacağı anayasal teminat altına alınmaktadır.
Üçüncü fıkrada yer alan mevcut düzenlemede, savaş veya sıkıyönetim hallerinde, askerî mahkemelerin hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili olduklarının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Bu hüküm, ikinci fıkrada yapılan değişikliğe rağmen, sıkıyönetim halinde, askerî mahkemelerin, sivilleri de yargılamasına imkan verebilmektedir. Yine bu hüküm, birinci fıkrada askerî mahkemelerin görev alanının yeniden belirlenmesine ve daraltılmasına rağmen, sıkıyönetim
halinde, kanunla, görev alanının genişletilmesine imkan vermektedir. Bu tür yorumlamaların önlenmesi ve olası tereddütlerin giderilmesi amacıyla, üçüncü fıkrada yapılan değişiklikle, sıkıyönetim dönemlerinde de, kanunla, sivillerin yargılanmasının ya da askerî mahkemelerin görev alanlarının genişletilmesinin mümkün olamayacağı hükme bağlanmaktadır. Bu nitelikteki düzenlemelerin, sadece savaş hali için mümkün olabileceği belirtilmektedir. Mukayeseli hukuka bakıldığında da, sadece savaş ve barış hali olmak üzere ikili bir ayrıma gidildiği ve savaş haline münhasır olmak üzere bazı istisnaî düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Yine değişik sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanan Anayasa taslaklarında da, sıkıyönetim dönemiyle ilgili olarak yargı konusunda özel hükme yer verilmediği görülmektedir. Bu doğrultuda yapılan değişiklikle, sıkıyönetim dönemlerinde de temel hak ve özgürlüklerin korunması ve adil yargılanma hakkının garanti altına alınması amaçlanmaktadır.
Anayasanın mevcut 145 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile ilişkilerinin; mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenleneceği belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesinin 07/05/2009 tarihli ve E. 2005/159, K. 2009/62 sayılı kararında, Anayasanın 9, 138 ve
140 ıncı maddelerindeki düzenlemeler gereğince, adlî ve idarî yargı için öngörülen yargı bağımsızlığının, askerî yargı için de geçerli olduğunda kuşku bulunmadığı vurgulanmaktadır. Bu nedenle, söz konusu fıkrada yer alan ve askerî yargının bağımsızlığını zedelediği düşünülen “askerlik hizmetinin gerekleri” ibaresi çıkartılmakta ve fıkranın aynı mahiyetteki son cümlesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu durumda, askerî mahkemelerin komutanlıkla ilişkilerinin, sadece “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” esaslarına göre kanunla düzenlenmesi hükme bağlanmaktadır.
1.3 Onbeşinci Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özet
Teklifin çerçeve 16 ncı maddesi ile Anayasanın 145 inci maddesi değiştirilmekte, askerî yargının görev alanı yeniden belirlenmektedir. Bu Maddede verilen bir önergenin kabulü ile askerî mahkemelerin, asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakacakları öngörülmüştür. Askerî disiplinde zafiyet oluşmasının önlenmesi amacıyla bu düzenleme getirilmiştir. Madde benimsenen önerge doğrultusunda Komisyonumuzca kabul edilmiştir.
___________________________________________________________________________
2 Onbeşinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Onbeşinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Bülent Baratalı (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun değerlendirmelerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Sizleri grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, anayasalar 1215’te Manga Carta Libertatum ile başlar diye biliriz. İngiltere’de ve bunun ardılları bütün ülkelerde anayasalar, çoğunlukla iktidarın, monark’ın, padişahın, sultanın, yani yetki kullananların, muktedir olanların yetkilerinin yönetilenler adına sınırlanması için yapılır.
Anayasalar daha çok içlerinde temel hakları, özgürlükleri barındırırlar ve yine anayasalar, bunların kullanılmasını güvence altına alırlar. Gerçi Sayın Burhan Kuzu “yüz elli yıl” diyor Türkiye’nin anayasal geçmişine, ben aynı şekilde düşünmüyorum; çünkü Senedi İttifak’ı unutuyor. Senedi İttifak’ın 1808 yılında olduğunu düşünürsek, Türkiye’de de anayasal geleneğin an az iki yüz yıl olduğunu söylemek durumundayız. Senedi İttifak, Tanzimat, Islahat fermanları, Birinci Meşrutiyet Anayasası, 1908 İkinci Meşrutiyet Anayasası, Ankara Hükûmetinin yaptığı 1921 Anayasası, onun arkasından gelen cumhuriyet anayasaları; 24 Anayasası, 61 ve 82 anayasaları. Yani Türkiye’de önemli bir anayasal geleneğinin ve bir tabanın olduğunu söylemek durumundayız.
Anayasalar toplumun bütün ihtiyaçlarını kapsarlar. Oysa, değerli milletvekilleri, bizim düzenlemelerimizde anayasalar, toplumun devlet için tanzim ettiği bir yetki beratı olmak yerine, devletin topluma çizdiği hadleri gösteren bir vesayet belgesi mahiyetindedir. Bunu, 1982 Anayasası’na “hayır” demekten üç ay hapse mahkûm olan bir milletvekili arkadaşınız olarak da söylüyorum. Türkiye’de anayasalar vesayet anayasalarıdır.
Yine Türkiye’de anayasalar gücü elinde bulunduranlar tarafından yapılır. “Güç bendeyse ben yaparım, oldu.” mantığı bugün burada da aynı şekilde tezahür etmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi, Meclis üstünlüğünü kullanarak yeni bir anayasa yapmak istemektedir.
Yine, bütün sorunların anayasalardan doğduğunu söylemek de bence aymazlıktır, anayasaların her sorunu çözeceğini söylemek de sorunu basite indirgemek olur. Bir toplumsal mutabakatın olması gereklidir çünkü anayasalar toplumla yapılan bir sözleşmedir. Bunun daha çok zamanı… İhtilaller, büyük harpler, büyük halk hareketleri sonunda yapılır anayasalar ama Türkiye'de şimdi yapılıyor.
Peki, nasıl yapılmalı, ortam nedir? Bence uzun süre bir konsensüs aranmalı, toplumun bütün katmanları bu sürece dâhil edilmelidir. Hiç beğenmediğimiz Afrika cumhuriyetlerinde bile, özellikle Güney Afrika’da Anayasa yazma sürecinin yedi yıl sürdüğünü ve oradaki yurttaşların bu sürece iki milyon önergeyle katıldıklarını düşünürsek bunu önemsememiz gerekiyor.
Peki, Türkiye'de nasıl yapılıyor Anayasa, hangi ortamda yapılıyor? Manzarayı umumiyeye bir bakmak istiyorum:
İşsizliğe bakıyorum, yüzde 14,5 olmuş. Bunun daha fazla olduğunu biliyoruz.
170 bini mikro işletme düzeyinde olmak üzere kredi takibi altında bulunan KOBİ sayısı 200 bin.
Her 4 üniversiteli gençten 1’isi işsiz.
9 milyona yakın engelli yurttaşımız kendi kaderine terk edilmiş.
Tarım ölmüş, çiftçi batmış. Son üç ayda gübre fiyatları yüzde 30-40 artarken buğdayın, ayçiçeğinin, arpanın fiyatları düşmüş; kırsal motorin yine son bir yılda 2,3 liradan 3 liraya çıkmış. Gediz Ovası’nda, Saruhanlı’da 460 bin dönümlük ekili arazinin 350 bin dönümü icralık; ilçede kayıtlı 17 bin çiftçinin 16 bin tanesine icra gitmiş. Bu aynı manzara Türkiye'nin her tarafında var, Amik Ovası’nda da var, Harran Ovası’nda da var.
Yine, destekler konusunda 2010 yılında Hükûmetin çiftçiye vermeyi taahhüt ettiği destek miktarı 2007’nin altında. 2009 yılında verilen destek ise gayrisafi yurt için hasılaya oran olarak 2002 yılının bile altında.
Türkiye'nin dış borcu 130 milyar dolardan sekiz yılda 274 milyar dolara çıkmış, 149 milyar dolar olan devlet borcu 302 milyar dolara yükselmiş. Yani sekiz yıllık AKP İktidarında, cumhuriyet döneminden tam 2 misli borçlanma olmuş. Bu paralara ne olmuş? Hiç açılan bir fabrika ve bir tane baraj olduğunu söyleyemediğimiz gibi, Sayın Başbakan buradan 278 milyar TL’lik bir bütçe yaptığımızı söyledi ama bu bütçenin 50 milyar TL’sinin bütçe açığı olduğunu, 57 milyar TL’sinin ise faiz ödemesi olduğunu nedense söylemedi.
Bu manzara altında Anayasa değişikliğini görüşüyoruz. Peki, toplumun hangi katmanlarına çare oluyor bu Anayasa değişikliği, bakalım. İşçinin, işsizin, memurun, emeklinin, esnafın, çiftçinin, sanayicinin, öğrencinin, engellinin hiçbir derdine çare olmuyor. Şimdi de, değerli arkadaşlar, çare olmadığı gibi, eğer bu değişiklik yapılırsa, yani “Sultan Recep Tayyip Erdoğan anayasası” kabul edilirse -“SRTE” olarak ben bunu kısaca söylüyorum- tam bir totaliter rejime Türkiye dönüştürülecektir.
Şimdi, neden bu maddeyi görüşüyoruz? Çünkü bu madde 26 Haziran 2009 tarihinde bir gece yarısı kabul edilmişti, şimdi buna anayasal bir kılıf hazırlanıyor. Mevcut askerlerin darbe yapmasını önlemek için cezalar konuyor ki onlar sivil mahkemelerde yargılansın diye. Oysa Türkiye'nin mevcut düzenlemeleri, böyle bir darbenin zaten askerî ve sivil yargı olarak önüne geçen düzenlemelerdir. Çünkü darbe bir süreçtir değerli milletvekilleri. Darbeyi sadece askerler yapacak diye bir kural da yoktur. Faşizm, askerî kurumların sivil kurumlar üzerinde tahakküm kurduğu bir rejim olmak zorunda değildir. Çoğu zaman, faşizm, sivil kurum ve kişilerin askerî kurumlar üzerinde vesayet kurduğu bir rejimdir; şimdi yapılmak istenen gibi, uygulanmak istenen gibi. Burada, bu değişiklikle yapılmak istenen, amaç, totaliter rejime gitme yolunda bütün engelleri ortadan kaldırmaktır.
Burada sekiz yıldır bir söylem duyuyoruz, “AB’ye uyum yasaları çıksın.” diye. Halkımız böyle de uyutulmaya çalışılıyor. Buradan “Avrupa demokrasisini getiriyoruz.” diyen arkadaşlarıma soruyorum: Avrupa'nın hangi ülkesinde mutlak dokunulmazlık var? Avrupa'da hangi ülkenin devlet adamı yargıdan kaçıyor? Avrupa'da hangi ülkede basın susturulmaya çalışılıyor, gazetecilere fırça atılıyor ve devletin bu kürsüsünden, bu gazi Meclisten, bir Başbakan Sayın Meclis Başkanını azarlıyor? Bunlar, değerli arkadaşlar, öykündüğümüz Avrupa'da yok, yalnız Türkiye'de var.
Eğer Avrupa'yı kıstas alacaksak, değerli milletvekilleri, değerli muktedir arkadaşlar, iktidarın sahipleri, asgari ücret konusunda, çalışma koşulları konusunda ve sosyal haklar konusunda Avrupa'yı kıstas alın. “Sorunları çözdük.” diyorsunuz -bunu ortaya söylüyorum- ağalık düzeninde, şeyhlik düzeninde, topraksız köylüye toprak için, berdelde, kan davasında, töre cinayetlerinde, çocuk gelinler ve sokak çocukları konusunda ne yaptınız burada sekiz yıldır? Bu düzeni değiştirmek için neler yaptınız, hangi çareleri getirdiniz? Cevap veriyorum: Hiçbirini yapmadınız.
Değerli arkadaşlarım, daha önce de örnekleri görüldüğü gibi, hukuku dolanmak adına ne varsa sizler tarafından gece yarısı getiriliyor. Yani, ülkenin kaderini değiştirecek olan yasalar kamuoyunun bilgisine sunulmadan, tartışılmadan, uzlaşıdan uzak “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla, milletten kaçarak gece yarısı çıkarılmaya çalışılıyor. Bunun bir nedeni var. Neden gece yarısı? Suçüstü yakalanmamak için. Çünkü bunların gerçek yüzleri gün ışığında değil, kaos ortamında, puslu havalarda ve karanlıklarda açığa çıkmaktadır ve çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Baratalı, süreniz doldu. Size ek süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
BÜLENT BARATALI (Devamla) – Diğeri, bu paketle iktidar, kendi hukuksuzluklarına karşı çıkabilecek tüm yargı denetimini bertaraf etme amacındadır. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir demokrasisinde, değerli milletvekili, sanık kendi hâkimini tayin etmez. Oysa, bu Anayasa Teklifi’yle, sanık ileride yargılanacağı hâkimi kendisi tayin etmektedir.
Benim bir düşüncem var: Ben diyorum ki, bu teklif yoklukla maluldür, çünkü antilaik faaliyetlerin odağı olmaktan sabıkalı bir partinin demokratik bir anayasa yapma hakkı ve ehliyeti bulunmamaktadır. Hukuki işlemlerde ehliyet esas olduğuna göre, bu da yoklukla malul olduğuna göre, sanıyorum, değerli arkadaşlar, bunu uzun uzun tartışacağız, bu malullük hâlini.
Değerli arkadaşlar, AKP, bu değişiklikle, yargılanmaktan kurtulmak ve ülkeyi yargı denetiminden uzak bir biçimde istediği gibi yönetmek istemektedir. Böyle bir yönetimin cumhuriyetle, üstelik demokratik cumhuriyetle bağdaşmayacağı çok açıktır. Bu değişiklikler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan bu yana geliştirip ortaya koyduğu temel anlayışı tahrip eden, kuruluş ilkelerine aykırı, hukuku siyasetin emrine almaya yönelik değişik bir zihniyetin, karanlık bir zihniyetin tezahürüdür.
Bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, az önce açılımını yaptığım SRTE anayasasına, yani Sultan Recep Tayyip Erdoğan anayasasına “hayır” diyor, bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
2.2 Onbeşinci Madde Hakkında MHP Grubu Adına Behiç Çelik (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa Değişikliğine İlişkin Kanun Teklifi’nin Anayasa’nın 145’inci maddesini değiştiren çerçeve 16’ncı maddesi için söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu Anayasa değişikliği, ülkemizin temel nizamını tahrip edici mahiyet arz eden bazı hükümler incelendiğinde açıkça görülecektir ki açılım politikalarına ve Habur rezaletine hizmet etmektedir; Türk milletinin temel değerlerini tahrip etmektedir; millî egemenliğin 90’ıncı yılında egemenliği ve bağımsızlığı dönüştürmektedir. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
İktidar partisinin Anayasa’yı değiştirme aşamasına kadar getirdiği yedi buçuk yıllık dönem, Türkiye'nin temel kurumlarının, iç dinamiklerinin, dış politikalarının, güvenlik politikalarının, jeopolitik doğrularının sulandırıldığı ya da farklı bir mahiyet arz edecek şekle dönüştürüldüğü dönemi ifade etmektedir. Bunu özellikle vurguluyoruz çünkü farklı rejim arayışlarının bir uğraşısı olduğunu görüyoruz. Bu bir iddia değil gerçektir. Bize gizli gündem tatbikinin ipuçlarını vermektedir. Meşruiyet alanının dışına çıkmaya can atan AKP’nin altından hukuki zemin kaymakta olduğu kesin ve gerçektir.
AKP İktidarının meşruiyetini sağlayan yüzde 47 oyun demokraside anlamı anayasal düzen içinde yasama ve yürütme faaliyetlerini icra etmesidir. Elbette en çok oyu alan bir siyasi parti olarak AKP, iktidar olmalıydı, olmalıdır ve olmuştur. Vatandaşın oyunun kutsal olduğuna inanan Milliyetçi Hareket Partisi sonuçlara da saygı duymuştur ancak ne kadar oy alındığının yanında oyların nasıl alındığının da önemine dikkat çekmek isterim. Gerilim siyasetiyle, mağduriyet edebiyatıyla, hazine kaynaklarının istismarıyla, muhtelif kanaat önderlerinin malum ikna yöntemleriyle, kamu çalışanlarının baskılanmasıyla, sosyal devlet ilkesi dışına çıkılarak iane ve sadaka uygulamalarıyla, velhasıl e-muhtırayla, sözde “Müslüman Cumhurbaşkanı” söylemleriyle, din istismarcılığıyla…
AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp, ayıp!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - …millî iradenin iğfali sonucunu doğurmuştur ki bu, kamu hukukunda önemli bir müessese olan siyasal meşruiyeti gündeme getirir. Anayasa değişikliği bu bağlamda ele alındığında, uzlaşı arayışı olmadığı için asla kamu vicdanında ve temel hukuk normları muvacehesinde kabul görmez.
Değerli milletvekilleri, “Statükoyu yıkacağız, statükoyla mücadelemiz sürecek.” diyen AKP İktidarı, statükodan neyi kastettiğini açıklığa kavuşturmalı ve kamuoyuyla paylaşmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Türk milletinin üstün millî ve manevi değerlerini korumayı ve geliştirmeyi, Türkiye'nin kuruluş felsefesini savunmayı, millî devleti, üniter yapıyı, bayrağı, Türkçeyi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, demokrasiyi, İstiklal Marşı’nı temel ve vazgeçilmez, tartışılmaz ilkeler olarak benimsiyoruz. Statükoyu savunmak eğer buysa, evet, biz statükocuyuz. Bunun tersini savunmak yıkıcılıktır, bölücülüktür, anarşidir, kaostur. Dünyada var olan sosyoekonomik ve kültürel bütün gelişmeleri takip edip iktidarımızda reformist bir yaklaşımla uygulamak da temel gayemizdir. Bu yönüyle atılımcı ve reformist yaklaşımımıza dikkatinizi çekmek isterim.
Değerli milletvekilleri, lekeli açılım siyasetinin hayata geçirilmesine yol açacak olan bu Anayasa değişikliği aslında öncelik sıralamasında aşağılarda olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye'nin en öncelikli sorunu açlık, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, terör ve ekonomide ciddi gerilemelerdir. Esnaf kepenk kapatıyor, mutfakta yangın var, memur, kamu çalışanları ve işçiler perişan, öğrenciler perişan, asayiş bozuk ve intiharlar artmış durumda, genel ahlak yozlaşmış, tarım sektörü ve çiftçiler çökertilmiş ve çaresiz.
Tekrar etmek isterim ki, böyle bir ortamda, biz, Anayasa değişikliğinden ziyade insanları iş, güç sahibi yapacak, karınları doyuracak, refaha ulaştıracak temel meseleleri tartışmalıydık, bu daha anlamlı olurdu ama ne yazık ki gündeme getirilmekten kaçınılıyor.
Değerli milletvekilleri, sıklıkla ifade ettiğimiz gibi, siyasal partilerin, muhtelif toplum kesimlerinin, devletin önemli kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınarak bir uzlaşma metni hazırlanması temel demokrasi değerlerine uygun olurdu ama bu yapılmamıştır. Tam tersine, kurumlar arasına nifak sokularak, onları birbirine düşürerek buradan güç devşirme faaliyeti oldukça tehlikelidir, bu denenmiştir. Hele, bu, yargı erkini ele geçirme icraatı olarak yapılırsa, kesinlikle dikta rejimine giden yolu açmış olur. Fitne çıkaran fitnesinde önce kendi boğulur. AKP’nin izlediği politika ne yazık ki dayatmacı, fitneci, nifakçı görünüm arz etmektedir. Tabiatıyla bu Anayasa değişikliği toplum sözleşmesi özelliğinden uzak, konjonktürel sayısal çoğunluğun oldu bittileriyle yürüyecek bir süreci temin etmiştir.
Değerli milletvekilleri, her bakımdan tükenmiş olan bir iktidarın dış desteklerle Anayasa değişikliği yapamayacağı açıktır. Yurt dışında tasarlanmış, yurt içinde tanımlanmış, dolayısıyla kimliğini bulamamış bir iktidarın bin yıllık kardeşliğe fitne tohumları ekerek sözde açılım politikalarına hizmet edecek bir Anayasa değişikliğini bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Kanuna karşı hile yoluyla kuvvetler ayrımını kuvvetler birliğine çevirerek otokratik yönetim özlemi dikkatimizden kaçmamaktadır. Gelin, bu sevdadan vazgeçin, toplumu germeyin, bölmeyin, mağduriyet edebiyatıyla milleti aldatmak ve kandırmak da artık mümkün değildir. Gelin, ekonomik sorunlara çözüm bulun, dokunulmazlıkları kaldırın, parti kapatmalarında bireysel sorumluluğu koyun, şiddet ve terör unsurunu ilave edin, siyasi ahlak yasasını çıkarın, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim mekanizmasını güçlendirin, yargı bağımsızlığını artıracak tedbirler alın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milletinin tarihin derinliklerinde kurduğu en önemli kurum ordudur. Erinden en üst komutanına kadar yüksek ahlak, disiplin, vakar, feragat ve fedakârlık timsali Türk ordusu, daima insanlığa hakkı, adaleti ve barışı götürmüş, kadınıyla, çoluğuyla çocuğuyla bir bütün olarak birlikte gülmüş, birlikte gururlanmış, birlikte ağlamıştır. Onun için Türk ordusu, mübarek bir ocak, bağımsızlık ve egemenliğin yıkılmaz seddidir; mazisinde vahşet, soykırım, katliam olmamıştır; bilir ki lüzum olmadıkça savaş bir cinayettir. Batı tipi profesyonellik, lejyonerlik asla kabul edilemez; her asker namusu ve şerefi için, aziz Türk milleti için yaşar ve ölür. Böyle bir orduya dil uzatmak, aşağılamak, etkisizleştirmek olsa olsa Türk milletinin hasımlarıyla iş birliği yapmak anlamına gelir ki bu da ihanetin temel göstergesidir. Cumhuriyetimizin ve devletimizin ilelebet payidar olması, demokrasimizin gelişerek hayatiyetini sürdürmesi ancak milletimizin üstün değerleriyle bütünleşmiş ordumuz sayesinde mümkün olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çelik, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu sebeple, Türk ordusunun moralinin yüksek tutulması, her zaman güç ve kudret sahibi olması düşmanlarımızı korkutur, dostlarımızı sevindirir.
Burada bir hususa vurgu yapmak isterim. Bilindiği üzere geçen yıl 26 Haziran tarihinde 5918 sayılı Yasa yürürlüğe girdi ve 145’inci madde hilafına bir düzenleme yapıldı. Ancak, Anayasa Mahkemesi bunu yürürlükten kaldırdı. Mevcut 145’inci madde -Anayasa değişikliği de- söz konusu kanunun iptaline gerekçe olan hususları kendi açısından düzeltme amaçlı bir uygulama olarak getirilmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP’nin tüm tertip ve tahriplerine rağmen Türk milleti sağduyuyla kararını verecek, inançlarını, maneviyatını ve yüce değerlerini koruyacaktır. Anayasa Değişikliği Teklifi “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması” diye başlayan “Başlangıç” bölümüne, 2’nci maddeye, 6’ncı maddeye, 14’üncü maddesine ve nihayet 175’inci maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu itibarla biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Anayasa Değişikliği Teklifi’ne esastan ve usulden karşıyız. Niyazımız odur ki, demokratik bir anayasa yapmak inşallah bize nasip olacaktır.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)
2.3 Onbeşinci Madde Hakkında BDP Grubu Adına İbrahim Binici (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeye ilişkin Avrupa’daki örneklerini incelemekle sizleri sunumumu yapmak istiyorum.
Almanya’da sadece savaş zamanında askerî mahkemelerin kurulmasına izin veriliyor. İsveç, Letonya, Danimarka, Hollanda ve Finlandiya’da da askerî mahkeme yok. Hollanda’da adli yargı için de bir özel daire bu görevi yerine getiriyor.
Avusturya Federal Anayasası’nın 84’üncü maddesiyle Avusturya’da askerî yargılama yetkisi savaş zamanı hariç geçersizdir. Bu düzenlemeyle Avusturya’da barış zamanında askerî mahkeme kurulması anayasal olarak mümkün değildir. Genel yargıdan ayrı bir askerî yargı ve diğer hâkimlerden ayrı bir askerî hâkimlik sistemi de yoktur.
Çek Cumhuriyeti 1993’te askerî mahkemelerin görevlerini sivil mahkemelere devretmiştir. Sivil mahkemelerde askerî suçların yargılanmasında ayrı özel husus ve kurallar bulunuyor.
Her fırsatta gelişmiş Avrupa demokrasisini referans gösteren AKP Hükümeti, her nedense, Anayasa’nın 145’inci maddesi söz konusu olunca bu ölçütü unutmuşa benziyor. Başta Avrupa ve Afrika ülkeleri olmak üzere dünyada askerî yargının sivilleşme yoluyla tamamen kaldırılması uygulaması ve eğilimi giderek yaygınlaşmaktadır. Bunun adil yargılanma hakkının unsurları olan tabii hâkim ve yargılama birliği ilkeleriyle hâkim bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi açısından ne kadar önem taşıdığı ortadadır. Bunu sağlayacak olan ise, dünyada örnekleri görüldüğü gibi, sivilleşmedir. Bu bakımdan, 145’inci madde tümden kaldırılamayacaksa en azından Anayasa’da askerî mahkemelerin, sadece askerî personelin disiplin suçlarına bakan mahkemeler olması lazımdır. AB ülkelerindeki standartlar bu şekildedir.
Sivillere karşı suç işleyen askerî personel sivil mahkemede yargılanmalıdır. Askerî yargının varlığı ordunun varlığına bağlı olduğuna göre bu yargının alanı da ordu mensupları ve onların askerî hizmetinin ifasından kaynaklanan suçlar ve disiplin suçlarıyla sınırlı olmalıdır. Tersinden söylersek, askerî yargı, askerlerin askerî suç kapsamı dışında kalan suçlarında görevli olmama ve sivil kişileri yargılayamamalarıdır.
Ayrıca, askerî suçları tanımlayan maddelerin kapsamı dar tutulmalıdır. Kanunlardaki “askerî görev” tanımlamaları askerî darbelere de zemin sunacak kadar genişletilmiştir çünkü askerî suçlar dışında kalan suçlar bakımından asker kişileri askerî yargılamaya tabi tutmak, askerî yargının varoluş mantığına da aykırıdır. Keza, sivil kişilerin de askerî yargılamaya bağlı kılınmaları hem doğal yargıç ilkesine aykırılık teşkil etmekte hem de askerî mahkemelerin varoluş gerekçelerine ters düşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamentoya geldiğimiz ilk günden beri hep şunu ısrarla dile getirdik: “12 Eylül faşist darbe Anayasası’nın tümden değiştirilmesi şarttır.” dedik. Türkiye’de büyük çoğunluğu AB sürecinde dış dinamiklerin etkisiyle yapılan değişikliklere rağmen hastalıklı birçok anayasal kurum hak ve özgürlükleri tehdit etmekte, toplumsal barışın tesis edilmesi imkânsız hâle getirilmektedir. Bu yapıyla, köklü bir hesaplaşmaya girilmeden atılacak demokratikleşme adımları güdük kalmaya mahkûmdur.
Hafızalarımızdan silinmeyen “iyi çocuklar” lafını bu ülkede herkes her zaman hatırlamalıdır. Şemdinli davasını hepiniz hatırlıyorsunuz. Birileri çıktı “iyi çocuklar” dedi. Hakkında Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çete oluşturmak ve adam öldürmek suçlamalarından otuz dokuzar yıl hapis cezası verildi. Hemen ardından bu kuvvet devreye girdi. İlgili iddianameyi hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya HSYK tarafından meslekten ihraç edildi. Şemdinli davasında, askerî yargı, hemen ilk celsede iyi çocukları suçsuzmuş gibi toplumun içerisine salıverdiler. Sivil yargının makul sürede neticelendirdiği dava uzatılmaya başlamış ve görevsizlik kararı verilerek dava tekrar yargıya havale edilmiştir.
Evet, askerî yargının etkin soruşturma ve adil yargılama yapmadığına ilişkin daha onlarca örneği bu kürsüde verebiliriz. Bunun temel nedeni ise askerî yargının bağımsız olmaması ya da olamamasıdır. Bağımsızlığın olmadığı yerde tarafsızlık olabilir mi? Netice olarak, ülkemizde askerî yargı hiçbir şekilde bağımsız değilken, yıllardır, Adalet Bakanı ve Müsteşarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bulunması nedeniyle yargının bağımsız olmadığını ileri sürenlerin askerî yargıyı görmezlikten gelmeleri düşündürücüdür.
Değerli Başkan, sayın üyeler; Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesinin Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesine ilişkin 1984 tarihli genel yorumunda üye devletlere aşağıdaki uyarı açıklanmıştır.
Komite, birçok ülkede sivilleri yargılayan askerî ya da özel mahkemelerin varlığını not eder. Bu, adaletin eşit, tarafsız ve bağımsız şekilde icrasına ilişkin ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Bu gibi mahkemelerin çoğunlukla kurulma nedeni, normal adli standartlardan farklı istisnai usullerin uygulanmasına imkân sağlamasıdır. Sözleşme, bu kategorideki mahkemelerin kurulmasını yasaklamaz iken sözleşmede öngörülen koşullar bu mahkemelerde sivillerin yargılanmasının çok istisnai durumlarda olmasını ve 14’üncü maddede öngörülen tüm garantileri gerçekten sağlaması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Komite, sivilleri yargılama yetkisi tanıyan bazı taraf devletlerin raporlarında bu konuda ciddi bilgi eksikliği olduğunu not etmektedir. İnsan haklarının etkin kurulması ve adaletin düzenli olarak icrası için gerekli olan 14’üncü maddedeki sıkı garantiler bazı ülkelerdeki askerî mahkemeler ve özel mahkemeler tarafından sağlanmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bazılarının iddia ettiği gibi “Halkımızın anayasal düzenlemelerine ihtiyacı yok.” belirlemesi hiç de doğru değildir. Bu söylem, halktan kopuk olmanın en bariz göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Binici, süreniz doldu. Size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün ülkemizde 120 bini aşkın tutuklu ve hükümlü bulunuyorsa, bu 12 Eylül darbesinin bir sonucu değil midir?
Toplumsal barış ve uzlaşı esas alınacaksa, Anayasa’nın bir bütün olarak değiştirilmesi vazgeçilmez ön koşulumuzdur. Bugüne kadar, 82 darbe Anayasası on altı kere değiştirilmiştir. Bu on yedi değişiklik de bu ülkeye demokrasiyi, kardeşliği, birlikte özgür yaşamı getirmeyeceğine inanıyoruz. Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu bu değişiklik Komisyonda görüşülürken aynen şöyle demiştir: “Bu metot Anayasa’yı yamalı bohçaya çevirme, bağlantıyı koparma tehlikesi taşısa da, muhteva olarak ilerlemeye yol açmaktadır. Yeni bir anayasa yapmak arzu edilendir ancak çeşitli sebeplerle gerçekleştirilememiştir.” diyor. Bu söylem dahi, yeni bir anayasanın gerekliliğini net olarak ortaya koymaktadır. Dileğimiz şudur ki, bu Meclisin en kısa sürede Anayasa’yı bir bütün olarak değiştirmesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
2.4 Onebeşinci Madde Hakkında AKP Grubu Adına Hakkı Köylü (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 497 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Anayasa’mızın 145’inci maddesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygı ile selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin çerçeve 16’ncı maddesiyle Anayasa’nın 145’inci maddesinde bazı değişiklikler yapılması düşünülmüştür. Yapılması öngörülen değişiklikler; mevcut hükümde oldukça geniş şekilde düzenlenmiş olan askerî yargının görev alanına bazı sınırlamalar getirilmiştir. Anayasa’nın 145’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan askerî mahkemelerin görev alanını belirleyen; “askerî suç” , “asker kişi” , “askerî mahal” , “askerî hizmet ve görevle ilgili olarak işlenen suç” gibi kavramlar soyut nitelikte ve yoruma açıktır. Bu kavramların içi zaman zaman çıkarılan kanunlarla doldurulmuş, zaman zaman mahkeme içtihatlarıyla doldurulmuş ve bunlar arasında da zaman zaman çelişkiler ortaya çıkmıştır.
Konuyla ilgili birkaç açıklama yapmak istiyorum: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin sivillerle ilgili, sivillerin askerî mahkemede yargılanmasından dolayı ülkemiz aleyhine vermiş olduğu -isimlerini burada saymayacağım- birçok karar mevcuttur. Gene 2008 yıllı Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yayınlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’nin “Kısa Vadeli Öncelikler” bölümünün “Güvenlik Güçlerinin Sivil Denetimi” başlıklı bölümünde gene askerî mahkemelerin yetkisinin askerî personelin yargılanmasıyla ilgili olarak sınırlandırılması istenmiştir. Gene Katılım Ortaklığı Belgesi’nin, 2006 yılındaki, “Kısa Vadeli Öncelikler” başlıklı bölümde de sivil, asker ilişkileri üzerinde durulurken gene “Askerî mahkemelerin sivilleri yargılamasının önüne bütün engeller konulmalı ve sivillerin hiçbir şekilde bu mahkemelerde yargılanmaması sağlanmalıdır.” denilmiştir.
Türkiye’nin askerî mahkemeler ve askerî idare mahkemelerinin hukuki kararlarının da temyiz mercisi olarak Yargıtayın ve Danıştayın birer dairesi tarafından yerine getirilmesi tavsiye edilmiştir. Yürürlükteki metne bakacak olursak, Anayasa’nın 145’inci maddesinde askerî yargı; askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri olarak ikiye ayrılmıştır. Bu mahkemeler asker kişilerin askerî olan suçlarıyla bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmetleriyle ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara bakmakla görevli oldukları belirtilmiştir. Askerî mahkemelerin asker olmayan kişilere ait suçları da özel kanunda belirtilen şekilde, ne zaman ve hangi suçlarda yargılayacaklarına dair de hüküm vardır. Keza, sıkıyönetim mahkemelerinin de hangi suçlara ve hangi kişileri yargılayacağına dair hükümler koyduğu görülmektedir. Keza “Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleriyle askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin mahkemelerinde görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, askerî hâkimlik teminatı, hâkim bağımsızlığı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre düzenlenir.” hükmü vardır.
İşte, bunlarla birlikte Avrupa ülkelerine de şöyle bir göz attığımız takdirde, İngiltere, İspanya, İtalya, Yunanistan, Polonya ve İrlanda’da askerî mahkemeler vardır, sadece asker kişileri yargılamakla görevlidirler. Bunun dışında Fransa’da, Paris’te askerî mahkeme bulunmaktadır. Bu da Fransa dışında askerlerin görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara bakmakla görevli bir mahkemedir. Bu arada, Danimarka’da sadece açık denizde bulunan askerlerin savaş gemilerinde işledikleri suçları ve Grönland’da işlenen suçları yargılamaktadır. Fransa ve Danimarka’da bu şekildeyken, Belçika, 2004 tarihinden itibaren askerî mahkemeleri tamamen kaldırmıştır. Bunun dışında, Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya gibi ülkelerde savaş zamanında askerî mahkemeler kurulabilmektedir. İsveç’te ise savaş zamanında dahi askerî mahkeme kurulmamaktadır.
İncelenen bu ülkelerden ayrı bir askerî mahkemesi olanların haricinde ülkemizde olduğu gibi buralardaki askerî mahkemelerin komutanlıkla ilişkileri son derece sınırlıdır. Bizde ilişkilerin ileri derecede olduğunu anlatmak için size sadece Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’ndan bir iki hüküm okumak istiyorum. Tutuklama kararlarıyla ilgili hüküm, 69’uncu maddede şöyle diyor: “Askerî mahkemede kıta komutanı veya askerî kurum amiri şüphelinin tutuklanmasını istediği takdirde mahkemeden böyle bir talepte bulunabilir, ayrıca savcı da bulunabilir. Savcıya tutuklama talebini intikal ettirdiğinde askerî savcı bu talebi mahkemeye intikal ettirmek zorundadır.”
Arama, zapt ve el koyma… Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre arama kararı verme yetkisi hâkime ait iken, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde bunu cumhuriyet savcısı kullanmakta iken, askerî yargıda ise askerî mahkeme teşkilatında askerî mahkeme bulunan kıta komutanı veya onun izin verdiği kurum amiri yahut da onların izin verdiği kişiler tarafından arama yapılabilmektedir.
Bütün bunları ne için söylüyoruz? Bunların yapılış sebebinin başında askerî düzenin ve ordunun disiplininin ön planda geldiği hükmü gözümüze çarpmaktadır. Burada, ordunun disiplininin ön planda geldiğini kabul etmekle birlikte, eğer disiplin her şeyin önünde geliyorsa, bu takdirde, bu mahkemelerin görevine giren suçlarda da birtakım kısıtlamalar, sınırlamalar yapmamız gerekmektedir ki disiplinin ötesine taşmasın.
Askerî mahkemelerin görev alanı askerî suçların yargılanmasıyla sınırlandırılmaktadır bu durumda. Askerî suç ise yüksek mahkeme tarafından tanımlanmış, askerî suçun unsurları “Bir askerî yararı ihlal etmek.” ve “Askerî nitelikte olmak.” şeklinde açıklanmıştır.
Gene askerî mahkemelerin görev alanı tanımlanırken ve mahkemelerin teşkilatı, yapılanması gündeme gelirken hâkim bağımsızlığı ve hâkim teminatı esas alınmış ancak bunun yanında askerî hizmet ve görevin gerekleri de ilave edilmiştir. Bu takdirde elbette ki hâkim bağımsızlığı ve hâkim teminatı biraz da olsa geriye itilebilecektir.
Bütün bunları değerlendirdiğimizde, gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları gerekse Avrupa Birliğiyle olan sözleşmelerimiz birlikte nazara alındığında askerî mahkemelerin görev alanında bir daraltma yapmamız gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Burada ne yapılmıştır, kısaca ondan bahsedeyim. Birincisinde, asker olmayan kişilerin savaş hâli haricinde askerî mahkemelerde yargılanamayacağı esası getirilmiştir. Herkesin de çok iyi bildiği gibi, bunun, asker olmayan kişilerin, sivillerin askerî mahkemede yargılanmasının en bariz görüldüğü hâller sıkıyönetim hâlleridir. Sıkıyönetim mahkemelerinde sivil hâkim ve savcılar da görev yaptığı hâlde -oradaki askerî hâkimlerin elbette ki beceriksiz falan olduğunu kesinlikle düşünecek değilim; onlar da cansiparane çalıştığı hâlde- sistemin yapısından kaynaklanan, Askerî Yargılama Usulü Kanunu’ndan, Askerî Ceza Kanunu’ndan kaynaklanan bazı sorunlardan dolayı birçok kişi mağdur olmuştur. İşte hedefimiz, tekrar bu mağduriyetlere imkân verilmemesidir.
Bir başka düzenleme, askerî mahallerde işlenen suçların askerî mahkemelerin görev alanından çıkarılmasıdır. Elbette ki askerî mahallerde işlenen asker kişilerin görevleriyle ilgili suçları veya asker kişilerin askerlere karşı işledikleri suçlar tabii ki askerî mahkemelerin görevine girecektir.
Bu değişiklikle, askerî mahkemelerin görev ve yetkilerinin demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçülerde ve bu çerçevede yerine getirilmesi düşünülmüştür.
Teklifi, bu duygu ve düşüncelerle tasviplerinize sunarak hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Köylü, teşekkür ederim.
KAYNAK: T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem 23, Cilt 67, Yasama Yılı 4, Birleşim 93
___________________________________________________________________________
3 TBMM Genel Kurulu’nda Onbeşinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca sunulan Metnin Kabulü
3.1 Onbeşinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 24 Nisan 2010
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
M. Şevki Kulkuloğlu Eşref Karaibrahim Atila Emek
Kayseri Giresun Antalya
Bülent Baratalı Hulusi Güvel Şevket Köse
İzmir Adana Adıyaman
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz"
Gerekçe (1.Önerge):
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa değişikliğini öngören Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün vefat eden Sayın Özdemir Özok’a yüce Tanrı’dan rahmet diliyor, Türk hukuk camiasına ve Türk ulusuna başsağlığı diliyorum.
Önergemiz çerçeve 16’ncı maddenin ikinci fıkrasında “Asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.” hükmünü getiriyor. Gerekçemiz asker olmayan kişilerin her hâlükârda adli mahkemelerde yargılanmasını hedeflememizdendir.
Değerli milletvekilleri, bugün burada sanki Anayasa değişikliği vatandaşların yaşamında önceliği alan ilk madde, vatandaşın gündemiymiş gibi konuşan değerli arkadaşlar var. Dediklerine bakıyorum, bir de vatandaşın dediklerine bakıyorum, şaşırıyorum. Vatandaşın gündemi işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk; vatandaşın gündemi iş, aş ve ekmek kavgası. Gelin, hep beraber, sekiz yıllık iktidarınızda vatandaşın ekmeğine ne yaptığınıza hep beraber bir bakalım.
(Hatip beraberinde kürsüye getirdiği pankartları Genel Kurula göstererek konuşmasını sürdürdü)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Hadi bak.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Kasım 2002, asgari ücret 184 lira, 920 ekmek alabiliyor asgari ücretle geçinen bir insan. Sekiz yıllık AKP İktidarı geçmiş, hep beraber, bu Mecliste. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Gül, gül, vatandaşın ağlanacak hâline gülüyorsun. Gül, vatandaş cevabını verecek sana.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Asgari ücreti yanlış biliyorsun.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Yanlış, yanlış.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Haberin yok asgari ücretten.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Milleti kandırma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yanlış biliyorsun, yanlış.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Yanlış o.
BAŞKAN – Lütfen.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Nisan 2010, asgari ücret 521 lira, 800 ekmek ediyor. Bu, eline geçen para, eline geçen para. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yanlış, yanlış biliyorsun. Sana yanlış rakam vermişler.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) - Ve bu Kayseri’deki ekmek fiyatları Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana yanlış rakam vermişler.
BAŞKAN – Sakin olun arkadaşlar lütfen. Lütfen…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – AKP İktidarı vatandaşın ayda 120 ekmeğini çaldı, ayda 120 ekmeğini çaldı. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öğren de gel sen.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sor da gel.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Buradan tüm Türkiye’de bizi seyreden yurttaşlarımıza sesleniyorum: İlk seçimde ilk işiniz AKP’den ayda çaldığı 120 ekmeğinizi istemek olmalı. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öğren de gel sen, öğren. Bilmiyorsun.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Dağıttın kendini.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı, Başbakan Amerika’ya gitmeden evvel kendisine bir çağrıda bulundu: “Anayasa değişikliği Cumhuriyet Halk Partisinin de gündemidir, ilk önceliğidir.”
AHMET YENİ (Samsun) – Geç kaldı, geç!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – “Gelin, üç itiraz ettiğimiz maddeyi halk oylamasına götürelim, gerisini hep beraber, bu Mecliste biz de katkı koyarak oy birliğiyle geçirelim.” dedi ama Sayın Başbakan Amerika’ya giderken ayrı konuştu, dönünce ayrı konuştu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen...
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Zaten Başbakan hem kandırıkçı hem mızıkçı rolü oynuyor. Önce “Kürt açılımı.” dedi, sonra vazgeçti, adını değiştirdi. Sonra “Ermeni açılımı.” dedi, bir türlü açamadı. Şimdi “Bedelli askerlik.” diyor, topu taca atıyor.
Bakın, sekiz yıl önce ne demişti...
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Aç bakayım, aç!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – 25 Ekim 2002... (CHP sıralarından alkışlar) Seçim Arenası Programı, Uğur Dündar’ın sunduğu... Orada çıkmıştı liderler.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Seçim sonucu ne?
AHMET YENİ (Samsun) – Millet size inanmadı!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Dört tane konu vardı, biri dokunulmazlık. Sayın Deniz Baykal dedi ki: “Yolsuzluğa yol açan dokunulmazlıklar mutlaka kaldırılmalıdır ancak kürsü dokunulmazlığı korunmalıdır.” Peki, Recep Tayyip Erdoğan ne dedi...
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, ben size -madde üzerinde bir önerge verdiniz- önergenizi izah etmek için söz verdim. (CHP sıralarından “Aa” sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Hayır efendim.
“Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasından yanayız.” diyor Recep Tayyip Erdoğan.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, önergeniz üzerinde konuşmayacak mısınız?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Konuştum efendim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Devam, devam.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Devam, devam.
BAŞKAN – Önergeniz üzerinde ne dediniz?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Konuştum önergem üzerinde.
BAŞKAN – Hiçbir şey söylemediniz.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – “Hatta, kürsü dokunulmazlıklarının kaldırılmasından yanayız çünkü vatandaş Ahmet Ağa’nın dokunulmazlığı yok.” diyor. Hatta “Cumhuriyet Halk Partisiyle beraber hareket edeceğiz.” diye söz veriyor. Aradan sekiz yıl geçti, bakın ne oldu.
AHMET YENİ (Samsun) – Önergeyle ilgili bir sözünüz yok mu?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Aradan sekiz yıl geçti, Deniz Baykal hâlâ “Anayasa değişikliğine ilk yolsuzluklara sebep olan dokunulmazlıklarla başlayalım.” diyor.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Nerede Deniz Baykal?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Peki, Recep Tayyip Erdoğan ne diyor, ona bir bakalım.
AHMET YENİ (Samsun) – Anayasa’yla ilgili sözünüz yok mu?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Recep Tayyip Erdoğan ne diyor?
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben, burada sizlere ve bizi ekranları başında dinleyen...(
Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Rahatsız olmayın, doğruları söylüyor.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız efendim?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen sükûneti sağlar mısınız.
BAŞKAN – Peki, bir dakika ek süre veriyorum. Şu önergenizi bir izah edin, oylayacağım çünkü biraz sonra.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Ben, burada, siz sayın milletvekillerine ve bir türlü söylediklerini gerçekleştirmeyen Başbakana sahip ekranları başındaki yüce Türk ulusuna sesleniyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Seslen.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Ben, kıvırtan bir Başbakan istemiyorum, ya sen? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Terbiyesiz! Utanmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, terbiyesiz bu adam!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali Öztürk
Konya
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz"
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz"
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 inci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İkram Dinçer
Van
"Asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz"
Gerekçe (4.Önerge):
Asker olmayan kişilerin her hâlükârda adli mahkemelerde yargılanması hedeflenmiştir.
Oylamanın Sonucu ( 1,2,3 ve 4. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE İŞLEME ALINMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
5, Önerge
TBMM Başkanlığına
Anayasa değişiklik teklifinin 16. maddesi ile değiştirilen 145. maddesinin son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ederim. 14.4.2010
Tayfun İçli
Eskişehir
D.Teklifi: “Anayasanın 14.maddesindeki durumlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.”
Gerekçe (5.Önerge):
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, birçok konuşmamda söylediğim gibi acele işe şeytan karışır. Bu maddede de -birazdan arz edeceğim görüşlerde göreceksiniz- ciddi hatalar var.
Değerli arkadaşlarım, sivillerin askerî mahkemede yargılanması doğru değil. Askerî mahkemelerin yetki ve görevlerinin de sınırlandırılması mutlaka ve mutlaka gereklidir ancak teklifteki değişikliğe baktığınız zaman -145’le ilgili- birinci cümlesi, ikinci cümlesiyle son cümlesinin birbiriyle net olarak çeliştiğini görüyorsunuz ve son cümledeki “Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.” cümlesi çok soyut bir cümledir, içini doldurmak gerekir.
Teklif sahipleri bunun içini doldurmak için gerekçede, 16’ncı maddenin gerekçesinde bakın ne demişler? Demişler ki: “…Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların, her halde adliye mahkemelerinde görüleceği düzenlenmektedir.“ Bu da “…26/09/2004 tarihli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci bölümlerinde yer alan suçlar kastedilmektedir.” diyor.
Değerli arkadaşlarım, anayasa tarihinde bir ilki yaşıyoruz, Anayasayı değiştirirken kanunu referans alıyoruz. Şimdi, siz, Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Kısmı Dört ve Beşinci Bölümlerini değiştirdiniz, “Güvercin avlamak yasaktır.” diye madde koydunuz. O zaman askerî yargının -Anayasa’ya göre- bunu mu düzenleyeceksiniz? Anayasalar kanuna göre yapılmaz, kanunlar anayasaya göre yapılır.
Başka bir komik olay… Herhâlde bu teklifi hazırlayanlar Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümüne bakmamışlar. Neden? Çünkü, teklifte diyorlar ki: “Asker kişilerin askerî hizmetlere ilişkin, hizmet ve göreve ilişkin suçları askerî mahkemelerde bakılır.” Doğru. Peki, son cümleyle baktığınız zaman ne oluyor? Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümünü açın, bakın, diyor ki: “Düşmanla iş birliği yapmak.” Madde 303. Bir asker şahıs düşmanla iş birliği yaparsa siz onu sivil mahkemede mi yargılayacaksınız? İki: “Yabancı devletler aleyhine asker toplamak.” Bir asker şahıs, bir yüzbaşı, binbaşı yabancı devlet aleyhine asker toplayacak, siz bunu sivil mahkemede yargılayacaksınız. Başka bir örnek: “Askerî tesisleri tahrip ve düşmanın askerî yararına anlaşma.” Madde -Türk Ceza Kanunu- 307. Bunu da adli mahkemelerde yargılayacaksınız. Bakın “Düşman devlete maddi ve manevi yardım.” Madde 308. Asker şahıs, bir teğmen, bir general, herhangi bir muvazzaf astsubay, Türk Ceza Kanunu’nun bu maddesini işlediği zaman siz bunu adli mahkemelerde yargılamaya çalışıyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne turşu… Bir söz vardır.
HASAN KARA (Kilis) – Katalog suçu…
H.TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi, katalog suç olmaz.
Siz referans olarak Türk Ceza Kanunu’nun bu maddesine gönderme yaparsanız -Anayasa’nın bu maddesine- komik duruma düşersiniz değerli arkadaşlar, komik. Yani katalog suç olur mu? Anayasa’yı tanzim ediyorsunuz, Anayasa’nın 145’ini düzenliyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmaları doğru değildir, doğru. Hatırlarsınız, bundan iki üç ay önce bir çerçeve kanun getirdik ve aslında düzenlemeyi orada yaptık, “Siviller askerî mahkemelerde yargılanmasın.” dedik. Ama sizler çerçeve kanunun 6’ncı maddesinde “hâli dâhil” ibaresiyle bir değişiklik yaptınız, Anayasa Mahkemesine gittiniz. Bakın, o çerçeve kanunun o maddesi zaten değişmedi. Siz ne diyorsunuz? Yani, bunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. İşte, acele işe şeytan karışıyor. Bir de bunu yaparken askerlerimizi incitiyoruz. Biraz evvel hatip “Askerî mahkemelerin sabıkası işte şudur…” Doğru veyahut yanlış. Hukuk sistemini tartışırız. Peki, özel yetkili mahkemelerin sicilleri doğru mu? Üç yıldır görülen İstanbul’da özel yetkili savcılar, özel yetkili mahkemeler… Bakın, şu Anayasa’nın değiştirmekte olduğunuz 145’inci maddesi dahi üç yıldır süren hukuka aykırılıkların dışa vurumudur. Siz daha kanunlar orada varken Anayasa’yı değiştirmeye kalkıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Balyoz Operasyonu, gazetelerden okuyoruz, içine girmedim. 2003 yılındaki asker şahısların askerî hizmetle ilgili askerî mahalde işledikleri suç. Anayasa 38 “İşlendiği tarihte Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak kabul edilmeyen şeyleri yargılayamazsınız.” diyor. Peki, biraz evvel gerekçede atıf yaptığınız Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümü ve Beşinci Bölümünü siz hangi tarihte yasalaştırdınız? 2004 yılında. 2004 yılında siz yasalaştırıyorsunuz. 2003 yılında suç olmayan, yeni Ceza Kanunu’na göre birtakım insanları yargılıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, süreniz doldu, lütfen konuşmanızı tamamlayın. Size bir dakikalık ek süre verdim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, şunu söylemiyorum: Suçlu suçunu çekmeli ama bunu yaparken yasa koyucu olarak adam gibi yasa yapmamız lazım. Yapılan işlemleri temizleyecek, onları meşru hâle getirecek Anayasa yapılmaz. Yasayı yaparız, Anayasa’yı yaparız, ona uygun adam gibi ceza kanunları çıkartırız. Suç işleyen ister asker olsun, ister sivil olsun, ister milletvekili olsun, kim olursa olsun evrensel hukuk kuralları çerçevesinde cezasını adil yargılanmak kaydıyla çekmeli ama siz insanları neyle suçlandığını bilmeden, iddianamesini tanzim etmeden… İddianame tanzim edilmezse kişi neyle suçlandığını bilir mi? İki yıl sonra iddianamesi geliyor mahkemeye. Sonra sanıkların ifadeleri daha alınmıyor. İçeride insanlar kanser oluyor, ölüyor. Değerli arkadaşlarım, hangi görüşten olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun adam gibi yargılama yapacağız. Bu, Türk adalet tarihine bir kara leke olarak geçer.
Bu arada da Barolar Birliğinin çok saygıdeğer Başkanı Özdemir Özok aramızdan ayrıldı, başsağlığı diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Son cümleniz…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bir avukat olarak, bir meslektaşı olarak Tanrı’dan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve avukat camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (5.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Hamit Geylani Sırrı Sakık
Şırnak Hakkari Muş
Şerafettin Halis Nuri Yaman
Tunceli Muş
Madde : 16
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 145- Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri kaldırılmıştır.
Bu mahkemeler yerine; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara Yargıtay bakmakla görevlidir.
Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş halinde dahi, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.
Askerî mahkemelerin savaş halinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili oldukları; kuruluşları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adlî yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.
Askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir."
Gerekçe (6.Önerge):
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi selamlıyorum.
Aslında, bu maddeyle ilgili birkaç örnek verdikten sonra bu askerî yargının ne kadar adaletsiz, ne kadar emir-komuta zinciri içerisinde kararlar verdiğini hep birlikte görürüz. Elâzığ Karakoçan, 17 Ağustos, orada biliniyor tabii, o tarihte bir teğmen bir bombanın pimini çekiyor, bir askerin eline veriyor, 4 asker yaşamını yitiriyor. Askerî yargıda dava sürüyor, sekiz yıl, sonra 4 kişi olduğu için on bir yıl ceza alıyor.
Şimdi, sayın milletvekilleri, hepimiz elimizi vicdanımıza koyalım, bir trafik kazasında bile 4 can sekiz yılla geçiştirilemez. Yine, Şemdinli olaylarında, bilindiği gibi, o tarihte de Şemdinli’de devlet suçüstü yakalanmıştı, 2 astsubay bir Umut Kitabevine bomba koymuştu, orada bir insan yaşamını yitirdi ve oradaki insanlar bunları sağ salim alıp devlete teslim ettiler. Sonra sivil yargı otuz dokuz yıl ceza verdi. Yargıtaya geldi, o gözükmeyen el yine devreye girdi, Yargıtay tekrar davayı bozdu eksik soruşturmadan dolayı ve dava askerî yargıya intikal etti. Askerî yargı… Otuz dokuz yıl ceza alan o iki iyi çocuk -hani Büyükanıt “İyi çocuklar.” diyordu ya!- tahliye oldu. Biri gitti, yine çeteden Uşak’ta şu an cezaevinde. Diğeri de nerede, bilinmiyor.
Şimdi buna benzer onlarca olay size söyleyebiliriz.
Yine bir general biz bölgedeyken savcı ve hâkimlerin evine korksunlar diye bomba koyuyordu. Çünkü diğer askerî yargıçlar onların emrinde. Yani diledikleri kararı çıkarıyorlar. Ama sivil yargıları da hizaya getirmenin yolu, onların evine bomba koymak. Ve bunu söyleyen generalin hakkında hiçbir soruşturma açılmıyor.
Şimdi bunları yan yana koyduğunuzda, bu askerî mahkemenin… Gerçekten burada hak, hukuk ve adalet yok, burada süngünün ve namlunun ucu var, postal sesi var!
Yine, bilindiği gibi, Mayıs ayının 29’unda Çukurca’da bir mayın patlaması sonucu 7 asker yaşamını yitirmişti. Sonradan yapılan o İnternet üzerindeki konuşmalarda, oradaki bir generalin bu mayını bizzat kendilerinin döşediği bütün Türkiye kamuoyu tarafında biliniyor. Ve o yaşamını yitiren askerlerin aileleri başvurdular. Van Cumhuriyet Savcılığının açıklaması aynen şu -zaman çok dar, kısa kısa geçiyorum- “Bu mayınlar Türk Silahlı Kuvvetlerine ait, Makine Kimya menşelidir.” Peki sayın milletvekilleri, hepinizin çocukları var, hepiniz “ülkemiz” diyorsunuz, hepiniz “demokrasi ve hukuk” diyorsunuz, bir tek insan bile bununla ilgili bir şey söylemedi. Milletvekilleri sadece burada birbiriyle didişmek için değil… 4 insan dokuz yıl ceza alıyor, sadece, Sayın Bekir Bozdağ bir açıklama yaptı “Trafik suçlarında bile bu kadar hafif ceza verilmez.” diye.
Şimdi burada herkes hak, hukuk ve adaletten bahsediyor, ama yoksul Anadolu çocukları ölüme giderken kimsenin dönüp bir şey dediği yok. Onun için, bu askerî mahkemeler sabıkalıdır, bu askerî mahkemeler halka karşı suç işlemişlerdir, bu askerî mahkemeler yıllardır, 12 Eylül öncesi ve sonrası Türkiye’de devrimci demokrat herkese, hatta milliyetçi kesimlere bile o kadar acımasız acı dolu yıllar yaşattılar ki, şimdi hâlen dönüp bunlarda makyajlar yaparak bu iş olmaz. Eğer gerçekten siz, sorunun çözümünü istiyorsanız, gerçekten bu ülkeyi hukukun ülkesi, huzurun ülkesi yapmak istiyorsanız bunları ortadan kaldıracaksınız, yani sözcüklerle oynayarak, arkasından dolanarak puan almayla hiç kimseyi bu konuda tatmin edemezsiniz. Bu, burada hiçbir yerde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen sözlerinizi tamamlayınız, süreniz doldu.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bu alanda çok hukukun olmadığını bir iki örnekle daha size sunmak istiyorum. Mesela en çok mayına basıp da ölen uzman çavuşlardır, ama uzman çavuşlar orduevine giremez; çocuklarını götürüp kışlaya teslim edip dağa gidip sonra cenazesini alan anneler Manisa’daki tugaya başı örtülü giremez. Böyle bir hukuk olur mu? Böyle bir demokrasi olur mu? Yani siz, halkın vekilleri buna nasıl seyirci kalabilirsiniz? Ben Sayın Bakanımdan dünden bu yana birkaç kezdir soru sormak istiyorum. Bu uzman çavuşlar, en çok ölüme giden, en çok ölen insanların çocukları niye orduevine alınmıyor? Nedir bu ayrımcılık? Nedir bu sürekli bölücülükten, ayrımcılıktan bahsediyorsunuz? En çok ölüme gönderdiğiniz insanların aileleri kışlaya giremez ve çocukları orduevine giremez. Sonra burada, efendim, insanlar arasında bir ayrımın olmadığını söylersiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Ek süreniz de doldu Sayın Sakık, ek süreniz de doldu.
SIRRI SAKIK (Devamla) - ..siz de buna inanmazsınız, halkımız da buna inanmaz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu ( 6. Önerge):KABUL EDİLMEMİŞTİR.
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 16. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir Mersin
Behiç Çelik S. Nevzat Korkmaz Münir Kutluata
Mersin Isparta Sakarya
Rıdvan Yalçın
Ordu
Gerekçe (7.Önerge):
Anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan, siyasi rejimin ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen kanunlar hiyerarşisinin en üstünde temel hukuk normlarıdır.
Türkiye'nin iki ihtilal ve 3 muhtıra ile üzerine gölge düşürülen demokrasisini;
- 21. yüzyılın evrensel değerlerine kavuşturabilmenin,
- Asırlık anayasa tartışmalarından kurtarmanın,
- Her kesimin benimseyebileceği bir anayasaya kavuşturabilmenin,
tek yolu toplumsal uzlaşmaya dayalı bir Anayasa yapmayı sağlamaktır.
MHP bu sebeple;
- "Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu" kurulmasını,
- Partilerin uzlaştıkları hususlarda demokratik bir sözleşme yapılmasını,
- Siyasi partilerin hangi konularda uzlaştığının kamuoyuna duyurulmasını,
- Her partinin görüş ve tavrının, yapılacak ilk seçimde milletin takdirine sunulmasını,
- Seçimler sonunda oluşacak Meclis'in ilk iş olarak anayasa değişikliğini gerçekleştirmek olmasını teklif etmiştir.
MHP; bu kapsamda,
- Devlet ile Milleti kucaklaştıracak,
- Milletin değerleri ile Devletin değerlerini bağdaştıracak,
- Demokrasi ile Cumhuriyeti barıştıracak,
- Vatandaşın temel hak ve hürriyetlerini evrensel standarda yükseltecek,
- Milletin bölünmez bütünlüğünü üniter yapı içinde sağlayacak ve Devleti kurum ve kuruluşları ile uyum içinde çalıştıracak,
- Kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasiyi iyileştirecek,
- Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini koruyacak,
Toplumsal bir sözleşme belgesi niteliğinde anayasa yapma kararını ilan etmiştir.
Anayasa değişikliği böylece milletin iradesine dayandırılmış olacaktır.
AKP, MHP'nin bu teklifine kulak tıkamış, kendisi için hazırladığı Anayasa teklifini partilere ve millete dayatmıştır.
AKP, Anayasa değişikliğini seçmene ve yargıya hesap vermekten kaçmak için malzeme olarak kullanmaktadır.
AKP'nin Anayasa Değişiklik Teklifi, kendi sübjektif hedefine ulaşmak için hazırlanmıştır.
Bu teklif ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmaları iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir Başkanlık sistemi getirilmektedir.
Bu teklif, Parlamenter demokrasi esasına göre inşa edilen Anayasaya aykırıdır.
Bu teklifin içinde; Millet yoktur, Milletin iradesi yoktur, Milletin beklentisi yoktur.
Millet, AKP'den bölücü terörü bitirmesini beklemektedir.
Millet, AKP'den yoksulluğun, yolsuzluğun, hayat pahalılığının ve işsizliğin hesabını vermesini beklemektedir.
Millet, AKP'den iş beklemektedir. Aş beklemektedir.
Millet, AKP'den düşünce, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve hürriyetlere güvence beklemektedir.
Millet, mahkemelerdeki iş yükünü azaltacak ekonomik, sosyal ve adli reform beklemektedir.
Millet, yandaş yargıç değil, tarafsız ve bağımsız mahkemelerde hakkını aramak istemektedir.
AKP 8 yılı heba etmiştir. Milletin beklentilerini karşılayamamıştır.
AKP millete değil, kendine çalışmaktadır.
AKP, günü geldiğinde herkesin güvenli liman gibi sığınabileceği tarafsız ve bağımsız mahkemeler için hiçbir şey yapmamıştır.
AKP, 8 yıllık iktidarında, yandaş yargıç yaratmış, yargıyı siyasallaştırmıştır.
AKP, açılım adı altında PKK’nın siyasallaştırılması için ilk adım olduğunu ifade ettiği bu teklif ile, bin yıllık kardeşliğin ve millî bütünlüğün bozulmasına anayasa zemini hazırlamak istemektedir.
AKP, iyi niyetli değildir, bu teklif ile başlattığı PKK açılımı için anayasal zemin hazırlamaktadır.
Oylamanın Sonucu ( 7.Önergeler): KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.2 Onbeşinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı: 407; Kabul: 337; Ret: 70; Çekimser: -; Boş: -; Geçersiz:
Katip Üye Katip Üye
Gülşen Orhan Murat Özkan
Van Giresun”
3.3 Onbeşinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 4 Mayıs 2010)
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Fevzi Şanverdi
Hatay
“Asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz”
Gerekçe (1.Önerge):
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa teklifinin 16’ncı maddesi için verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Anayasa değişikliği çok çok önemlidir, sıradan bir kanun değişikliği değildir. Anayasa değişikliklerinde toplumsal mutabakat esas olmalıdır. Anayasa değişikliği çoğunlukçu değil çoğulcu bir anlayışla, geniş katılımlı bir toplumsal uzlaşma ile değiştirilmelidir. Anayasa toplumsal mutabakat sözleşmesidir. Bu Anayasa değişikliği milletin ihtiyaçlarından doğmamıştır. Toplumun gündeminde terör vardır, şehitler vardır, işsizlik vardır, yoksulluk vardır, köylünün ürettiği ürünün gerçek değerinde satılamayışı vardır, icralık traktörler vardır, kısaca darlık vardır, yokluk vardır. Anayasa teklifiyle yapay gündem yaratmanın ve halkın gündemini örterek yargıyı ele geçirmenin gayesi vardır, maksadı vardır. Hazırlanan Anayasa değişikliğinde yüksek yargı organları ve Barolar Birliği yoktur; sivil toplum örgütleri, üniversiteler yoktur; ana muhalefet ve muhalefet partileri de yoktur. Bu Anayasa değişikliği dayatma bir metindir, sivil anayasa metni olarak kabul edilemez. Toplumsal mutabakata ve uzlaşmaya ulaşmak diye bir niyetiniz olmamıştır. AKP’nin gayesi yargıyı kuşatmaktır.
25 Ekim 2002 günü Grup Başkanınızın verdiği dokunulmazlıkların kaldırılması sözünü sekiz yıldır unuttunuz. Ancak bu millet verilen sözleri unutmaz. AKP Anayasası’na “evet” demez, toplumsal mutabakatın olmadığı Anayasa değişikliğine rıza göstermez, yargıyı kuşatmanıza izin vermez, hukuk devletinin ortadan kalkmasına müsaade etmez, hukukun üstünlüğüne inanmayanlara geçit vermez. Tek kişinin otoriter yönetimine ve uygulamalarına yüce Meclisimiz izin vermeyecektir, yargıyı kuşatmanıza müsaade etmeyecektir.
Bu ülkede ilk defa, zam isteyen memura “IMF’i ikna edin.” denilmiştir. Bu ülkede ilk defa, çiftçilere “Gözünüzü toprak doyursun.” denilmiştir. Bu ülkede ilk defa, şehit askerler için “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.” denilmiştir. Yine bu ülkede ilk defa “Açız.” diyen bir işçiye “Ananı da al, git.” denilmiştir.
Sayın Başbakan, sinirleriniz yıpranmıştır. Bunlar Başbakanın ağzına yakışacak sözler değildir.
Sayın Başbakan, Kurtuluş Savaşı mücadelesi veren ve milletin gönlünde taht kuran, Lozan ve demokrasi kahramanı Millî Şef İnönü’yü Hitler’e benzetmeniz bardağı taşıran son damla olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında Ulu Önder Atatürk’le Millî Şefin mücadelesi hiçbir zaman unutulamaz. Bu iki kahraman şimdi Anıttepe’de karşılıklı yatıyorlar. Her gün binler, on binler, yüz binler bu iki kahramanı ziyaret ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, lütfen konuşmanızı tamamlayın ek süre veriyorum.
METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Hitler’e benzetmek yakıştı mı size Sayın Başbakan, yakıştı mı sayın milletvekilleri, yakıştı mı ey Türk milleti? Artık konuşma zamanı milletindir. Bu aziz millet AKP’ye ve Anayasa’sına geçit vermeyecektir.
Teşekkür ediyorum.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, diğer önerge sahiplerinden Sayın Yeni, konuşacak mısınız?
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kerim Özkul
Konya
“Asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz”
Gerekçe (2.Önerge):
Asker olmayan kişilerin her halükarda adli mahkemelerde yargılanması hedeflenmiştir.
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni
Samsun
“Asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz”
Gerekçe (3.Önerge):
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 16’ncı maddesi, Anayasa’nın 145’inci maddesini yeniden düzenlemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Teklifi’yle cumhuriyetimizin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti niteliğinin, insan haklarına dayalı, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin barışçı, dayanışmacı ve eşitlikçi toplum yapısının çağdaş anlayış ve uygulamalar doğrultusunda güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yedi buçuk yılda Türkiye’de ortaya koyduğumuz başarının altında uzlaşma kültürü vardır.
RECEP TANER (Aydın) – Ek 17’nci madde ne oldu?
AHMET YENİ (Devamla) – Bu uzlaşma kültürünü, mutabakat arayışını 2007’deki Anayasa değişikliği sürecinde de ortaya koyduğumuz hâlde randevu taleplerimize kapılarını kapatan, ortak bir taslak hazırlanmasına karşı çıkan, “Bu Meclis Anayasa’yı değiştiremez.” diyerek kendisini inkâr eden, milletvekillerinin iradesine ipotek koyan, oy bile kullandırtmayan, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir muhalefet tarzıyla hareket edenler asla ve asla bizlere söz söyleyecek, bizlere akıl verecek konumda değillerdir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sen kendine bak, bırak bizi, sen kendine bak!
AHMET YENİ (Devamla) – Bu milleti kuşatamayan, onun dertleriyle dertlenemeyen, hassasiyetlerini benimseyemeyen, halkla gönül diliyle konuşamayan, kendi tabanıyla bile diyalog kuramayan, belli ideolojilerin değirmenine su taşıyanlar elbette Türkiye’nin menfaatini, selametini ve istikbalini AK PARTİ kadar düşünemeyecektir.
AK PARTİ hizmetin, demokrasinin, adaletin, huzurun, güvenin, istikrarın, özgürlüğün, içte ve dışta güç ve saygınlığın sembolüdür. AK PARTİ Türkiye’de üretimin, değişimin, gelişimin lideridir; farklılıkların, özgürlüklerin, bireysel tercihlerin, her türlü demokratik tepkinin güvencesidir. AK PARTİ kadar her bir ferdin hakkına, hukukuna, yaşam tarzına ve düşüncesine samimiyetle saygı duyan; 72,5 milyon vatandaşımızı kucaklayan başka bir parti yoktur. AK PARTİ millet eliyle, millet iradesiyle demokrasinin, adaletin, barışın ve huzurun mümkün olduğunu kanıtlayan bir partidir.
AK PARTİ’nin mücadelesi millet adına, milletle omuz omuza verilen ulvi bir mücadeledir. AK PARTİ’nin mücadelesi Türkiye’yi daha mutlu ve aydınlık bir geleceğe taşıma mücadelesidir; vatanını, milletini ve medeniyetini cansiparane savunan kahraman ecdadımıza borcumuzu ödeme, emanete hakkıyla sahip çıkma mücadelesidir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Önergeye gel, önergeye…
AHMET YENİ (Devamla) - AK PARTİ çözülemez gibi görünen sorunları çözmek, Türkiye’nin âdeta ayağına pranga olan meseleleri aşmak, hayal gibi görünen hedefleri gerçekleştirmek, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve kardeşliğimizi pekiştirmek için çalışmaktadır. Otuz iki yıl sonra 1 Mayısı “İşçi Bayramı” olarak ilan eden bir partidir.
AK PARTİ, ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her karışını görmekte, işçisinden sanatçısına, çiftçisinden bürokratına her emeğin ve emekçinin alın terinin değerini vermektedir.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Vay be, sen neymişsin be ağabey!
AHMET YENİ (Devamla) - Çünkü AK PARTİ milletin partisidir, AK PARTİ milletin vicdanıdır, milletin sesidir, AK PARTİ milletin ta kendisidir.
Taksit taksit demokrasi anlayışını millete layık gören, çözüm iradesini zayıflatmaya çalışan zihniyet, ileri demokrasiye, güçlü bir ekonomiye kavuşmanın ancak demokratik bir anayasayla, çağdaş bir hukuk sistemiyle mümkün olduğunu pek tabii kavrayamamaktadır. Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, AK PARTİ, millî iradeyi rehin almak isteyenlerle, değişime, dönüşüme direnen yeniliklere kapalı anlayışlarla mücadelesine devam edecektir. İşte, bu vizyon AK PARTİ’yi 81 ilin 63’ünde birinci parti yapmıştır, 81 ilin 80’inde milletvekili çıkarmıştır.
Değişim irade ister, değişim güç ister, cesaret ister, samimiyet ve kararlılık ister. Milletin tercihlerine sırtını dönenler, milletin rotasından başka bir rotaya dönenler bu gücü asla bulamazlar. İşte, onlar dört seçim değil kırk seçim görseler bile muhalefete devam edeceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
AHMET YENİ (Devamla)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ mazlumlar, mağdurlar için, demokrasi için “One minute” diyebilen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… Lütfen…
AHMET YENİ (Devamla) - …bir kadroya ve bir lidere sahiptir. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Burayı ben yönetiyorum, lütfen… Bana talimat vermeyin, ne yapacağımı ben bilirim. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Devamla) – Bu 12 Eylül darbe Anayasası’nın değişikliğine “evet” diyemeyenler ne hakla milletin huzuruna çıkacaklardır.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve 16 ncı maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesinin 2 nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Metin Arifağaoğlu
Malatya Artvin
“Asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz”
Gerekçe (5.Önerge):
Asker olmayan kişilerin her halükarda adli mahkemelerde yargılanması hedeflenmiştir.
Oylamanın Sonucu 1,2,3 ve 4..Önergeler):AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
5. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Kurtulan Sevahir Bayındır Bengi Yıldız
Van Şırnak Batman
Osman Özçelik
Siirt
Madde : 16
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 145 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 145- Asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara Yargıtay bakmakla görevlidir.
Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her hâlde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hâlinde dahi, asker olmayan kişiler adli mahkemelerde yargılanır.”
Gerekçe (5.Önerge):
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; partim Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir yoğun bir tartışma içerisindeyiz. Herkesin burada olma gerekçesi üzerine söz alıp kendi düşüncesini ortaya koyduğu, tartıştığı yoğun tartışma sürecini yaşadık. Burada, bize göre, yer yer takiye yapıldığı görüldü, yer yer Ergenekon zihniyetinin kükrediğini gördük, yer yer de ırkçı yaklaşımların ortaya konulduğunu da gördük. Bizler de kendimizce burada olma gerekçemiz üzerine kendi düşüncelerimizi, ülkemizin demokratikleşme sürecine katkı sunacak, önemli gördüğümüz, Türkiye’nin temel sorununa parmak basacak sorunları dile getirmeye ve bunun temeli olarak da Anayasa’nın tümden değişiminden yana olan tavrımızı ortaya koymaya çalıştık. Ancak, bugüne kadar ender olarak görülen, bizim sık yaşadığımız, Sayın Meclis Başkanınca ayrımcı bir tutuma tabi tutuluyoruz. Burada daha önce, biliyorsunuz, “Savaş var bu ülkede.” dediği için susturulmak istenen bir arkadaşımız oldu. Sayın Meclis Başkanımız, sanırım bundan haberdar değil. Bu ülkede bir savaş yaşandığını… 94’lü yıllarda dönemin Genelkurmay Başkanı “Düşük yoğunluklu bir savaş yaşanıyor.” demiştir. Bizler de o sözcüğü kullandığımız için çok yargılandık. Şimdi artık böyle bir durumu yaşamıyoruz. Toplumca artık herkesçe kabul edilen bir gerçeğin üstünü örtmenin hiç gereği yok. Hâlâ ülkemizin dört bir yanına cenazeler gidiyorsa, 50 bin insanımızın ölümünden söz ediliyorsa, bunun adı “savaş” değil de nedir? Sormak isterim.
Yine dün akşam…
NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Terör, terör!
FATMA KURTULAN (Devamla) – Burası konuşma yeridir orası dinleme yeridir. Lütfen dinleyiniz, yerinizde oturup.
Dün akşam da bir arkadaşımız çocukların neden taş attığının gerekçelerini sizlerle paylaşmaya çalıştı. Yine aynı şekilde arkadaşımızın sesi kesilmeye, kısılmaya, bastırılmaya çalışıldı. Şimdi, “Savaş içinde doğan, büyüyen çocuklar ne yapar?” diye sormak isterim. Filistin’de çocuklar ne yapıyorsa Kürt çocukları da onu yapıyor. Tasvip etmesek de maalesef böyle bir gerçekle karşı karşıyayız.
Uğur Kaymaz’ı hepiniz biliyorsunuzdur. On iki yaşında evinin önünde saldırıya uğradı. Evinin önünde bedenine yaşı kadar kurşun sıkılarak “Aha teröristin cenazesi!” diye lanse edildi. Şimdi sormak istiyorum: Uğur Kaymaz’ın arkadaşları ne yapar?
Yahya Menekşe panzerin altında kaldı Cizre’de. Onun arkadaşları, okul arkadaşları, sınıf arkadaşları, mahalle arkadaşları ne yapar?
Mehdi Kurt Van’da “nevroz”a katılmak isterken -görüntüleri var, ikna olmayanlara bu görüntüleri verebilirim- 20 kadar polis çemberinin içerisinde elden ele bir topu birbirine atar gibi tartaklanıp coplanarak şu an akli dengesi bozulmuş vaziyette. Mehdi Eker tedavi görmekte. Kurt, Mehdi Kurt… Pardon… (Gülüşmeler) Tedavi görmekte. Mehdi Kurt’un arkadaşları ne yapar, size sormak isterim.
Cüneyt… Yüksekova’da basın karşısında, gözlerin önünde kolu kırıldı. Cüneyt’in arkadaşları ne yapar, bunu sormak isterim.
Biz genel olarak demokratik bir Anayasa’nın sorunlarımızı tümden çözeceğini söylemiştik. Kürt sorunu gibi acil, hepimizin canını yakan bu sorunun demokratik bir Anayasa’dan geçtiğini söylemiştik. Bunun önemli bir adımı bu Anayasa’yla birlikte… Daha öncesinde yaşanan bir Habur pratiği var. Habur aslında önemli bir adımdı, yine de hiç kimsece bu anlaşılmadı. Bizim sevincimizi, yakınlarımızı sağ salim görmenin sevincini doğrusu sizler de “Habur rezaleti” olarak tanımladınız. Operasyonlar hâlâ devam ediyor maalesef, çatışmalar yoğun.
Sonuç olarak, ben bu Anayasa girişiminin AKP’nin bir seçim yatırımı olduğunu düşündüğümü tekrar belirtmek istiyorum. Yargı üzerinde bir iktidar kavgasının hayata geçirilmek istendiğini, Türkiye’nin bu suni gündemle uğraştırılmak istendiğini, asıl gündemden koparılmak istendiğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yargının bağımsızlığından söz etmemiz mümkün değil elbette. Yargının bağımsız olmadığı herkesçe söyleniyor ama yargı üzerinde de bu iktidar kavgasını bir an önce durdurmak gerekiyor. Belki de AKP’nin ele geçirmesi gereken son kale olarak ele alıp, bu Anayasa tasarısının içine de yerleştirerek bazı maddeleri, herkesin reddedebileceğini düşünerek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, size de ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
FATMA KURTULAN (Devamla) – Teşekkürler.
…tekrar önümüze sürülüyor.
Dolayısıyla 82 Anayasası’nın cilalanarak tekrar önümüze geldiği görülüyor. Bir AKP yetkilisinin burada yaptığı bir konuşmada 12 Eylül döneminde hem sağda hem solda katledilenleri, zarar görenleri saygıyla andığını belirtirken, şunu hatırlatmak isterim: Siz değil misiniz Kenan Evren’i yanına alıp açılışlara götüren? Siz değil misiniz? Bir yıl öncesinden beri, önünüzde 12 Eylül’ün yargı sürecine intikal etmesini isteyen iki önergeyi bertaraf ederek görmezlikten gelen sizler değil misiniz?
Lütfen bunların üzerine daha… Kandırma yöntemlerini bırakınız, üzerine daha iyi gidelim, elbirliği içerisinde olalım. Sağlıklı bir anayasa toplumun ihtiyacını giderecektir, gerisi aldatmacadır ve kimsenin buna kanmadığını siz de çok yakında göreceksiniz.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, teşekkür ederim.
Oylamanın Sonucu (5.Önerge): KABUL EDİLMEMİŞTİR.
6. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Behiç Çelik Mustafa Enöz Nevzat Korkmaz Reşat Doğru
Mersin Manisa Isparta Toka
Gerekçe (6.Önerge):
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497 sıra sayılı Anayasa Değişikliği Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, vatandaşların temel haklarını, özgürlüklerini teminat altına alan, vatandaşın toplumsal değerlerini koruyan, devlet otorite ve organlarının görevlerini, yetkilerini belirleyen, kanunlar hiyerarşisinin en üstünde yer alan temel hukuk normları anayasalardır. Dolayısıyla, bir ülkenin en üst hukuk normu olan anayasaların değiştirilmesi de özel bir usule tabi olmaktadır.
Anayasa’da yapılacak olan değişiklikler ülkede hukuk alanında bazı dengelerin bozulmasına, sistemin tıkanmasına, halkın kabullenmediği uygulamalara sebebiyet verebilir. Bu sebepten dolayı, anayasa değişiklikleri yapılırken toplumun bütün katmanlarının görüşlerinin alınması gerekmektedir. Anayasa tartışmaları yaparak gündemi tıkamak yerine toplumun her kesiminin benimseyeceği bir anayasayı uzlaşarak yapmamız vatandaşlarımızdan büyük bir kabul ve anlayış görecektir diye düşünmekteyiz.
Tabii ki ülkemizin demokratik gelişmesini tamamlaması toplumsal ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunacaktır. Ancak, bunlar yapılırken ülkemizin istikrar içerisinde bulunmasının da son derece önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmetleri döneminde ülkemizin temel kurumları, iç dinamikleri ve güvenlik politikaları ihmal edilmiştir. Bu bağlamda, ülkemiz huzur, barış ve demokrasinin gelişmesi, sağlam ve millî bir ekonomik yapının oluşması, hakkaniyetli gelir paylaşımıyla ahlaki bir sistemin yerleşmesi sekteye uğramıştır. İşsizlik, durgunluk, hayat standardının düşmesi ve benzeri açmazlar sosyal patlamalara çok müsait bir ortam hazırlamaktadır. Sanayi durma noktasına gelmiş, halkımızın alım gücünün düşmesiyle piyasadaki ekonomik hareketlilik de azalmıştır. Ülkemizde son istatistiklerde neredeyse her 2 gençten 1’i işsiz noktasına gelmiş, tarım sektörü çökmüş, icralar kapıya dayanmış, esnaf bitmiştir. Ülkemizdeki böyle bir manzara karşısında Meclis olarak Anayasa değişikliğini gündeme getirme yerine, biz burada, vatandaşlarımızı iş sahibi yapacak, evlerine ekmek götürecek, onları refaha ulaştıracak temel meseleleri tartışmalıydık. Bu, daha anlamlı olurdu. Maalesef vatandaşlarımızın gerçek gündemi burada görüşülmüyor.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa gibi millî birliğimizin tapusu olan en üst hukuk normunda yapılmak istenen bu değişiklikler ile kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim mekanizmalarını kendi lehine bozmakta ve başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatıyla hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri yaralanmaktadır. Sonuçta parlamenter sistem yerine ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi için zemin hazırlanmaktadır. Böylelikle AKP iktidarı parlamenter sistemin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesini bir kenara bırakma yoluna girmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anayasa Değişiklik Teklifi Hükûmetçe büyük bir aceleye getirilmiştir. Anayasa gibi temel bir yasada yapılması düşünülen değişikliğin bu kadar aceleye getirilmesi ve toplumun bütün katmanlarıyla mutabakata varılmaması, konunun ne kadar ciddiyetten uzak olduğunu göstermektedir. Bunlar yapılırken de demokratikleşme ve sivilleşme projesinin bir gereğiymiş gibi kamuoyuna takdim edilmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu teklif, toplumumuzun temel ihtiyacı olan yargı reformunun gerçekleşmesi ihtiyacından kaynaklanmamaktadır. Yargı sürekli olarak statükocu ilan edilmekte, neredeyse demokrasi düşmanı bir unsurmuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yapılmak istenen bu değişikliklerle yargı bağımsızlığı mı güçlenecektir, halkımızın adalete ulaşması mı hızlanacaktır, yargılama süreleri mi kısalacaktır, yargıdaki iş yükü mü hafifleyecektir, yargıdaki olumsuz çalışma koşulları mı düzelecek, yoksa yargı kararlarını etkisizleştiren uygulamalar mı ortadan kaldırılacaktır? Hayır, bunların hiçbirisi gerçekleşmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Enöz, süreniz doldu, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, tekraren söylüyorum: Bu değişiklik metni güçler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ortadan kalkmakta, yargı siyasallaşmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle, önergemizin kabulü yönünde oy kullanmanızı bekler, yüce heyeti saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
7. Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 16. maddesinin teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet Şandır
Konya İzmir Mersin
S. Nevzat Korkmaz Behiç Çelik
Isparta Mersin
Gerekçe (7. Önerge):
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin çerçeve 16’ncı maddesinin metinden çıkarılmasını öngören önergemiz üzerinde konuşmak için söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yangından mal kaçırırcasına yapılan bu Anayasa değişikliği, Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçecektir çünkü bilinmektedir ki, bu Anayasa değişikliği, iktidarın verdiği taahhütler doğrultusunda önce açılıma hizmet edecektir, bu kesindir. Açılımı yürütebilmenin yolu da iktidarın kendisini garantiye alacak düzenlemeler yapmasından geçer. Ne diyor Sayın Başbakan: “Anayasa değişikliği önerimiz, açılım projemizin, Millî Birlik ve Kardeşlik Projemizin önemli bir parçasıdır; açılım kapsamında atacağımız adımların önünü açıyor, alt yapısını hazırlıyor.”
Değerli milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, kendini gayrimeşru alana atan AKP İktidarı burada meşrulaşma peşinde. Kiminle? İş birlikçi aydınlarla, Avrupa sevdalıları ile, yandaş medya ile, teslimiyetçi siyasilerle, dış güçlerin yerli lobileriyle ve yabancı destekçilerle.
Değerli milletvekilleri, iş birlikçi, teslimiyetçi, sözde, manevi değerlere saygılı gibi görünen bir zihniyet, asla, Türk milletinin vicdanında aklanamayacaktır. Bu iktidarda, ne yazık ki, itikadımız bozuldu; inançlı, ihlaslı Türk insanı gördü ki, bu iktidar kendine yabancı, uzak ve Atlantik ötesinin ürünü. Bu sebeple, açılıma hizmet edecek olan, suçlu AKP’lileri kurtaracak olan, yargıyı ele geçirerek dikta heveslilerine yol açacak olan bu Anayasa değişikliği Türkiye’yi Irak’laştırma projesinin bir parçası hâline getirecektir. İnanıyorum ki, Türk milleti de bu tehlikeyi fark edecektir.
Türkiye’de siyasi tüketim malzemesi yapılmayan hiçbir değerimiz kalmamıştır; eğitim, din, yargı, ordu, azınlık, etnisite, mezhep, dil… Takdir edersiniz ki, bu gidiş hayra alamet değildir.
Değerli milletvekilleri, burada önemli olan, yargı bağımsızlığı ve hızlı, gecikmeyen adalettir, hâkim teminatıdır ama ordunun yargı biriminin sulandırılması, yozlaştırılması bu iktidarın düsturu olsa gerek. Biz ordumuzun güç ve kudreti sayesinde bu topraklarda özgürce yaşayabiliyoruz. Ordumuza dil uzatanların niyetinin Anadolu’da Türklüğün eşsiz mirasını silmek olduğunun farkındayız. Askerî yargıdan, Yüksek Askerî Şûradan hareketle, güya, demokratlık taslayarak ulaşılan mesafeleri de biliyoruz, “Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.” fırsatını kollayanları da biliyoruz. Mazisi zaferlerle dolu olan Türk ordusu halkı için yaşar, halkı için ölür, tam bir millet ordusudur; paralı ordu, çıkar ordusu, vahşet ve katliam ordusu değildir. Gönülleri fetheder önce, hak ve adaleti gözetir. Türk ordusuna husumet besleyenler öncelikle insanlık düşmanlarıdır ve asla iflah olmazlar. Bu itibarla, sanki Türk ordusundan öç alırcasına yapılan her girişimin yapanları da ondurmayacağını burada hatırlatmak isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilinmektedir ki parlamenter demokraside yasama, yürütme ve yargı erklerinin arasındaki dengenin korunması, temiz toplum, temiz yönetim ve bağımsız yargı hedefleri esas alınmalıdır. Ancak bu teklifle özellikle yargının siyasallaştırılarak yürütmenin, yani iktidarın tamamen kontrolüne verilmesi, millet nezdinde, zaten sorunları olan yargı erkinin temelli çökeceğini hatırlatmak isterim. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun düzenlenme şeklinin yargı erkine iktidarın el koyması anlamını taşıdığı açıktır. Anayasa Mahkemesinin mahkeme niteliğinden çıkarılarak Hükûmetin emrine verilmesi düşünülemez. Erkler arasında dengenin korunması milletimizin hayrına olacaktır. Bu hususu vicdan sahibi bütün değerli vekillerimizin vicdanına ve yüksek takdirlerine arz ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çelik, süreniz doldu, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim.
Türkiye’nin anayasal gündemi hükûmet sistemi arayışları olmamalıdır, Türkiye’nin gündemi yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması olmalıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim mekanizmalarının artırılması olmalıdır, yargı bağımsızlığını engelleyen yasal unsurların kaldırılması olmalıdır. Belirtmek isterim ki adaleti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı düşünülemez.
Değerli milletvekilleri, açlık, işsizlik gibi zorluklarla muzdarip halkımızın çaresizliği en öncelikli meselemizdir. Açılımdan ve bu tekliften vazgeçmeli ve bu sorunlara eğilmeliyiz. Temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetim benimsenmelidir. Bu iktidarda, acil işler göz ardı edilmiş, gündem değiştirilerek Anayasa kilitlenmiştir. Bu fasit daireden çıkmak lazım. Bu sebeple iktidar partisine diyoruz ki, gelin, teklifi geri çekin, refahı yaratın, işsizliğe çözüm bulun, esnaf ve KOBİ’lere uygun krediler açın, tarımı canlandırın, yolsuzlukların önüne geçin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çelik, ek süreniz de doldu.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bir selamlayayım efendim.
BAŞKAN - Sadece Genel Kurulu selamlamanız için açıyorum. Lütfen…
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Anayasa’ya önemli ölçüde aykırılık teşkil eden bu teklifi esastan ve usulden kabul etmiyoruz. Önergemizi yüce heyetinize sunuyoruz. Takdir yüce Meclisindir.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Oylamanın Sonucu (6. Ve 7. Önerge): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.4 Onbeşinci Maddeye İlişkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin Komisyon Tarafından Değiştirilmiş Hali Kabul Edilmiştir)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy Sayısı: 410; Kabul: 336; Ret: 72; Çekimser: 1; Boş:1-; Geçersiz:
Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Harun Tüfekci
Burdur Konya”