YİRMİDÖRDÜNCÜ MADDE ( ANAYASANIN GEÇİCİ 15. MADDESİNİN KALDIRILMASIYLA İLGİLİ DEĞİŞİKLİK)
Milli Güvenlik Konseyinin ve Konseyin yetkilendirdiği görevlilerin hiçbir karar ve tasarruflarından dolayı cezai, mali ve hukuki sorumluluklarının doğmayacağını öngören söz konusu maddenin kaldırılması (Halkoyuna sunulan 5982 sayılı kanunun yirmidördüncü maddesi)>
5982 Sayılı Kanunun Yirmidördüncü Maddesinin Halkoyuna Sunulan Metni
MADDE 25- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
___________________________________________________________________________
1 Yirmidördüncü Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir.)
1.1 Yirmidördüncü Maddenin komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması
1.2 Yirmidördüncü Maddenin Madde Gerekçesi
1.3 Yirmidördüncü Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
2 Birinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Birinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2.2 Yirmidördüncü Madde Hakkında BDP Grubu Adına Hasip Kaplan (Şırnak)
2.3 Yirmidördüncü Madde Hakkında MHP Grubu Adına Atilla Kaya (İstanbul)
2.4 Yirmidördüncü Madde Hakkında AKP Grubu Adına Ayşe Nur Bahçekapılı(İstanbul)
3.1 Birinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 27 Nisan2010)
3.2 Birinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
3.3 Birinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 6 Mayıs 2010)
3.4 Birinci Maddeye İlşkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin Aynı Kabul Edilmiştir.)
1 Yirmidördüncü Maddenin TBMM Anayasa Komisyonu Aşaması (Komisyonda Teklif Metni Değişmemiştir.)
1.1 Yirmidördüncü Maddenin komisyona Gelen Teklif Metni ve Bu Metinle Komisyonun TBMM Genel Kurulu’na Sunduğu Metnin Karşılaştırması
Komisyona Gelen Teklif Metni:
“MADDE 25- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.”
Komisyonda bu madde teklif edildiği haliyle aynen kabul edilmiştir.
1.2 Yirmidördüncü Maddenin Madde Gerekçesi
Madde 25- Maddeyle, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan, Anayasanın geçici 15 inci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.
1.3 Yirmidördüncü Madde Hakkında Komisyonda Yürüyen Tartışmanın Komisyon Raporundaki Özeti
Teklifin çerçeve 25 inci maddesi ile Anayasanın Geçici 15 inci maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Sembolik de olsa Geçici 15 inci maddenin kaldırılmasının olumlu olduğu üyelerimizce ifade edilmiştir. Teklifin 8 inci maddesinde öngörülen değişiklik ile siyasî partilerin kapatılması için getirilen düzenlemelerin içi boşaltılmaktadır. İdarenin eylem ve işlemlerinin odağın tespitinde dikkate alınmaması yanlıştır. Bunlar demokratik laik devleti tehdit ederse ne olacaktır. Siyasî partilere suç işleme konusunda imtiyaz tanınmaktadır. Bunun izahı mümkün değildir. Milletvekilliği dokunulmazlığı yanına birde parti dokunulmazlığı getirilmektedir. Psikolojik etkisi olacak bu Maddenin pakette yer alması makyajdır. Madde Komisyonumuzca kabul edilmiştir.
___________________________________________________________________________
2 Birinci Madde Hakkında TBMM Genel Kurulunda Gruplar Adına Yapılan Konuşmalar
2.1 Birinci Madde Hakkında CHP Grubu Adına Ali Rıza Öztürk (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan AKP Anayasa değişikliği paketinin 25’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, değişiklik teklifinin 25’inci maddesi, mevcut Anayasa’mızın geçici 15’inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin bir düzenleme. Geçici 15’inci maddeyi anlayabilmek için öncelikle 12 Eylül 1980’de ne olduğuna bakmak lazım. 12 Eylül 1980’de bu oldu değerli arkadaşlarım: Ordu yönetime el koydu. Ne yaptı? Hükûmet ve Parlamento feshedildi. Siyasal partilerin faaliyetleri durduruldu. Parlamenterlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri feshedildi. Belediye başkanları görevden alındı. Siyasi partilerin genel başkanları Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit Hamzakoy’a, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan da İzmir Uzunada’ya sürüldü. Aralarında Deniz Baykal ve CHP’nin Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol’un da bulunduğu 47 tane Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve senatör, bugün Ankara Savcısının arama yaptığı, kozmik odanın da bulunduğu dil ve istihbarat okulunda gözetim altına alındı. Barış Derneği davasında yine Kemal Anadol, İsmail Hakkı Öztorun, Nedim Tarhan ve Mustafa Gazalcı gibi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve senatörlerin bulunduğu insanlar yargılandı, hapis aldı. Deniz Baykal bu şekilde gözaltına alındı değerli arkadaşlarım. Yine Konsey “dur” dedi. Konsey niye “dur” dedi? Konsey, 12 Eylül 1982 Anayasası kabul edildikten sonra bile hiçbir yasal dayanağı olmayan, hiçbir mahkeme kararı da olmadığı hâlde tamamen Konsey Başkanının iki dudağı arasıyla 8 tane Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve 8 tane de Adalet Partisi milletvekilini Zincirbozan’a sürgüne gönderdi. Bunların arasında Deniz Baykal da vardı, Süleyman Demirel de vardı değerli arkadaşlarım. Bu, Zincirbozan’daki zorunlu ikamet, aslında Zincirbozan ahalisinin içerisine Deniz Baykal ve arkadaşlarının sokulması o kadar yasa ve hukuk dışıydı ki, bunu yapanlar da aslında yaptıkları işin hiçbir yasal dayanağı olmadığının, hiçbir mahkeme kararının olmadığının ve haklarında en küçük bir suçlamanın dahi bulunmadığını biliyorlardı ve o nedenle de 2 Haziran 1983 tarihinden bu yana tutuklu bulundukları hususunu hafifletmek için nizamiye kapısına şöyle bir yazı asmışlardı: “Misafirler, sıkıyönetim komutanının nezaretinde, eşsiz, güvenceli ve toplu olarak ikamet etmektedirler. Bu ikamet bir tutukluluk veya adli bir nezaret altında bulundurmak hâli değildir.” denilmekteydi. Ancak bu tespite, o tarihte Zincirbozan misafirlerinin yazdığı şöyle bir yazı vardı Konsey Başkanına: “Biz misafir değiliz. Misafir kendi serbest arzu ve iradesiyle bir barınağa geçici olarak intikal eden kişilerdir. Oysa biz buraya zorla gönderildik ve zorla bir garnizona tıkıldık.” demekteydiler.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylülde ne oldu? Tek celsede idam kararları verildi, hukuk ortadan kaldırıldı idam kararları verildi ve tek celsede insanlar asıldı. İnsanların yaşı bir gecede büyütüldü, Yargıtay bozma ilamları bile dikkate alınmadan bir gecede infaz edildiler ve o sürece damgasını vuran önemli söz “Asmayalım da besleyelim mi?” gibi hukuk dışı, çağ dışı bir sözdü.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül darbesinin en büyük özelliği, sonuçları: 650 bin kişi gözaltına alındı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, haklarında idam cezası verilenlerin 50’si asıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi açlık grevinde öldü. Bu liste böyle uzayıp gidiyor, zamanımız yok değerli arkadaşlarım.
Peki, 12 Eylül 1980 darbesi neden yapıldı? Darbeyi yapanlar -Kenan Evren başta olmak üzere- ve o zaman darbe şakşakçılığı yapanlar, darbenin yandaşı medya bu 12 Eylül darbesinin demokrasiyi kurmak için yapıldığını söylüyordu. Burada Kenan Evren “Demokrasiyi kaldırmadık, kurmak için hareket yaptık.” diyor. Burada yine Orgeneral Kenan Evren, demokrasinin sağlam temellere oturtulacağını, Anayasa ve Seçim, Partiler Yasası’nın değiştirileceğini söylüyor. “Atatürk yolundayız.” diyor değerli arkadaşlarım. Yine Kenan Evren “Hakiki demokrasi kurulacaktır.” diyor. İşte 12 Eylül faşist darbesi, Kenan Evren’e göre, demokrasiyi kurmak, demokrasiyi geliştirmek için yapılmış ve “Nitekim ülkeyi tertemiz hâle getirmeden bırakıp gitmeyeceğiz.” diyor değerli arkadaşlarım.
Yine, o zaman darbenin şakşakçılığını yapan bir gazetede yazı yazan ve bugün de iktidar partisi AKP’nin yandaşlığıyla bilinen bir şahsiyet diyor ki: “Memnuniyetle ifade edebiliriz ki demokrasinin nasıl işlerlik kazanabileceği hususunda yıllardır bizim yazdıklarımız Evren’in beyanları arasında tam bir mutabakat vardır. Açıklanan hedef de demokrasiye işlerlik kazandırmak olduğuna göre hürriyetlerin üzerine bir müddet şal örtülmesine razıyız.” diyor; “12 Eylül bir darbe değildir.” diyor; “’12 Eylül bir darbe değildir’ diyen Orgeneral Evren’e tamamıyla katılıyoruz.” diyor. Yine “12 Eylül bir ihtilal değildir.” diyor değerli arkadaşlarım. Bu yazı da 18 Eylül 1980 tarihli Tercüman gazetesinde.
Rahmetli Turgut Özal “Generallerle çalışmak Türkiye’nin son şansıdır.” diyor ve generallerle çalışmayı “Ben kendim onları ikna ettim.” diyor değerli arkadaşlarım.
Evet, değerli arkadaşlarım, darbeyi yapanlar ve yandaşlarına göre demokrasi için bu darbe yapılmıştı. Ama gerçekten bu darbe demokrasi için mi yapılmıştı? Toplumdaki kanaate göre, 12 Eylül 1980 darbesi, çeşitli yoksul ülkelerde faaliyet hâlinde olduğu artık bugün gün gibi aşikâr olan, hükûmetler deviren, sivil ya da askerî darbeler yoluyla anayasal düzeni işlemez hâle getiren; her türlü sosyal, etnik, dinî, kültürel yarayı kaşıyıp halkı birbirine karşı çatıştırmaya sokan, faili meçhul cinayet ve katliamlarla ülkede kaos yaratıp istediği türde yönetimleri işbaşına geçirmekte mahir olan emperyalizmin ve onun ülkemizdeki uzantısı kontrgerillanın kanlı bir tertibidir değerli arkadaşlarım.
12 Eylül darbesinin temel amacı hukuku yok etmekti değerli arkadaşlarım. İşte o nedenle de yeni Anayasa’ya göre, Millî Güvenlik Konseyinin alınacak kararlarının, yayınlanacak kanunlarının Anayasa’ya aykırılığı dahi iddia edilemeyecekti. 12 Eylül yönetiminin de, tıpkı bugün olduğu gibi, yargıdan ve hukuktan çok rahatsız olduğu çok belli değerli arkadaşlarım. İdarenin eylem ve işlemlerinin aleyhine Danıştaya dava açılamayacağını söylüyor Kenan Evren.
Değerli arkadaşlarım, bu 12 Eylül faşist diktatörlüğün bir de tabii ki ekonomik temelleri var. Aslında 24 Ocak kararlarının uygulamaya sokulması ve bu kararlara karşı halkın ve emekçi kesimlerin yükselen tepkilerini kanla, baskıyla durdurmak için, grevlerin ertelenmesi, sendikaların susturulması için bu gelmişti. 12 Eylül darbesi bugüne kadar yapılan darbelerin içerisinde belki en kanlısı, en zalimi ve planlanarak gelmişti. 12 Eylül öncesi 1 Mayıs olayına baktığımızda, 12 Eylül öncesi 16 Mart 1978, İstanbul Üniversitesi, Beyazıt’ta katledilen öğrencilerin olayına baktığımızda, Kahramanmaraş, Çorum olaylarına baktığımızda ve her gün, sağda veya solda, önde gelen tanınmış insanların öldürüldüğüne baktığımızda, toplu katliamlara baktığımızda 12 Eylül’ün planlandığı, darbenin koşullarının oluşturulduğu ve bu darbenin halk tarafından genel kabul görmesinin sağlandığı çok açıktır değerli arkadaşlarım. İşte, dışarıdan da bu darbenin arkasında dış güçlerin olduğu, emperyalizmin olduğu yine o günkü gazete kupürlerinden bellidir. “İhtilal sabahı NATO ülkeleri derin bir oh çekti ve ‘Türkiye kurtuldu’ dediler.” 20 Eylül 1980, Tercüman gazetesi. “Kissinger ‘Türkiye’ye katkılarımız artarak devam edecektir.’ dedi.”
Değerli arkadaşlarım, bugün bunun üzerinden gerçekten otuz yıla yakın bir zaman geçti. İşte, Türkiye’de gerçekten insanları kanla, şiddetle boğan böylesine bir zalim yönetimi Türkiye’ye getirenlerin kendilerinin korunmaya ihtiyacı vardı. İşte onun için hukuki sorumluluktan kurtulmak için geçici 15’inci maddeyi koydular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süre veriyorum efendim, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Anayasa’nın geçici 15’inci maddesi aslında, 12 Eylül yöneticilerinin haksız, hukuksuz işlem yaptıklarının çok açık bir itirafıdır. Bu haksız ve hukuksuz işlem yapanların hukuktan korkmalarının somut itirafıdır o geçici 15’inci madde değerli arkadaşlarım. Bu geçici 15’inci maddenin bugüne kadar kaldırılmaması bile eksikliktir çünkü demokratik hukuk devletinde böylesine hukuk dışı bir madde olamaz. Komşumuz Yunanistan’da darbeyi yapanlar hâlâ daha hapishanedeyken, otuz yıl geçmesine rağmen böylesine bir düzenlemenin bu Anayasa’dan çıkarılmamış olması gerçekten utanç verici bir olaydır.
İşte o nedenledir ki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, bizzat kendi imzasıyla 1992 yılında verdiği Anayasa değişikliklerinde bu maddenin çıkarılmasını söylemiştir.
Yine, 2006 yılında, Birgün gazetesinde yaptığı röportajda Anayasa’daki bu geçici 15’inci maddenin çıkarılmasını savunmuştur.
Yine, 2009 yılının Haziran ayında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı bu geçici 15’inci maddenin çıkarılmasını savunmuş, Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilleri de bunu savunmuşlar, ancak AKP o zaman “Sulu şaka.” demiştir.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten faşizm emperyalizmin halk üzerindeki en gerici, en şoven, en ırkçı, en kanlı diktatörlüğüdür, en zalim diktatörlüktür. Artık, darbeleri kim yaparsa yapsın, ister asker yapsın ister polis yapsın ister partiler yapsın ister yasalarla yapılsın Türk halkı darbelere karşıdır, darbeleri kim yaparsa yapsın, karşıdır değerli arkadaşlarım. CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türk halkı gerçekten bağımsız, gerçekten demokratik, özgür bir Türkiye’de yaşamak istiyor. Bizim de parlamenterler olarak Türk halkının bu taleplerini yerine getirmemiz gerekiyor. Artık halkımız faşist diktatörlükler istemiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu anlamda söylemek istediğim son söz de şudur: Emperyalizme ve onun iş birlikçisi faşist uygulamalara dayanarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süreniz de doldu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bitiriyorum…
BAŞKAN – Selamlama için mikrofonunuzu tekrar açıyorum, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, son söz olarak şunu söylüyorum: Emperyalizmin kucağına oturarak, faşist uygulamalara sığınarak demokrasi ve özgürlük mücadelesi verilemez. Demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürek ister, bilek ister.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
2.2 Yirmidördüncü Madde Hakkında BDP Grubu Adına Hasip Kaplan (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarken, 12 Eylül darbesinin hışmına uğramış, zulmüne uğramış, işkencelerden geçmiş, bugün dahi siyasi mülteci olarak dünyanın dört bir köşesinde yaşayan bütün kardeşlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. Çünkü, çok ciddi bir konuyu, çok geç bir zamanda çok da gecikmiş bir zamanda konuşuyoruz. Bir zamanlar bu Meclis 12 Eylül 1980-1983 arası kapandı ve o zamanın bir sunuşunu okuyorum: “Başkanlık Divanının Genel Kurula sunuşları vardır. İmza: Kenan Evren, Orgeneral, Devlet Başkanı.” Sayın Başkan, sizin yerinize…
O tartışmalara sizi biraz götürmek istiyorum ve sizi Danışma Meclisindeki Anayasa tartışmalarına… Veciz sözler buldum, bakın ne diyor: “Anayasaların değiştirilmesinde iki usul vardır. Anayasaların değiştirilmesindeki usullerden birisi, yumuşak anayasa sistemidir; diğeri de, katı anayasa sistemidir.” Şimdi, dikkatinizi çekmek istiyorum, dönemin Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Aldıkaçtı diyor ki: “Anayasalar bir, yumuşak anayasalardır; iki, katı anayasalardır. Biz öyle katı bir anayasa yaptık ki, Mecliste Anayasa’nın değiştirilmesi 2/3, Cumhurbaşkanının değiştirilmesini 4/3’e bağladık. Tabii ki, 15’inci maddeyle de koruma altına aldık.” Tıpkı 60 ihtilalinden sonra konan 4’üncü madde gibi mutlak sorumsuzluk kavramını getirdiler işleminden, icraatından, eyleminden ve diyor ki: “Sebebi, dediğimiz gibi ideolojiktir, inançla yapılan bir Anayasa’nın korunmasıdır.” Evet, bu Anayasa çalışmasını böyle…
Sayın Genç belki bana bir şey diyecek. Evet, o dönem bir önergeniz de vardı, Sayın Genç’in mutlak sorumsuzlukla ilgili bir önergesi vardı o zaman ama generaller için değil, generallerin atadığı bakanların yasadan çıkarılmasını ancak isteyebilmişti. Hak veriyorum, o generalleri de kapsama alacak önerge verecek hâliniz yoktu.
Şimdi, ben trajik noktalara getirmek istemiyorum ama Erdal Eren’in Millî Güvenlik Konseyi kararıyla idam cezası onaylanıyor. Yasa bu kadar, üç satır arkadaşlar. Millî Güvenlik Konseyi Erdal Eren’le ilgili kararını -Danışma Meclisi de yok- alelacele veriyor. 50 tane sağcı, solcu genç, o arada, MGK kararıyla… Sonra bir usul değişikliği oldu. Mehmet Ali Ağca’yla ilgili, 3 Mart 1982 Danışma Meclisi tutanağı, sonra Millî Güvenlik Konseyi tutanağı, idam kararı çıkıyor. Merak eden arkadaşlar bakarlarsa kim nasıl oy kullanmış, çok ilginç şeyler bulacaksınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Söyle bari, kimin ne oy verdiğini söyle.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Burada şunu ifade etmek istiyorum. Bu arada da Maltepe Cezaevinden kaçış var. Buradan tekrar geliyorum, 1982 Anayasası 15’inci maddesinin son fıkrasının çıkarılması, Anayasa’ya aykırılık iddiaları görüşülemiyordu.
Koalisyon dönemine geliyorum, 2001 28 Eylüle. 2001 28 Eylülde, buradan, evet, birkaç alıntıya vurgu yapma ihtiyacını duyuyorum.
MHP Grubu adına Sayın Yahnici “Tarihe not düşülecek bir hadisedir.” diyor. Anayasa’ya aykırılık maddesi, “İtiraz yapılamaz.” kaldırılmış ve buradan fazla açmadan, dönüyorum hemen, Sayın Bülent Arınç’ın sözleri var 82 Anayasası’yla ilgili, çok ilginç, aynı noktada. Ve Sayın Başkan Mehmet Ali Şahin, o dönem AK PARTİ Grubu adına konuşuyor ve “21’inci yüzyılda yeni Türk vatandaşı tipini ortaya çıkaracağız.” diyor. İşte, “Gözaltıları indirdik.”, “İstediği düşünce açıklamasını sağladık.” Benzer bir çalışma…
Şimdi, aradan -2001, 2010, geldik 2010’a- otuz sene geçti, otuz sene sonra 15’inci maddeyi kaldırıp doksan yedi yaşında Kenan Evren’i yargılayacaksınız, “Bu işi biz yaptık.” diyeceksiniz. İyi, güzel.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Hep beraber.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Dokuz sene bekleyip otuz sene müruruzamanın dolmasını niye beklediniz kardeşim? Sekiz senedir iktidarsınız.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Yedi sene oldu.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sekiz senedir iktidarsınız, müruruzaman dolduktan sonra niye getiriyorsunuz bu yasa tasarısını?
Bakın, geçici 15’inci maddeyi kaldırıyorsunuz, güzel. Peki, 2’nci maddede, geçici 2’nci maddede “Millî Güvenlik Konseyi lağvedilir, bu Anayasa kabulünden sonra referandumla” hemen arkasından diyor ki: “Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Millî Güvenlik Konseyi Cumhurbaşkanlığı Konseyine dönüşür ve mutlak dokunulmazlığı vardır.” 2’nci maddeyi kime yutturacaksınız? Duruyor.
Arkadaşlar, bir şeyi yaptık mı dürüst olacağız; bakın, doğru olacağız. 78’liler, eski sağcılar da solcular da çıkıyor, diyor ki: “12 Eylül darbesinin doksan gün, yüz yirmi gün sualsiz gözaltılarından, işkencelerinden geçtik. Sağcısını solcusunu bir odaya koydular. Diyarbakır 5 no.lu Cezaevinden Mamaklara kadar neler yaşadık biliyor musunuz? Biz ki…” diyor. 12 Eylül darbesi bir bütündür. O, Anayasa’sıyla 12 Eylüldür. O, siyasi bir darbedir, mevzuatıyla bir darbedir, YÖK’üyle bir darbedir, Siyasi Partiler Yasası’yla bir darbedir, yüzde 10 seçim barajıyla bir darbedir, hazine yardımıyla bir darbedir, getirdiği yasaklarla bir darbedir ve 12 Eylülde kapattığı partilerle bir darbedir, kapattığı sendikalarla bir darbedir, kapattığı sivil toplum örgütleriyle bir darbedir. Bütün bunlarla hesaplaşılmadan, darbeyle hesaplaşılmadan, bu Meclis onurunu koruyamaz arkadaşlar. Bu Meclis, 80 ve 83 yıllarında, Orgeneral Kenan Evren’in Başkanlık duyurularını dinledi, okudu. Bu sıralarda seçilmişler yoktu, atanmışlar vardı ve bu bütündür, bu hesaplaşma bütündür. 12 Eylül’ün izlerini ana caddelerden, bulvarlardan, okullardan, meydanlardan silmediğiniz sürece ve onların getirmiş olduğu köhnemiş sistem… Bu köhnemiş sistemin garip bir tarafı ki depolitizasyon politikasıyla bütün siyasetin kanallarını tıkayarak, o katı Anayasa, katı Anayasa otuz senedir bizleri meşgul ediyor; her gün bir kenarını değiştire değiştire, 17’nci kez, 86’ncı maddeye kadar gele gele, biz kimden hesap sormuş olacağız? Bir Yunanistan kadar olamadık “Albaylar Cuntası”ndan, bir İspanya kadar olamadık “Franco rejiminden”, bir Portekiz kadar olamadık “Salazar”dan, bir İtalya kadar olamadık “Temiz Eller” yaratamadık. Şimdi, kalkmışız, müruruzamana uğramış, artık 12 Eylül mağdurlarının ve meydanlara çıkarak “Hesap soracağız.” diyen mağdurların o hıçkırıkları, o buruklukları, o çığlıkları… 1 milyon 860 bin fişlemenin getirdiği ve hâlâ torunları, Dışişlerinde, orduda, gizli makamlarda görevlere gelmek istediği zaman, babalarının ve dedelerinin fişleri nedeniyle hâlâ bugün dahi göreve gelemezken biz, 15’inci maddeyi göstermelik kaldırdık, hesap sorduk, artık “Kenan Evren’i alın, buyurun, hapse koyun.” deyip bir yaşlı generali, hâkime, hukuka…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir yaşlı generali, ahı çıkmış bir generali alıp hukuka havale ederek siyaset kurumu kendini aklayamaz, bu Meclis kendini aklayamaz. Bu Meclis, bu Meclisi kapatanları, İstiklal Savaşı’nda dahi kapatanlara karşı hesabını, bütün kurumlarıyla, bütün yasalarıyla, bütün temel yasalarıyla, bütün sistemiyle, bu hesabını sormadığı zaman, bunun hesabı sorulmadığı zaman, 12 Eylül mağdurlarının azıcık olsun yüreklerine su serpemezsiniz. Bu müruruzamanın insanlık suçlarında işlemeyeceğini anlatamadığınız zaman, bunu hayata geçirmediğiniz zaman, 12 Eylül’ün hesabını sordum diyemezsiniz, çıkıp meydanlarda bunu seçime havale edemezsiniz; bu etik olmaz, bu ahlaki olmaz. Zincirbozan’dan utanın. 197 tane işkencede ölen insanımızdan utanın. 5 no.lu cezaevinde, Diyarbakır’da, dışkı yedirilen insanlarımızdan utanın. Gözaltında, sağcıları, solcuları aynı koğuşa koyup birbirine kırdırmaya çalışanlardan utanın.
Ne oldu da 12 Eylül öncesi 5 bin kardeş birbirini öldürüyordu da bir anda, bir anda, 12 Eylülün sabahı bıçak gibi kesiliverdi, söyler misiniz? Ne oldu da değişebildi? Açın o günün gerekçelerini “Bu ülkeye huzur getirmek için bunu yaptık.” dedi. Oysa, finans kapitalin, emperyalist sermayenin, bütün para babalarının dönen çarklarının, kârlarının korunmasının sisteminin düzeni kuruldu o gün. O gün, Türkiye'nin DNA’sı değiştirildi. O gün Türkiye'nin DNA’sı değiştirilirken sivil toplumu boğduruldu, DİSK’i kapatıldı, TÖB-DER’i kapatıldı, bütün sendikalarına el konuldu, bütün mal varlıkları hâlâ TÖBDER’in iade edilmiş değil ama hâlâ…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, ek süreniz de doldu.
Selamlamanız için mikrofonu açıyorum, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bitiriyorum selamlamayla Sayın Başkanım.
…ama hâlâ -içim acıyor- o işkenceciler, o darbeciler o korumalarla, altlarında devletin araçlarıyla, o rütbeleriyle, o üniformalarıyla meydanlarda, sokaklarda hâlâ geziyorlar ama mağdurlar hâlâ başını kaldıramıyorlar. Bu adaletsizliği çözecek bir hesaplaşmanın bütünüyle temelini atmadan bu Meclis kendini aklayamaz, bizler kendimizi aklayamayız, siyaset kurumu kendini aklayamaz arkadaşlar. Bu ayıp hepimize yeter.
Bütün 12 Eylül mağdurlarının önünde saygıyla eğiliyorum; hepsinden özür diliyorum, özür diliyorum, özür diliyorum.
Teşekkür ederim. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ederiz.
2.3 Yirmidördüncü Madde Hakkında MHP Grubu Adına Atilla Kaya (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sadece bu çatı altında bulunan bizler değil, Türkiye kamuoyu da uzun zamandır, AKP’nin hazırlamış olduğu Anayasa taslağı içinde yer alan 1982 Anayasası’nın geçici 15’inci maddesinin kaldırılması teklifini tartışmaktadır. Bu tartışma öyle bir hâl almıştır ki geçici 15’inci madde tartışmaları, bir bütün olarak Anayasa tartışmalarının da önüne geçmiştir. Bulunduğumuz bu noktada sormamız gereken soru nasıl bu duruma gelindiği ve bu durumu kimlerin amaçlamış olduğudur.
Açıktır ki içinde bulunulan durum, AKP’nin hazırladığı oyunun bir parçasıdır ve geçici 15’inci maddeyle ilgili olmayan bir amaca hizmet etmektedir. O hâlde yapmamız gereken öncelikle bu maddenin kaldırılmasını tartışmak değildir, AKP’nin geçici 15’inci maddeyi tartışmamızı istemesini yahut tartışıyor olmamızı tartışmaktır. Bunun farkına varmak Anayasa paketi içinde neden geçici 15’inci maddenin kaldırılması teklifinin bulunduğunu da açıklar.
Değerli milletvekilleri, kendi hazırladığı Anayasa paketinin ardında durmanın güçlüğünü bilen AKP, geçici 15’inci maddenin kaldırılması teklifini de buna ekleyerek Anayasa tartışmalarını geçici 15’inci madde tartışmasına indirgemek istemiştir. Bunu yapmakla amaçladığı da içinde geçici 15’inci maddenin kaldırılmasını da barındıran değişiklik paketine karşı çıkanları “12 Eylül savunucusu” olarak yaftalamakla tehdit etmektir. Demek ki bu maddenin pakette bulunmasının esbabı mucibesi gerçekte 12 Eylül cuntasını yargılamak değil, bu cuntaya karşı oluşmuş olan nefreti tahrik etmek suretiyle paketin bütününü kabul ettirebilmektir. Bu amacın gerçekleştirebilmesi doğrultusunda talimatlandırılmış medyanın çabaları da bu maddenin pakette bulunmasının araçsallığının en açık göstergelerinden biridir.
Değerli milletvekilleri, en azından metodolojik bakımdan Anayasa tartışması 12 Eylül tartışmasına dönüşmemeliydi. Ne var ki iktidar eliyle “12 Eylülcü” yaftasının bir tehdit unsuru olarak kullanılmasının denendiği yerde tarafların 12 Eylül karşısındaki konumlarını tartışmak da şart olmuştur.
Huzurunuzda Anayasa Değişikliği Teklifi’ne bütünüyle karşı olan Milliyetçi Hareket Partisinin bir milletvekili olmanın ötesinde, birçok mensubu gibi 12 Eylül zulmünü şahsen tecrübe etmiş, onun işkence tezgâhlarından geçmiş ve zindanlarında yıllarını vermiş birisi olarak bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül savunucusu olma ithamını başkaca amaçlarına ulaşmak için bir silah olarak kullanmayı deneyenler bu silahla vurulmayı da göze alabilmelidir. Kimin 12 Eylülcü olduğunu anlamak için Anayasa maddelerinden turnusol kâğıdı rolü beklemeye gerek yoktur. Gerçek, bütün çıplaklığıyla ortadadır. 12 Eylül kimin önünü açmışsa, 12 Eylül’den kim faydalanmışsa 12 Eylül’ü savunan da odur. Bunu örneklendirelim isterseniz: Anayasa taslağını hazırlayan partinin kurucu kadrosunun birçoğuyla birlikte 12 Eylül öncesinde her birimiz kendi teşkilatlarımızda çalışırken 12 Eylül fırtınasına yakalandık. Ne var ki bizleri zindanlara ya da eski bir deyimle dama tıkan 12 Eylül, onların başlarının üstüne dam kurmuştur. Ülkücüleri ve solcuları işkencehanelere tıkan, darağaçlarına gönderen 12 Eylül, siyaset yapabilmeleri için Tayyip Erdoğan ve onun gibilerin kendilerini mensup hissettikleri örgütlenmelerin de yolunu açmıştır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ne alakası var?
AHMET YENİ (Samsun) – Saçmalamaya başladın!
OKTAY VURAL (İzmir) – Dinleyin… Dinleyin…
ATİLA KAYA (Devamla) – Yani, gerçekte varlığını 12 Eylül’e borçlu olan örgütlenmelerin içinden çıkanların ve onların uzantılarının, 12 Eylül mağdurlarının hissettiklerini hissetmesi, 12 Eylül’ü onların gözüyle görmesi mümkün değildir. Başta 12 Eylül olmak üzere askerî darbelere karşı çıkmak adına AKP’nin tavrını savunmak hamakattir, geçmişe saygısızlıktır. 12 Eylül cuntası ülkücü ve devrimci olmak üzere onlarca insanı idam sehpalarına yolladı, binlercesini işkencehanelerde, hapishanelerde zulüm altında inletti.
SELAMİ UZUN (Sivas) – Şimdi Anayasa’yı savunuyorsun.
ATİLA KAYA (Devamla) – Bugün AKP, bu insanların kendilerinden, yakınlarından ve onların yolunda olanlardan medet umuyor.
Değerli milletvekilleri, AKP dünün devrimcilerine, bugünün yeni liberallerine uzun zamandır yandaş televizyonlarında programlar yaptırıyor, gazetelerinde yazdırıyor, eski ülkücü de buldu maalesef, konuşturuyor. Peki, neden kendi 12 Eylül mağdurları konuşmuyor? Konuşamaz çünkü yok. (MHP sıralarından alkışlar) Bu ülkede 12 Eylül’ü en son tartışabilecek olanlar iktidar mensuplarıdır, ilk söz söyleyecek olanlar ise bedel ödeyenler olmalıdır. 12 Eylül belki de en çok “Asmayalım da besleyelim mi?” sözüyle hatırlanıyor.
Değerli milletvekilleri, biz 12 Eylül’ün astıklarındanız, iktidar ise beslediklerinden. (MHP sıralarından alkışlar) 12 Eylül’ün beslediklerinin kendilerini demokrasi havarisi olarak öne sürüp de onun astıklarını 12 Eylülcü olarak göstermeye çalışmaları, nezaket sınırı muhafaza edilerek adlandırılabilecek türden bir eylem değildir.
Sayın milletvekilleri…
NURİ USLU (Uşak) – Sizi asanlara…
ATİLA KAYA (Devamla) – Biraz sabredersen öğreneceksin.
Sayın milletvekilleri, ömrünün en güzel yıllarını 12 Eylül zindanlarında bırakan birisi olarak, neden böyle bir teklife karşı çıktığımız sorulduğunda da söyleyeceklerimiz şunlardır:
Her şeyden önce, dolaylı da olsa varlığını 12 Eylül uygulamalarına borçlu olan AKP’nin elinde acılarımızın istismarına yönelik bir silah olduğu için karşıyız. Kendi önlerine yollar açan cuntanın zulmüne maruz kalanları böyle bir durumda bırakmanın istismarın en bayağı ve en karşı koyulması gereken şekli olduğuna inandığımız için karşısındayız. Yaşadığımız zulmün istismarının da en az onun kadar acı verdiğini bilmezden geldiğiniz için karşısındayız.
AKP, 12 Eylül cuntasının yargılanmasını adaletin gereği olarak görüyor ama bu görüşü Anayasa paketinin geçmesi için bir istismar aracı olarak kullanıyorsa bu, adaleti zulmün aracı hâline getirmek demektir. İktidar partisi, mağdurların duygularını istismar etmekten vazgeçmelidir. Bize işkence edenlerin yargılanmasını hiç kimse bizden daha fazla isteyemez, ne Başbakan ne de bir başkası. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyelim arkadaşlar, lütfen… Lütfen…
ATİLA KAYA (Devamla) – Bununla birlikte, bu durumun başka bir amaca ulaşmak için bir koz olarak kullanılması da ahlaki değildir ve hiç kimse Şark kurnazlığıyla ikbal ummamalıdır.
Sayın milletvekilleri, geçici 15’inci maddenin Anayasa’daki varlığının utanç verici olduğu konusunda hemen herkes hemfikirdir. Bununla birlikte, söz konusu maddenin kaldırılmasının 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolu açmayacağı konusunda önde gelen hukukçuların uyarıları vardır. Anayasa tartışmalarını, bu hâliyle geçici 15’inci maddenin varlığı tartışmasına indirgemek sadece AKP’nin amacına hizmet eder ve yeni bir “cambaza bak” oyunu için ona fırsat tanır. (MHP sıralarından alkışlar) Günün birinde beslediklerinin böyle bir tavırla ortaya çıkacakları herhâlde o maddeyi oraya koyanların dahi aklına gelmezdi.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül’ü vicdanlarda mahkûm etmenin ve zihinlerden kazımanın yolu, Anayasa maddeleri arasında yol bulmaya çalışmaktan değil, varlığını ona borçlu olan zihniyetle hesaplaşmaktan geçer. Özellikle bu hususla ilgili şunu belirtmek istiyorum: Bu teklifi getiren yani Anayasa Değişiklik Teklifi’ni getiren iktidar partisi milletvekillerinin bu konudaki samimiyetlerini göstermesi bakımından aslında en güzel örnek şudur: Bir taraftan 12 Eylül rejimiyle, 12 Eylül’ün uygulamalarıyla hesaplaşıyor gibi görünürken, diğer taraftan daha yakın bir tarih sayılabilecek bir zaman dilimi içinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaya, size de ek süre veriyorum, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ATİLA KAYA (Devamla) – …milletin iradesine karşı yöneltilmiş, milletin seçtiği iktidarı birtakım gayrimeşru yöntemlerle al aşağı eden 28 Şubat sürecini hiç gündeme getirmemenizi nasıl değerlendirelim?
Daha 27 Nisan e-muhtırasının üzerinden çok az bir zaman geçti. Burada sizlere soruyorum: Dünyanın hangi demokrasi ülkesinde ve kendisini demokrat addeden hangi insan kendisine e-muhtıra veren birisiyle ve bu e-muhtırayı bizzat kendisinin yazdığını itiraf eden birisiyle Dolmabahçe’de oturup saatlerce belli konular üzerinde bir mutabakata varabilir? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Tek başına bu örnekler bile sizin bu Anayasa değişikliği konusundaki samimiyetinizi ortaya koyması bakımından âdeta bir turnusol kâğıdı vazifesini görmektedir.
Sözlerimi bitirirken, İslam tarihinden bir örnek vererek bitirmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, İslam tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisi olan ve “Hariciler” denilen bir grubun ortaya çıktığı “Sıffın vakası”yla ilgili Hazreti Ali’nin, hakeme müracaat etti diye ve diğer tarafın küfürle suçlanması üzerine Hazreti Ali’nin verdiği çok güzel bir cevap var: “Hak bir sözle batılı murat etmek.” Burada siz, bu Anayasa taslağının içerisine herkesin mutabık kalabileceği, herkesin ittifak edebileceği birtakım maddeler koymak suretiyle kendi murat ettiğiniz hedefi gerçekleştirmek yani hesap vermekten, hesap verme günü geldiği zaman o hesaptan kaçmak için, kendi yargınızı oluşturmak için bu paketi getirdiniz.
Bu duygu ve düşünceler içinde hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından ayakta alkışlar, CHP sıralarından alkışlar)
2.4 Yirmidördüncü Madde Hakkında AKP Grubu Adına Ayşe Nur Bahçekapılı(İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce geçtiğimiz gün hayatını kaybeden Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve sevgili görev arkadaşım Özdemir Özok’u saygıyla anıyorum, rahmet diliyorum, yakınlarına ve dostlarına baş sağlığı diliyorum.
Yine sözlerime başlamadan evvel belirtmek istediğim bir şey var, bunu hepiniz biliyorsunuz, halkımız da biliyor: Bu kürsü tutarlılık ister, bu kürsü kendini kandırmanın, kendini avutmanın yeri değildir.
FARUK BAL (Konya) – E-muhtırayı anlat…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Belki bu kürsüde kendinizi kandırabilirsiniz, belki bu kürsüde kendinizi avutabilirsiniz ama halk ve millet sizi izliyor; halkı ve milleti kandırmak ve avutmak asla mümkün değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) - İçinizdekini söyleyin, içinizdeki…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin Anayasa’nın geçici 15’inci maddesini yürürlükten kaldıran çerçeve 25’inci maddesi hakkında AK PARTİ adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Siz Yaşar Büyükanıt’a bir tane zırhlı daha alın, iyi olur!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – 1982 Anayasası’nın geçici 15’inci maddesinin amacı Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin, darbe yapanların, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükûmetlerin, 12 Eylül sürecinde görev yapan Danışma Meclisinin cezai, mali ve hukuki sorumsuzluğunu sağlamaktır.
Öte yandan, 1982 Anayasası’nın geçici 15’inci maddesi 12 Eylül’ü gerçekleştiren askerleri, darbeci kişi ve kurumları âdeta koruma altına alan bir madde olmasının yanında, darbeleri yapanların yargılanmadığı, muhtıra verenlerin yargılanmadığı, anayasal koruma altına alındığını gören darbe heveslilerine de cesaret vermektedir, güven telkin etmektedir. Darbenin gerekçesi ve koşulları olmaz arkadaşlar, darbe yapan da darbeye teşebbüs eden de yargıda hesap vermelidir, verecektir de.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorumluluk insan olmanın, olabilmenin gereğidir. Hukuk dilinde “sorumluluk” uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme, işlenmiş olan bir suçun gerektirdiği cezayı çekme olarak tanımlanmaktadır. Cezai, hukuki ve mali sorumluluk, kaynağı ne olursa olsun, kişilerin tam bir serbesti içinde hareket etmelerini engeller.
12 Eylül 1980 darbesinin sahipleri, yapıcıları neden sorumluluktan kaçmışlar, darbeciler kendilerini neden korumaya almışlardır? Bakalım 12 Eylül sürecinde neler olmuş, bir kez daha tarihe not düşmek gerekiyor: 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi; açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 71 bin kişi Türk Ceza Kanunu’nun o zamanki 141, 142 ve 163’üncü maddelerinden yargılandı, 98.404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı; 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi; 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi, cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinden öldü, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti; 23 bin derneğin faaliyeti durduruldu, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
DİSK, Hak-İş ve MİSK kapatıldı ve en önemlisi Anayasa ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet Partisi, Millî Selamet Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi, Nizam Partisi, Türkiye İşçi Köylü Partisi, Sosyalist Devrim Partisi kapatıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlevine son verildi.
1982 Anayasası’nda bulunan geçici 15’inci madde ve bu maddeyi yürürlükten kaldıran teklifteki 25’inci madde, 12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasını önleyen, suçlarının üstünü örten bir maddedir ancak bugün, milletvekili olarak bizler, kabul oylarımızla geçici 15’inci maddeyi Anayasa metninden çıkartarak bu maddeyle korunanlara “Sizler sorumlusunuz. Bu darbeyi siz yaptınız. Sizin hiçbir ayrıcalığınız yoktur, suç işlediniz.” demek zorundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Öyle deseniz de işe yaramıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi gidi 28 Şubatçılar!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Sayın milletvekilleri, şair Nevzat Çelik 1966 doğumlu. Sekiz yıla yakın kaldığı cezaevinden yazdığı şiirler hâlâ dillerde. Nevzat Çelik, bir şiirinde diyor ki:
“Bindokuzyüzaltmış doğumlular
Yıldız kanatlı birer kuştular
Doğru uçtular yanlış uçtular
Bıkmadan usanmadan uçtular
Bindokuzyüzaltmış doğumlular
Yıldız kanatlı birer kuştular
Fırtınalara bindi
Ateşi harlayan kanatları
En acemi
Ve en usta
Gözlerimize değen gözleri
Kaçamadığımız yangındır”
Evet, özellikle 1960 doğumlular gençliklerini yaşayamadılar. Korkusuzca direndiler ama bu darbeyi yapanlar, o süreci devam ettirenler ise geçici 15’inci maddeye sığındılar çünkü korktular. “Asmasak da beslesek mi?” diyerek on yedi yaşındaki Erdal Eren’i idam ettiler ama o Erdal Eren kocaman yüreğiyle ailesine şöyle seslendi: “Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız beni o kadar mutlu edersiniz.”
Yine, bir şiirle devam edelim o dönemle ilgili olarak çekilen acılara. Nevzat Çelik yine bir şiirinde şöyle söylüyor:
“Bir sabah anne bir sabah
Acını süpürmek için açtığında kapını
Adı başka sesi başka nice yaşıtım
Koynunda çiçekler
Çiçekler içinde bir ülke getirirler
Başlarını koymak için yorgun dizine anne
Sen hazır tut dizini anne
O mükemmel güne” (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Hiç yakışmıyor, hiç yakışmıyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bugün, Geçici 15’inci maddenin oylanmasında ne kadar çok kabul oyu çıkarsa bu kabul oylarının o mükemmel güne bir damlacık ışık düşüreceğini düşünüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşırken niye söylemediniz? 28 Şubatçılara bir şey diyemiyorsunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bu görevi, halkımızın, milletimizin biz milletvekillerine yüklediği sorumluluğunun yerine getirilmesi olarak kabul ediyorum ve bundan büyük bir onur duyuyorum.
Sayın milletvekilleri, belirtmek isterim ki…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Onlar sağ olsalardı “Bizi kullanmayın, dönek” derlerdi! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Akıncı… Sayın Akıncı…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – …özgür olmayan irade, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yapamaz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Onlar sağ olsaydı sana ne derdi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, devam edin siz lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Arkadaşlar, gocunmayalım... Arkadaşlar gocunmayalım…
BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Devam ediyorum.
Belirtmek isterim ki özgür olmayan irade, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yapamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kendi içinde demokrasi kültürünü geliştiremeyenler özgürlükten bahsedemez.
Oy verme, özgür iradenin, demokratik toplum yapılanmasının esasıdır. Elbette oy kullanmamak da bir haktır, ama öyle bazı dönemler ve anlar vardır ki oy vermek tarihî bir sorumluluk arz eder. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Biraz sonra göreceğiz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bugüne kadar, Türkiye'de bir daha askerî darbe yapılmamasıyla ilgili geleneksel, gerekli anayasal tedbirlerin alınmasını söylenegelmiş olduk, ama buna Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir döneminde cesaret edilmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, tamamlayın lütfen, size de ek süre veriyorum.
Buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Anayasa’nın geçici 15’inci maddesinin kaldırılması tarihî bir sorumluluk olarak bizlere, bu Meclisteki tüm milletvekillerine yüklenmiştir. İşte, bugün o tarihî anlardan birisidir.
Sayın milletvekilleri, bugün “Biz adaletliydik, bir sağdan bir soldan astık, kimsenin hakkını yemedik nitekim.” denilerek idam edilen sağ görüşlü…
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz de seyrettiniz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – …Mustafa Pehlivanoğlu, Cevdet Karakaş, İsmet Şahin, Fikri Arıkan, Cengiz Baktemur… (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – …Ali Bülent Okran, Halil Esendağ, Selçuk Duracık’ı…
OKTAY VURAL (İzmir) – İdamları seyrediyordunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – …sol görüşlü Erdal Eren, Veysel Güney, Ahmet Saner, Kadir Tandoğan, Mustafa Özenç, Seyit Konuk, Necdet Adalı…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Siz ne sağdaydınız ne soldaydınız, siz hep yoldaydınız.
OKTAY VURAL (İzmir) – İdamları söylemiyordunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - …Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, Mehmet Kambur…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi gidi 28 Şubatçılar sizi!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - …İlyas Has…
ALİ ARSLAN (Muğla) - Gülerek okuyorsun, gülerek…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - …Hıdır Aslan, İbrahim Erdem, Necati Vardar ve Serdar Soyergin’i “Kabul” oylarımızla selamlayalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Gelin, bugün “Kabul” oylarımızla kapılarında…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Her şeyi kirletmeyin, bırakın da bazı şeyler temiz kalsın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - …“Beni burada arama anne/ Kapıda adımı sorma/ Saçlarına yıldız düşmüş/ Koparma anne/ Ağlama” dediğimiz Diyarbakır, Ulucanlar, Bayrampaşa, Hasdal, Metris, Erzurum, Eskişehir cezaevlerinde…
ATİLA EMEK (Antalya) – Şimdi neredesin? Şimdi neredesin?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - …ve tüm sıkıyönetim mahkemelerinde gençliklerini bırakan, işkenceden ölen gençlerimizi selamlayalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Bu kadarı ayıp! Bu Meclise yakışmıyor söyledikleriniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Ben, bugün, Anayasa Değişikliği Teklifi’nde imzası olan bir milletvekili olarak rahat uyuyacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Paçalarınızdan akıyor artık istismar, samimi olun be! Biraz yürekli olun!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Çünkü…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, süreniz doldu.
Selamlama için açıyorum efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yüce Divana bağıra bağıra…
ATİLA EMEK (Antalya) – İnsanların çektikleriyle alay ettiniz siz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Selamlıyorum.
Geçici 15’inci maddenin Anayasa metninden çıkarılmasına yönelik verdiğim “Kabul” oyuyla bir nebze olsa vicdanımı özgürleştireceğim.
ATİLA EMEK (Antalya) – İnsanlar bedel ödemiş, siz alay ediyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Ancak, bu maddede 12 Eylül’de acı çekmiş ve şu anda milletvekili olan, oy kullanmayan veya “Ret” oyu kullananların vicdanlarındaki yük (MHP sıralarından “Yuh” sesleri, ayağa kalkmalar) ağır bir zincir olarak daima boyunlarında kalacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yazıklar olsun size! 28 Şubatın ürünü apoletliler!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
___________________________________________________________________________
3 TBMM Genel Kurulu’nda Birinci Maddeyle İlgili Verilen Değişiklik Önergeleri, Oylamalar ve Komisyonca sunulan Metnin Kabulü
3.1 Birinci Madde için Birinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 27 Nisan2010)
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “ ‘Geçici Hükümler’ başlıklı Altıncı Kısımdaki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ali Öztürk
Konya
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “ ‘Geçici Hükümler’ başlıklı Altıncı Kısımdaki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
İkram Dinçer Ahmet Yeni
Van Samsun
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “ ‘Geçici Hükümler’ başlıklı Altıncı Kısımdaki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül
Kocaeli
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “ ‘Geçici Hükümler’ başlıklı Altıncı Kısımdaki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Aydın
Adıyaman
5.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi BaŞkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “‘Geçici Hükümler’ başlıklı Altıncı Kısımdaki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
Gerekçe(1,2,3,4 ve 5.Önergeler):
Kanun tekniği açısından maddenin daha anlaşılır hâle gelmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
Oylamanın Sonucu (1,2,3,4 ve 5. Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında Kanun teklifinin çerçeve 25. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tayfur Süner Ali İhsan Köktürk Ahmet Küçük Şevket Köse Atilla Kart Nesrin Baytok M. Ali Susam Ali Rıza Öztürk
Antalya Zonguldak Çanakkale Adıyaman Konya Ankara İzmir Mersin
Madde 25 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15:
Anayasa'nın Geçici 3 ncü maddesi ile hukuki varlıkları sona eren 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun ile 2356 sayılı Millî Güvenlik Konseyi Hakkında Kanun'da ifade edilen Millî Güvenlik Konseyi’nin Başkan ve üyeleri hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309 ncu, 311 nci ve 312 nci maddeleri uyarınca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250 ve devamı maddelerince görevli adli yargı mercileri tarafından soruşturma açılarak, yargılamaları da bu merciler tarafından yapılır.
Gerekçe:
ATİLLA KART (Devamla) – Sayın milletvekilleri, 12 Eylül’ün temel stratejisi olan Yeşil Kuşak Projesi’nin temsilcisi olanlar, 12 Eylül’ün acı ve ıstırabını yaşamayanlar ve bütün bunların devamında da 12 Eylül’ün mağduru rolünü oynayanlar, işte Türkiye'nin sorunu bu. Geldiğimiz noktada bu fotoğrafı çok iyi görmemiz, çok iyi okumamız gerekiyor.
Her ihtilal, sayın milletvekilleri, 12 Eylül’ün yarattığı kırılmayı ve hukuksuzluğu yaratmıştır, bu kaçınılmazdır. Bu çerçevede 27 Mayıs ve diğerleri de bu hukuksuzluğu yaratmıştır, bu kırılmayı yaratmıştır. Önemli olan şudur: Bu darbeleri yaratan sosyoekonomik şartları, bu şartların perde arkasını sağlıklı olarak değerlendirebiliyor muyuz, değerlendiremiyor muyuz? Bu süreçlerde toplum nasıl manipüle ediliyor? Kişiler nasıl manipüle ediliyor? Kurumlar nasıl manipüle ediliyor? Bunları sağlıklı bir şekilde öngörebiliyor muyuz, değerlendirebiliyor muyuz? Bunu görmemiz gerekiyor, bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Bunun için de hamaset yapmadan, demagoji yapmadan, millî irade istismarı yapmadan ve polemik yapmadan emperyalizmin misyonunu göz ardı etmeden, emek sermaye çelişkisini göz ardı etmeden, Türkiye ve Adalet ve Kalkınma Partisi gerçeklerini bu çerçevede görmemiz, değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye’yi ekonomik olarak müstemleke bir ülke hâline getirmek isteyen, Başbakanın ifadesiyle bölgenin süpermarketi yapmak isteyen, BOP’un Eş Başkanı olan, millî iradeye rağmen 1 Mart Tezkeresi’ni geçirme pazarlıkları yapanların demokrat olmaları söz konusu olamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Darbe ortamlarının, şartlarının ürünü olanların demokrasiyi hedeflemeleri eşyanın tabiatıyla bağdaşmaz.
Bakın, bu çerçevede sizlere, vicdanınıza sesleniyorum: 12 Eylül’ün bölge valileri nerede değerli milletvekilleri, hangi kadrolarda siyaset yapıyor? 12 Eylül’ün valileri nerede siyaset yapıyor? Güneydoğu’da faili meçhullerin en yoğun yaşandığı dönemlerde bakanlık yapanlar hangi partide görev yapıyorlar bugün? Bugün şu kadrolarda… Hangi kadrolarda, hangi partilerde görev yapıyorlar? Bunları sorgulamayacak mısınız, bunların muhasebesini yapmayacak mısınız?
Siyasi yasakların kaldırılmasına karşı çıkanlar, bugün işte bu kadrolar içinde görev yapıyorlar. İsimlendirme yapmama gerek var mı, tanımıyor musunuz, bilmiyor musunuz, öğrenmek istemiyor musunuz?
12 Eylül sonrası hiç hesap vermeyen siyaset dönekleri bugün nerede? 1402 sayılı Yasa’dan dolayı bu kadrolar arasında mağdur olan kimse var mı? Bülent Tanörlerin, Bülent Tanörlerin… (AK PARTİ sıralarından “var, var” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen, lütfen yerinizden söz atmayın efendim.
ATİLLA KART (Devamla) - Bülent Tanörlerin 1402 sayılı Yasa’yla görevden alındığı zaman Komisyon Başkanı hangi ülkedeydi, Anayasa Komisyonu Başkanı hangi ülkedeydi? (CHP sıralarından alkışlar) 12 Eylül’ün kokusunu mu almıştı, böyle bir öngörüsü mü vardı, böyle bir birikimi mi vardı, böyle bir ilişkisi mi vardı? Bunları sorgulamayacak mısınız, bunları görmezden mi geleceğiz?
28 Şubatın en atak komutanı kimlere danışmanlık yapıyor, hangi kadrolara danışmanlık yapıyor, hangi siyasi kadrolara danışmanlık yapıyor? (CHP sıralarından alkışlar) Daha dünden söz ediyorum, 28 Şubat’tan söz ediyorum. Deniz Baykal 12 Eylül’de Zincirbozanlarda iken Sayın Recep Tayyip Erdoğan neredeydi, hiç merak ediyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Seksen yaşında…
ATİLLA KART (Devamla) – Hiç merak ediyor musunuz, bunu hiç aklınıza getiriyor musunuz?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Babası yaşında…
ATİLLA KART (Devamla) – 27 Nisan Muhtırası’nı verenlere karşı Komisyon Başkanı gene o resmî görüşünü ortaya koyuyor, diyor ki: “Efendim, savcılar görev yapsın.” Ortada savcı mı bıraktınız siz? Ortada görev yapacak savcı mı bıraktınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O savcılar on beş yıl öncesini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, size bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) - …sorgulasınlar. Suç ilişkilerini ortaya çıkarmaya çalışıyorlar o savcılar. Ama siz kalkıp o 27 Nisan Muhtırası’nı verenlerle Dolmabahçe’de üç saat pazarlık yaptığınız zaman, orada işte o savcılar o soruşturmayı yapma cesaretini bulamıyorlar. Bu sizin eseriniz, bu sizin maharetiniz. Bu iklimi başarıyla yarattınız.
Peki, Susurluk olayının başfaillerini neden Ergenekona katmıyorsunuz? Neden siyasi pazarlık konusu yaparak onları himaye ediyorsunuz? Bunları yaşadık, 22’nci Yasama Döneminde yaşadık bunları. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Orada hâkimdi, şimdi Ergenekonda avukat.
ATİLLA KART (Devamla) – Peki, İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesini neden getirmiyorsunuz? Getiremezsiniz, samimi değilsiniz.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Siz getirin.
ATİLLA KART (Devamla) – Biz 2005’ten bu yana Genel Başkanımızın ağzından bunları söylüyoruz ama siz oralı olmuyorsunuz. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Sistemi sömürenler, sistemden beslenenler geldiğiniz aşamada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, ek süreniz de doldu efendim.
Sadece selamlama yapabilmeniz için diğer arkadaşlarıma yaptığım gibi mikrofonunuzu tekrar açıyorum.
Lütfen, Genel Kurulu selamlayınız efendim.
ATİLLA KART (Devamla) – Bakın, her türlü darbe bir insanlık suçudur. O darbelerin yargılanmaması için yasal gerekçe yaratmayalım. Onun içindir ki ne yapıyoruz, anayasal bir dayanak getiriyoruz, “Darbeler insanlık suçudur.” diyoruz. Bunun yargılanmasının önünü açalım, Meclis kanun yaparak iradesini ortaya koysun. Bunu yapmıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy verecek misiniz, oy?
ATİLLA KART (Devamla) – Yapmıyorsunuz. Neden yapmıyorsunuz? Darbenin ürünüsünüz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Darbelerin ürünü olanlar demokrat olamazlar. 12 Eylül’ün başaramadığını Adalet ve Kalkınma Partisi başarmak isteyebilir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, teşekkür ederim efendim.
İkinci ek süreniz de doldu.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Niye oy vermiyorsunuz o zaman?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Önergeyi kabul edin hadi.
ATİLLA KART (Devamla) – Tarih bunu gösteriyor. Maalesef gerçekler budur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu: KABUL EDİLMEMİŞTİR.
7.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra sayılı kanun teklifinin 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bengi Yıldız Hamit Geylani M. Nezir Karabaş Hasip Kaplan Osman Özçelik Akın Birdal
Batman Hakkâri Bitlis Şırnak Siirt Diyarbakır
“Madde 25 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Geçici 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15.- 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülebilir ve bu maksatla yargı mercilerine başvurulabilir.
İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.”
Gerekçe:
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin Sayın Bakan Ertuğrul Günay, beraber politika da yaptık, o da 12 Eylül mağdurlarından benim gibi, “Darbecileri yargılayabilelim. Bu Meclis bunu demeli.” dedi. İçtenlikle katılıyorum, bütün samimiyetimle katılıyorum. İşkence izlerini kulaklarında taşıyan, kafasında on sekiz dikişi olan, defalarca içeri alınan, 12 Eylül’ün avukatı, sanığı, tanığı olan birisi olarak içtenlikle istiyorum ve birçok kişinin de istediğini biliyorum ama 12 Eylül darbecilerini, darbecileri, darbecilerin yaptığı 12 Eylül Anayasası’yla yargılayamazsınız arkadaşlar.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Değiştiririz biz, değiştiririz.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bunu tümden değiştirmediğiniz zaman, birinci sayfasındaki dibacesinden başlayarak değiştirmediğiniz zaman, yargılayamazsınız.
Size bir şeyi anlatmak istiyorum. Bir önerge verdim arkadaşlarımla beraber. Gelin “Yargılanabilinir” diyelim darbecilere ve gelin, zaman aşımı olmasın diyoruz insanlık suçlarında. Samimiyseniz, buyurun, samimiyete davet ediyorum ve samimiyete öylesine davet ediyorum ki gelin, 12 Eylül Anayasası’nın mimarı olan darbecileri yargılamaktan, onların Anayasa’larıyla başlayalım. Unutmayın, biraz hatırlatayım o günleri. Evet, “Söz milletin.”di. Bakın, o günlerde, referanduma kamuoyu böyle alıştırılmıştı. Bakın, iyi bakın. Sonra “Demokrasi için görev günü.” Sağcısı, solcusu, bütün basının birlikte yaptığı şakşakçılığa bakın. Sonra, Atatürk gibi poz vermiş, işte, 12 Eylül darbeci general. Buyurun, Sayın Bakanlar, Sayın Meclis Başkanı, buyurun. Bunu niye yargılayamıyorsunuz? Sizi tutan bir güç mü var? Sekiz yıldır, dokuz yıldır iktidarsınız. Sizden önceki iktidarlar, sizi tutan ne? Neden korkuyorsunuz arkadaşlar?
Eğer bir hukuk yargılanmazsa, eğer paşalar, darbeciler yaptıkları Anayasa’dan başlayarak yargılanmazsa, militarist yanları yargılanmazsa, şovenist yanı yargılanmazsa, ırkçı yanı yargılanmazsa, faşist yanı yargılanmazsa, postal yanı yargılanmazsa, kan yanı yargılanmazsa, fiş yanı yargılanmazsa, sıkıyönetim mahkemeleri yargılanmazsa, mülteci olarak Avrupa’da ve dünyada yayılmış insanlarımızın itibarı iade edilmezse, onlardan özür dilenmezse, işkencedeki sakat kalan insanlarımızdan özür dilemezse bu Meclis, eğer sıkıyönetim mahkemelerinin kararları hâlâ onların önünde bir yargı kararı gibi duruyorsa ve bunlardan özür dilenmesi becerisi gösterilemiyorsa, eğer bu Anayasa’da hâlâ Kürt dili yasaksa, eğer bu Anayasa’da eşit vatandaşlık yoksa, eğer bu Anayasa’da demokratik seçim yoksa, eğer bu Anayasa’nın hukukunu beraber yargılayamayacaksak, bütününü yargılayamayacaksak, İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesini bile kaldıramayacaksak, geçici 2’nci maddesini kaldıramayacaksak, siz neyin yargılamasından bahsediyorsunuz, söyler misiniz? Siz bize tiyatro mu oynuyorsunuz? Siz bize hikâye mi anlatıyorsunuz? Önce çıkın, hazırlığınızı, siyaseten yapacağınız hesap vermenin biçimini anlatın bize. Anlatın, inanalım, samimi olalım, beraber gidelim, beraber oy verelim, beraber çözelim bunu. Bu onur meselesidir, bu onur meselesidir. Bu onur kavgasında benim yanı başımda işkencede nasıl öldürüldüğünü, Bursa işkencehanelerinden avukat arkadaşlarımın atıldığını yaşayan bir avukatım ben. Ben arkadaşlarımın nasıl öldüğünü gördüm, ben cenazelerini kaldırdım.
Siz diyorsunuz ki “Generalleri yargılayacağız.” 27 Nisan darbecilerinin altına 1 trilyonluk zırhlı araç vererek, Şemdinli davasında “iyi çocuk” diyenlerin altına zırhlı araç vererek mi yargılayacaksınız darbecileri? Söyler misiniz, taş atan çocukları içeri tıkarak mı? Sıkıyönetim mahkemelerini, savaş hâli hukukunu ararcasına, DTP’li, BDP’li belediye başkanlarını, seçilmişleri içeri atarak mı 12 Eylül hukukundan hesap soracaksınız? Söyler misiniz? Cins ayrımcılığı mı yaparak yapacaksınız bunu? Bu kadar kolay mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Bir dakika süre veriyorum efendim.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi ben sizi samimiyete davet ediyorum. Gelin, 12 Eylül hukukunu da yargılayalım, siyasetini de yargılayalım, darbelerini de yargılayalım ama “12 Eylül darbecilerini 12 Eylül Anayasası’yla yargılayacağım.” diyorsanız, bu hayal, bu yalan, bu yalan, bu yalan!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen oy bile vermiyorsun, oy!
HASİP KAPLAN (Devamla) – “İşte önerge!” diyoruz, zaman aşımını, gelin, kesin. “İşte önerge!” diyoruz, gelin, insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımını, müruruzamanı kaldıralım. Ama sizin zamanınızda “iyi çocuklar” dışarıda, seçilmiş belediye başkanları içeride.
Evet, şiir okumak çok kolay. Burada herkes şiir okuyabilir. “Haberin var mı taş duvar / Demir kapı, kör pencere / Yastığım, ranzam, zincirim…” diyor Ahmet Arif. “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin” ama şu Meclise bir türlü demokrasi gelmiyor, bir türlü demokrasi gelmiyor, bir türlü hukuk gelmiyor, bir türlü halkımın iradesi gelmiyor. Yüzde 10 barajını kaldırmayanlar hesap soramaz. Halkın oyuna göz dikenler hesap soramaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, ek süreniz de doldu. Çok teşekkür ederim.
Genel Kurulu selamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Eğer gerçekten hesap sormak istiyorsanız, elinizi vicdanınıza koyun, gelin zaman aşımını kaldıralım, gelin müruruzamanı kaldıralım, gelin yüzde 10 barajından başlayalım, hazine barajından, yüzde 10 barajından, kadın kotasından... Bu hukuk, hepsi 12 Eylül hukukuyla yaratıldı, bunlarla yaratıldı. Siz bu darbe Anayasası’yla darbeciyi yargılayamazsınız.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen Genel Kurulu selamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Yapsanız yapsanız, Büyükanıt’ın altına çektiğiniz zırhlı Mercedesleri diğer darbeci generallerin altına çekersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, tamam. Çok teşekkür ederiz.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Önce onları alın, gelin ondan sonra “Darbe hukukuyla yargılayacağız.” deyin. Sizi samimiyete davet ediyorum!
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ederiz.
Oylamanın Sonucu: KABUYL EDİLMEMİŞTİR.
3.2 Birinci Maddeye İlişkin Birinci Tur Gizli Oylama Sonucu
Oy Sayısı: 409; Kabul: 336; Ret: 70; Çekimser: -; Boş:-; Geçersiz:
3.3 Birinci Madde için İkinci Turda Verilen Önergeler (Tümü Reddedilmiştir.– 6 Mayıs 2010)
1.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “Altıncı Kısmında yer alan” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Zeyid Aslan Osman Coşkun
Tokat Yozgat
Gerekçe:
Kanun tekniği açısından maddenin daha anlaşılır hâle gelmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
2.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 25 inci maddesinde geçen “Anayasasının” ibaresinden sonra gelmek üzere “Altıncı Kısmında yer alan” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Aşkın Asan
Ankara
Gerekçe:
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa teklifimizin 25’inci maddesi üzerindeki önergemiz üstünde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu kürsüden, 12 Eylül 1980 sabahı saat beş buçukta, on bir yaşındaki kardeşiyle birlikte, Thompsonların, uzun namlulu silahların alnına dayandırılmasıyla uyandırılmış on beş yaşındaki bir çocuk olarak konuşuyorum. Ben bugün bu kürsüden, 12 Eylül sabahı Türkiye'nin her köşesinde, her ilinde, ilçesinde, mahallesinde, sokağında, sabah yataklarından namlularla uyandırılan, çocuklarının, eşlerinin, analarının feryatlarıyla cemselere bindirilen milyona yakın insan adına sizlere sesleniyorum. Ben bugün bu kürsüden, darbeye zemin hazırlayabilmek için kimi gencecik fidanları idam sehpalarında, kimi gencecik fidanları da sokaklarda öldürtenlerden hesap sormayı bekleyen acılı annelerin, acılı kardeşlerin, acılı babaların adına sesleniyorum ve onlar adına ve kendim adına diyorum ki: 12 Eylül kandır, 12 Eylül trajedidir, 12 Eylül katliamdır, 12 Eylül karanlığın sembolüdür, 12 Eylül Türkiye'nin geleceğinin mezara gömüldüğü gündür. İşte, böylesine bir süreci bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına, bu ülkenin gencecik fidanlarına yaşatanlardan bugün burada bu Meclis olarak hep birlikte hesap sormanın zamanı gelmedi mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Geldi, önergemizi kabul ederseniz geldi.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Bugün burada 12 Eylül’le yüzleşmenin, bugün burada 12 Eylül’le hesaplaşmanın hep birlikte önünü açarak…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Açmıyorsun, açmıyorsun.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Ben istatistikleri vermiyorum. Milyonlara yakın gözaltında, binlerce insanların işkencehanelerde, kafeslerde gördükleri zulümlerin, eziyetlerin, işkencelerin hesabını bugün burada hep birlikte soralım istiyorum.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Edebiyat yapıyorsun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önergeyi kabul edeceksin o zaman.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Ben, özellikle bugün burada, Meclis olarak vereceğimiz, biraz sonra vereceğimiz oyla 12 Eylül’ü ve 12 Eylülcülerin bu ülke insanına yaptıklarını unutmamak için, unutturmamak için bugün burada birlikte olalım diyorum.
Yine, Ozan Arif’in dediği gibi “Zindanlar, hücreler, gizli bölmeler…”
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Anlaşıldı. Anlaşıldı.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – “…Gizli bölmelerde gizli ölümler/İşkenceler hakaretler, zulümler/Unutamam, unutamam, unutamam.” demek için bugün birlikte hareket edelim. Çünkü, 12 Eylül’ün öncesinde zemin hazırlamak için, 12 Eylül’ün sonrasında da kendilerine kılıf bulmak için yok edilen, işkence gören, öldürülen, idam edilen tüm gençler, tüm çocuklar bizim çocuklarımızdı.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Roman yaz, roman.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Onlar bu memleketin öz evlatlarıydı. Onlar eylülün kırdığı güllerdi.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Onlar burada, sen neredesin?
ZEYİD ASLAN (Devamla) – İşte diyorum ki, 12 Eylül’ün bu çocuklara ve 12 Eylül’den sonra jakoben bir zihniyetle, ideolojik bir anlayışla tek tip insan yaratma çabası içerisinde bir nesil oluşturmaya çalışanlara, gelin bugün oylarınızla destek verin. Gelin bugün acılı anaların yüreklerini ferahlatın.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sen roman yaz, roman.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sen önergene bir oy ver önce.
ATİLLA KART (Konya) – Önergeye neden destek vermiyorsun, onu söyle.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Devam edin Sayın Aslan, buyurun.
ATİLLA KART (Konya) – Önergeye neden destek vermiyorsun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Niye yargılamanın önünü kesiyorsunuz, açın o zaman?
ATİLLA KART (Konya) – Neden engelliyorsun?
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Bugün burada, 12 Eylül sonrası…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 12 Eylül’ü aklıyorsunuz burada.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …bütün siyasi ekmeğini 12 Eylül karşıtlığından yiyenleri…
ATİLLA KART (Konya) – 12 Eylül’ü niye himaye ediyorsun, onu söyle.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …bugün burada, “Gece yarısı baskınıyla geldiler, halkımız idamların hesabını soracak, beşi bir yerde anayasası…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ne zaman?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hangi yasayla soracak?
BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim, ek süre veriyorum, lütfen.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – “…12 Eylül rejimini tarihin karanlığına gömeceğiz.” diyenleri biraz sonra bu kulübelerde görmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 12 Eylül’ün 12 Eylül karşıtlığından siyaseten nemalananları, asıl 12 Eylül ürünü olanları 12 Eylül’le hesaplaşmak için bu kulübelerde görmek istiyorum…
ATİLLA KART (Konya) – Bu kadrolar nerede görev yapıyor, bir bakar mısın?
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …ve diyorum ki: Elbette, ben şu görüşmeler sırasında gördüm ki, darbelere avukatlık yapanlar darbecileri yargılayacak cesareti bulamazlar, bunu gördüm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Doğrudur, aynen öyle(!)
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Beni lütfen yanıltın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 12 Eylül ürünü olanlar yargılamanın önünü kesemezler!
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada…
ATİLLA KART (Konya) – 12 Eylül’ün valileri nerede görev yapıyor; sayın bakanları nerede görev yapıyor?
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …bu madde üzerinde “Bizim üzerimizde 12 Eylül acısı yaşandı.” diyenleri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, Sayın Aslan, ek süreniz de doldu efendim, lütfen... Lütfen… Genel Kurulu selamlamanız için açıyorum, sadece selamlamanız için.
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) – Yanı başında o bakanlar. O bakanlar yanı başında.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Mamak Cezaevinde C-5’lerde, kafeslerde insanlık dışı muamelelere maruz kalmış Mustafaların annesinin yüreğini ferahlatacak bir irade bekliyorum. Bugün burada, Diyarbakır Cezaevini bu kürsüye gelip anlatıp da orada insanlık dışı muamelelere maruz kalanların… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yuh sana, yuh!
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – İşine bak!
BAŞKAN – Lütfen, tamam. Sayın Aslan, Genel Kurulu selamlayın efendim, lütfen.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – ...hakkını savunduğunu söyleyip de oy kullanamayanların yarın oraya nasıl gideceğini sormak istiyorum ve bugün burada… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yuh sana, yuh!
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Utan, utan!
BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen… Selamlamanız için açtım mikrofonu.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …biraz sonra kullanacağınız oyla… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, on dakika oldu, niye müsaade ediyorsunuz!
RECEP TANER (Aydın) – Oturuyorsun orada Sayın Başkan!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Yeter artık!
BAŞKAN – Sayın Aslan, tamam, oturun lütfen yerinize, tamam.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …biraz sonra kullanacağınız oyla…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen efendim, ek süreniz de doldu, tamam, teşekkür ederiz. Sayın Aslan, tamam, doldu süreniz, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, daha neyi bekliyorsunuz!
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …Türkiye'nin bir dönemine kara leke olarak geçmiş insanlara yargı yolunu açacak bu maddeye…
BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen konuşmanızı… Lütfen, tamam…
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …ya buraya girer, bu yargı yolunu açacak bu maddeye “evet” deriz, beyaz oy veririz, Türk demokrasi tarihine kahramanlar olarak geçeriz. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen… Teşekkür ederiz, tamam.
ZEYİD ASLAN (Devamla) – Ya da cuntacılara, darbecilere cesaret verir… (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aslan, lütfen dedim, lütfen kürsüyü boşaltın. Lütfen…
ZEYİD ASLAN (Devamla) – …postal sesini duyunca şapkalarını alıp gidenler gibi… (MHP sıralarından “Yuh sana!” sesleri, gürültüler)
Oylamanın Sonucu(1 ve 2. Önergeler) : AYNI OLDUĞUNDANB BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
3.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında Kanun teklifinin çerçeve 25. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fehmi Murat Sönmez Tekin Bingöl
Eskişehir Ankara
"Madde 25 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15:
Anayasa'nın Geçici 3 ncü maddesi ile hukuki varlıkları sona eren 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun ile 2356 sayılı Millî Güvenlik Konseyi Hakkında Kanun'da ifade edilen Millî Güvenlik Konseyi'nin Başkan ve üyeleri hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309 ncu, 311 nci ve 312 nci maddeleri uyarınca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250 ve devamı maddelerince görevli adli yargı mercileri tarafından soruşturma açılarak, yargılamaları da bu merciler tarafından yapılır. "
Gerekçe:
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa değişikliğinin 25’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkelerin tarihlerinde gururla andıkları sayfalar vardır. Örneğin Türkiye tarihinde emperyalizme karşı verilen bağımsızlık mücadelesi bu şanlı sayfalardan birisidir. Yine ülkelerin tarihlerinde utançla anılan, karanlık sayfalara yazılan dönemler de vardır. İşte 12 Eylül askerî darbesi bu utanç sayfalarından birisini oluşturur.
Bugün 6 Mayıs 2010. Bundan otuz sekiz yıl önce 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildiler. O 3 devrimci genç, kısa ama onurlu yaşamlarıyla birlikte, sıkıyönetim mahkemelerindeki o kararlı tutumları ve darağacına giderken takındıkları yurtsever ve cesur tutumlarıyla saygıyla anılmaktadırlar ama Denizleri asanlar ile 12 Eylül askerî darbesini yapanlar, utançlarıyla tarihin karanlık sayfalarına adlarını yazdırdılar.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül askerî darbesi sağcısıyla solcusuyla yüz binlerce insanı soruşturmalardan, işkence tezgâhlarından geçirdi. Bu darbe birçok insanı hedef almıştı ama bunlarla birlikte o soruşturmadan geçirilenlerin milyonlarca ailesi de âdeta perişan edildiler.
12 Eylül askerî darbesini yapanlar, daha sonra hayata geçirdikleri, talimatla yaptırdıkları, emir-komuta zinciri altında hayata geçirdikleri 12 Eylül askerî Anayasası’nı, isteklerini, taleplerini ve korunmalarını sağlayacak bir şekilde ortaya koydular. Yani 12 Eylül askerî darbesini yapan generaller emrettiler, o Anayasa’yı yapanlar arz ettiler.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül askerî darbe Anayasası’nın içinde var olan geçici 15’inci madde generallerin ve 12 Eylül’ü uygulayanların koruma zırhıydı. Ama bugün görüştüğümüz Anayasa değişikliğinde yürütmeden kaldırılmak istenen 15’inci madde ile diğer masum maddeler, tıpkı 12 Eylül Anayasası gibi bir kalkan olarak kullanılmaktadır, geçirilmek istenen maddeler için bir örtü, bir kılıf görevini görmektedir.
Aslında 12 Eylül Anayasası’nı tartışıyorken iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız bu Anayasa’yı demokratik bir teamülle, özgürlükçü bir yaklaşımla değiştirdiklerini iddia ediyorlar. Çok uzağa gitmeye gerek yok, yakın tarihte 28 Şubat süreci ile 27 Nisan’ın hesabını sormadan, onları masaya yatırmadan, 12 Eylül Anayasası’nın, 12 Eylül darbesinin hesabını görmek ucuzca bir yaklaşım olacak değerli arkadaşlar. Zira 28 Şubat ile 27 Nisan’ı yeri geldiğinde mağduriyet olarak kullanan ve bundan siyaseten nemalananlar, önce onların, bu yakın tarihin somut girişimlerinin hesabını görmek durumundadırlar.
“27 Nisan bildirgesini o gece kendim hazırladım, kendim yayınladım.” diyen general herhâlde özde Atatürkçü’ydü, onun için hesap sorulmuyor!
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül Anayasası’nın mağdur ettiği insanların bir beklentisi var: Onlar 12 Eylül Anayasası’ndan ve geçen süre içerisinde ödedikleri bedellere rağmen hâlâ yüreklice, kararlı ve onurlu bir duruş sergiliyorlar. Hiçbir zaman ne kulvar değiştirdiler ne de yol arkadaşlarını, satmadılar. Onlar bir şey istiyor değerli arkadaşlar: Hiç olmazsa otuz yıl önce bu ülkede ceberut bir yönetim sergileyen faşist cuntanın generallerinden ve uygulayıcılarından hesap sorulsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bingöl, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
Buyurun.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Oy bile vermiyorsun!
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, müdahale etmeyin.
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek sadece ve sadece bir parti, hangi siyasi parti olursa olsun ya da hangi siyasal iktidar olursa olsun tek başına hayata geçirirse mutlaka ve mutlaka onun içinde o partinin ya da o kuruluşun siyasi düşünceleri ve onun çıkarları yansıyacaktır. O nedenle, tek başına hazırlanan bir anayasal düzenleme hiçbir zaman tüm toplumu kucaklayan mutabakat zaptı olmayacaktır. Çünkü anayasa metinleri mutabakat metinleridir ve tüm yurttaşların kendilerini güvencede hissettiği metinlerdir. Oysa bugün hazırlanan metin tamamen taraflı, hiçbir şekilde uzlaşma zemini aranmadan hazırlanan metinlerdir.
Sayın Bakan, az önce yaptığınız açıklamaya değinmek istiyorum: Geçici 15’inci madde yürürlükten kaldırıldıktan sonra, az önce bahsettiğim sadece ve sadece bedel ödeyen insanların yargılamak istedikleri ve hesap…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bingöl, ek süreniz de doldu efendim. Sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için açıyorum mikrofonu.
Buyurun Sayın Bingöl, lütfen...
TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
O madde yürürlükten kaldırıldıktan sonra 12 Eylül askerî darbesini yapan generaller, faşistler ve o darbenin uygulayıcılarından hesap sorulmadığı zaman bunu nasıl izah edeceksiniz ve o bedel ödeyen insanlara, halka nasıl hesap vereceksiniz diye çok merak ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
4.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/656 Esas numaralı 7.11.1982 tarih ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında Kanun teklifinin çerçeve 25. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rasim Çakır
Malatya Edirne
"Madde 25 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15:
Anayasa'nın Geçici 3 ncü maddesi ile hukuki varlıkları sona eren 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun ile 2356 sayılı Millî Güvenlik Konseyi Hakkında Kanun'da ifade edilen Millî Güvenlik Konseyi'nin Başkan ve üyeleri hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 309 ncu, 311 nci ve 312 nci maddeleri uyarınca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250 ve devamı maddelerince görevli adli yargı mercileri tarafından soruşturma açılarak, yargılamaları da bu merciler tarafından yapılır. "
Gerekçe:
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 91 affı var Sayın Başkan. 80 suç… CMUK 104-105… Yani kandırmayın.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir saniye, bir saniye… Ben bir sayın milletvekilimizi kürsüye davet ettim, böyle bir usul olmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış bilgi veriyor ama efendim. Doğru değil dediği.
BAŞKAN – Lütfen efendim, sonra aranızda görüşürsünüz onları.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklara geçsin, Bakan milleti yanlış bilgilendiriyor.
BAŞKAN – Sonra onları aranızda konuşursunuz, görüşürsünüz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 12 Eylül’ün ayıbını üzerinden henüz atamadılar. Onun için…
OKTAY VURAL (İzmir) – 12 Eylül ayıbı üzerinizde zaten.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biraz gerçekçi olalım, bu konuda uzlaşalım.
BAŞKAN – Sayın Çakır, buyurun lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Süremi yeniden başlatın o zaman Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Süreyi yeniden başlatalım, tabii, haklı.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak 12 Eylül’den kalan Anayasa’nın geçici 15’inci maddesinin kaldırılması ve 12 Eylül’ü yapanlara yargı yolunun açılmasıyla ilgili bir görüş birliği içerisinde olduğumuzu Anayasa çalışmaları içerisinde hep gözlemledik. Fakat biz muhalefet olarak… Bu yaptığımız çalışmalarda Türkiye'nin önemli hukukçuları -az önce Sayın Bakan ve Komisyon izah etti ama- bu konuda anlaşmazlık içerisindeler. Bazı hukukçular “Yargılanabilir.” bazı hukukçular zaman aşımı veya başka gerekçelerle “Yargılanamaz.” görüşü içerisindeler. O zaman mademki hep beraber bir görüş birliği içerisindeyiz, Anayasa’nın geçici 15’inci maddesine bizim vermiş olduğumuz önergeyi ilave etmekte ne sakınca var değerli arkadaşlarım, soruyorum size. Bu, hem bu maddenin kaldırılması ve cuntacıların yargılanmasını talep eden iktidar milletvekili arkadaşlarımın samimiyetini test edecektir, diğer taraftan da eğer bu önergeye “Hayır.” derseniz o zaman da bakalım tarih mi yazacaksınız, yoksa tarih mi sizi nasıl yazacak, hep beraber, Allah ömür verirse göreceğiz.
Değerli arkadaşlarım, biz, bugünlere 12 Eylüllerde bedel ödeyerek geldik. Önce rahmetli Alpaslan Türkeş’le, rahmetli Bülent Ecevit’le Dil ve İstihbarat Okulunda işkence odalarında, sonra Ankara Emniyetinin DAL şubelerinde, daha sonra Mamak’ın aslan kafeslerinde, tecrit odalarında bedel ödeyerek bugünlere ve bu koltuklara geldik.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Başka kimse yoktu orada değil mi, sadece sen ödedin!
BAŞKAN – Lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Onun için, siz değerli arkadaşlarımızın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen değerli arkadaşlar, yerinizden konuşmayın.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – …bu süreçte en küçük bir bedel ödemeyen değerli arkadaşlarımızın bu konuda muhalefet milletvekillerine söz söylemeye ve yargılamaya kesinlikle hakkının olduğunu düşünmüyorum.
Sizler 12 Eylül’ün geçici 15’inci maddesini kaldırıp yerine, yapmış olduğunuz bu Anayasa değişikliğiyle 12 Eylül cuntasının bile cesaret edemediği bir yeni anayasayı, daimî anayasa olarak Anayasa’nın içerisine sokmaya gayret ediyorsunuz, geçiciler daimî hâle geliyor sizlerin bu gayretleriyle.
Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet, yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanların çağdaşlaşma, modernleşme ve birlik beraberlik içerisinde yaşayabilmek için oluşturmuş olduğu en önemli bir siyasal organizasyondur ve 12 Eylül zannetmeyin ki sadece, 12 Eylülde gençleri cezaevine atmak, idam etmek gibi bir amaç için yapılmıştır. O, sadece 12 Eylül’ün küçük bir sonucudur. 12 Eylül… 29 Ekim 1923’ten 12 Eylüle kadar cumhuriyetin gece gündüz çalışarak bu ülkede yaşayan insanların birlik beraberliği, kalkınması, refahı ve mutluluğu için oluşturduğu temel kurumların 12 Eylül’den sonra bir bir yok olduğunu görüyoruz. 12 Eylül öncesi kurulan zirai donatım kurumlarından tutun, demir çelik fabrikalarından tutun, alüminyum tesislerinden tutun, Ziraat Bankasından tutun, Toprak Mahsulleri Ofisine kadar, bu ülkede kim ki yaşıyorsa herkesin günlük yaşam standartlarını yükseltmeyi ve ekmeğini büyütmeyi amaçlayan cumhuriyet kurumlarının 12 Eylül’den sonra bir bir özerk hâle getirildiği, özelleştirildiği ve cumhuriyetin yavaş yavaş sizlerin sayesinde sırtını bu yoksul halka dönmeye başladığını görüyoruz. 12 Eylül sadece bir kesit değildir, 12 Eylül bir süreçtir, 12 Eylül 1980’den başlayan hatta daha önce suni olarak 12 Eylül koşullarını yaratarak başlayan ve bugün de devam eden bir süreçtir. Yani 12 Eylül bitmiş değildir, 12 Eylül devam ediyor ve sizler 12 Eylül’ün bir ürünüsünüz, sizler 12 Eylül’ün büyük idealine ulaşabilmesi için bir araçsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Zannetmeyin ki kendinizi 12 Eylül’e karşı tavır alan bir siyasal partisiniz. Tam tersi, 12 Eylül koşullarından yararlanarak iktidar olmuş ve 12 Eylül’ün temel anlayışını devam ettirmeyi tarihsel görev üstlenen bir siyasal organizasyonsunuz. 12 Eylül bu ülkede ne zaman bitecektir? İşte, gerçek sosyal demokrat bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiğinde 12 Eylül süreci tamamlanmış olacaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yani gerçek sosyal demokrat olduğunuzda, öyle mi?
BAŞKAN – Sayın Çakır, konuşmanızı tamamlayın lütfen. Ek süre veriyorum.
Sayın Çakır, buyurun.
Lütfen, değerli milletvekilleri, sakin olalım…
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bugün 6 Mayıs. Bugün tek amacı, tek isteği tam bağımsız Türkiye olan ve yirmi dört yaşında boynunu yağlı kemende sokarken “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!” diyen Denizlerin idam edilişinin 38’inci yıl dönümü.
Ben, Edirne Milletvekili olarak bu, idamla ilgili çıkmış olan kanunun bu Meclis tarafından kaldırılmasını ve en kısa zamanda bir kanun teklifi vererek bu konuda sizlerin de destek vermenizi talep ediyorum ve buradan Can Yücel’le otuz sekiz yıl önceye seslenmek istiyorum:
“Aşk olsun be çocuk, aşk olsun.
Eğer üzülüyorsam sana anam avradım olsun.”
Sevgili arkadaşlarım, sözlerimi tamamlıyorum. Bu millet büyük bir millettir, bu millet sever, yüzde 30 oy verir, 34 oy verir, yüzde 47 oy verir, iktidar yapar, bağrına basar, gönlüne koyar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakır, sadece selamlamanız için açıyorum.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Öyle bir millettir ki bu sevdiğini sever ve bağrına koyar ve iktidar yapar, yüzde 47 oy verir, 60 oy verir ama unutmayın değerli arkadaşlarım, bu millet elindeki kendi kendini yönetme yetkisini, cumhuriyet ve demokrasi yetkisini hiç kimseye vermez. Kim ki bu milletten aldığı demokratik hakkı ve yetkiyi, bu ülkeyi yönetmek adına aldığı yetkiyi bir padişahlık yetkisine dönüştürmeye çalışıyorsa, bilin ki bu millet buna izin vermez.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu (3 ve 4. Önergeler): AYNI OLDUĞUNDAN BİRLİKTE OYLANMIŞ VE KABUL EDİLMEMİŞTİR.
5.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
A. Kenan Tanrıkulu
İzmir
Madde 25.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sürülemez” ibaresi “sürülebilir” şeklinde, “başvurulamaz” ibaresi “başvurulabilir” şeklinde, ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye son fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanının oluşturulduğu tarihe kadar geçen süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, Milli Güvenlik Konseyinin, bu dönemde kurulmuş hükümetlerin ve Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarını uygulayan idare, yetkili organ, merci ve görevliler tasarruflarından dolayı yargılanabilir.”
“Açılacak davalarda zaman aşımı süresi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte işlemeye başlar.”
Gerekçe:
12 Eylül askeri harekatı sebebiyle işlenen cezai, mali ve hukuki sorumluluk taşıyan fiillerin yargı mercii önüne getirilmesini engelleyen Anayasa’nın Geçici 15. maddesi hükmü, bu fiiller sebebiyle yargılanmasını mümkün hale getirilmektedir.
Ayrıca, Anayasa engeli sebebiyle fiilen ve hukuken açılamayan davaların, bu engelin ortadan kaldırılması ile ortaya çıkacak zaman aşımı tartışmalarının uygulamada yaratabileceği tereddüdü ortadan kaldırmak amacı ile bu önerge verilmiştir.”
Oylamanın Sonucu: KABUL EDİLMEMİŞTİR.
6.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 25 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mehmet Şandır Atila Kaya Mehmet Ekici Oktay Vural
Konya Mersin İstanbul Yozgat İzmir
Madde 25.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye son fıkra olarak aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanının oluşturulduğu tarihe kadar geçen süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ile yargı merciine başvurulabilir.”
“Açılacak davalarda zaman aşımı süresi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte işlemeye başlar.”
Hükümetin Önergeye Katılmama Gerekçesi:
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, izin verirseniz, İç Tüzük’ün 87/9’uncu maddesi gereğince katılmama gerekçemizi de ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – 1982 Anayasası’nın geçici 15’inci maddesi yürürlüğe girdiği zaman, o zamana kadar -12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası- darbe yapan veya onlarla birlikte bu suça katılanlarla ilgili her türlü işlemi durdurmuştu, zaman aşımı durmuştu. Şimdi, geçici 15’inci maddenin kalkmasıyla birlikte, zaman aşımı yeniden işlemeye başlayacaktır. O nedenle, bu ve benzeri önergelere katılmıyoruz. Zaman aşımı, geçici 15’inci maddenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu değişiklikle kaldırılmasıyla şimdi başlayacaktır.
Bu gerekçeyle katılmıyoruz efendim.
Gerekçe:
MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü milletin kürsüsü. Bu kürsüde 12 Eylül konuşulurken lütfen, dillerimizi değil, yüreklerimizi ve aklımızı konuşturalım çünkü 12 Eylül askerî harekâtı sadece birtakım gençlik gruplarına veya birtakım siyasal partilere karşı yapılmış bir askerî harekât değildir. Amerikalıların “our boys” dedikleri kişilerin, büyük güçlerin stratejik menfaatleri çerçevesinde Türkiye’deki sosyal dengelerin yeniden şekillendirilmesi, siyasi yapının ve hukukun yeniden şekillendirilmesi, ekonomik anlayışın neoliberal konjonktüre uydurulması amacıyla yapılmıştır. Dolayısıyla, 12 Eylül Anayasası’nın eylem ve fiillerine karşı durmak her Türk insanının demokratik hakkı ve insani bir görevdir. Bu sebeplerle herkesin 12 Eylül hakkında konuşmak gibi bir hakkı da vardır. Bu sadece cezaevlerinde çile çeken benim arkadaşlarımın hakkı değildir, Türk milletinin hakkıdır. Dolayısıyla, herkes konuşur, konuşmalıdır ancak konuşurken dar parti hesaplarının aleti ve istismar malzemesi yapılamayacak kadar kıymetli bir konudur.
Değerli milletvekilleri, benim, bir davanın, bir dinin veya bir ideolojinin samimi müminlerine saygım sonsuz. Mücadelelerini benimsemesem de, onlara karşı duruş göstersem de saygı duyarım. Küfrü, kötülüğü, şerri tanır, izler ve zararlarına karşı tedbir alırım ancak kalbiyle dili aynı olmayanlardan, amacına ulaşmak için her türlü yalanı kullanmaktan çekinmeyenlerden ve emanete ihanet edenlerden Allah’a sığınırım. İşte bugün öyle şeylerle karşı karşıyayız ki “Amaca giden yolda her şey mübahtır.” Makyavelist anlayışının esiri olmuş bir sürü konuşmayı buradan dinliyoruz. Onun için diyorum ki: Burada 12 Eylül’ü konuşanlar kalplerini ve akıllarını koysunlar.
Değerli arkadaşlarım, bu bize azap veriyor, bu bizi üzüyor. “12 Eylül ihtilali kimi, neyi, nasıl beslemiş?” sorusunun cevabını veremeyenler 12 Eylül’ü anlayamaz.
Sürem yetmeyecek, biliyorum ama başlıklar hâlinde söyleyeyim:
12 Eylül harekâtı PKK’yı besledi. 80 öncesinde Siverek, Viranşehir civarındaki 300 kişilik grup, eğer dört yıl sonra iki tane ilçeyi basabiliyorsa, bunun cevabını verebiliyorsanız 12 Eylül’ü kavradınız demektir.
Neoliberal kodamanları besledi. 12 Eylül öncesinde beş dikili ağacı olmayanların nasıl zengin olduklarına şahit olduk.
Başka kimi besledi? Güya dinî referanslı -12 Eylül öncesinde- 300-500 kişilik grupların, 12 Eylül sonrasında nasıl ekonomik ve sosyal gruplar hâline dönüştüğünü izledik.
Peki kimi ezdi 12 Eylül? Antiemperyalist karakterli, bu ülkenin çocuklarını ezdi.
İşte, eğer bunu kavrıyorsak, şunu da bize demeyin… 12 Eylül işkencesinin çilehanelerinin her türlü işkencesinden geçmiş, istikbalinden olmuş insanları sadece siyasi hesaplar uğruna 12 Eylül Anayasası’nı savunmakla, 12 Eylül’le özdeşleşmekle, antidemokratik olmakla suçlayacaksınız, öyle mi? Bu, dürüstlük değildir arkadaşlar; bu, siyasi ahlaka sığmaz; bu, haddini aşmaktır; bu, 12 Eylül şehitlerine saygısızlıktır; aslında hiç de sevmediğiniz insanların istismarı anlamına gelir.
Bizim neslimiz, solcusuyla sağcısıyla, demokrasinin erdemini, işkencenin nasıl bir insanlık suçu olduğunu, bağımsızlığın değerini, bir bardak, bir cam bardak çayın değerini çilenin, işkencenin içinde öğrendi. Dolayısıyla, şimdi bu insanları 12 Eylülcülükle, 12 Eylül rejimini savunmakla suçlamak ne kadar büyük bir haksızlıktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri… Lütfen yerinizden konuşmayın.
MEHMET EKİCİ (Devamla) – Eğer samimiyseniz, eğer yüreğiniz yetiyorsa önergemize destek verin. Bu açıklama, Sayın Bakanın yaptığı açıklama yanlış bir açıklamadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekici, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın efendim lütfen.
MEHMET EKİCİ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.
Zaman aşımı dolmuştur. Önergemiz, zaman aşımını kaldıran bir önergedir. Samimiyseniz, yüreğiniz yetiyorsa, kalbinizi ve aklınızı buraya koyabiliyorsanız bu önergeye “evet” deyin veya benzeri bir önerge verin.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül’ü anlamak budur, kavramak budur. “12 Eylülcü” diye suçladığınız insanlar cezaevlerine tıkılmışken birileri soluğu Suudi Arabistan’da ve İngiltere’de aldı. Biz şapla şekeri birbirine karıştırmayız. Mücadelemizi, ülkücü hareket olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu hesaplaşmayı sonuna kadar götürecek kadro elbette biziz ama 12 Eylülcülerle birlikte resim verenlerin, onları ağırlayanların -isimlerini kullanmak istemiyorum burada- kimler olduğu da şurada mevcut. İsterseniz bu fotoğrafları, Kenan Evren’in yanına sübhaneke boncuğu gibi dizilenlerin fotoğraflarını isteyene gösteririm.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekici, ek süreniz de doldu.
MEHMET EKİCİ (Devamla) – Hocam, çok kısa…
BAŞKAN – Genel Kurulu selamlayabilmeniz için tekrar açıyorum.
Buyurun, lütfen tamamlayın.
MEHMET EKİCİ (Devamla) – Onun için, hep beraber “Despotizmle mücadele ediyoruz.” derken despotlaşmadan, “Hak kuvvetlinin değil, hak haklınındır.” anlayışı içerisinde, gelin, zaman aşımını yok edelim.
Bir sözüm de Sayın Bahçekapılı’ya. Burada geçen gün bir konuşma yaptınız Hanımefendi. Sizden rica ediyorum, lütfen, benim şehitlerimi anarken, o darağacının altından geçenleri anarken lütfen gülmeyin! Bizim yüreğimiz yanarken lütfen gülmeyin! (MHP sıralarından alkışlar)
Efendim, önergemize destek istiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Oylamanın Sonucu: KABUL EDİLMEMİŞTİR.
7.Önerge
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 25 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan İbrahim Binici Bengi Yıldız Sebahat Tuncel Hasip Kaplan
Iğdır Şanlıurfa Batman İstanbul Şırnak
Madde 25- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Geçici Madde 15- 12 Eylül darbesini yapan generaller, danışma meclisi üyeleri, bakanları ve tüm kamu görevlileri hakkında yargı yoluna başvurulabilir.
Darbe sonucu mağdur olanlardan özür dileme ve geçmişle yüzleşme bir erdemliliktir.
Mağdurların itibarları ve hakları iade edilir, zarar görenlere tazminat ödenir.
Vatandaşlıktan çıkarılanların vatandaşlığı yeniden konulur.
İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.
Gerekçe:
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime otuz sekiz yıl önce bugün idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı saygıyla anarak başlamak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye siyasi tarihinin en önemli kavşağı olan ve totaliter rejimin başlangıç noktasını oluşturan 12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye halkına bedelleri çok ağır olan bir yıkım yaşattı. Binlerce gözaltı, tutuklama, fişleme, işkence, sürgün bu dönemin dehşet veren uygulamaları oldu. Diyarbakır Cezaevinde, Mamak’ta, Metris’te ve daha, sayısız birçok cezaevinde vahşet günleri yaşatıldı. İnsanlık onuru paramparça edildi. Militarizmin devreye soktuğu onlarca korkunç uygulama ardın sıra birbirini izledi. Bu trajedi o kadar uzun sürdü ki günümüze kadar devam edecek şekilde varlığını korudu. Zaman geçtikçe daha çok insan tutuklandı. Öyle ki bugün cezaevleri cumhuriyet tarihinin en yüksek doluluk düzeyine ulaştı ve cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar çocuk tutuklandı. Ülke faili meçhul cinayetler cehennemine çevrildi. Binlerce köy boşaltıldı. Oluşturulan hukuk dışı çeteler devletin kirli işlerinin tetikçiliğini yaptılar. Emeğiyle geçinen yurttaşlar, yaratılan güvensiz ve güvencesiz ortamda kölelik koşullarına zorlandılar. Zenginlerin daha çok zenginleştirildiği bu ortamda işsizler ordusu yaratıldı ve şiddet toplumun bütün kesimleri üzerinde hâkim kılındı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aradan tam otuz yıl geçti, ne yazık ki, Türkiye kendi faşizmiyle hesaplaşmadı. İnsan onurunu temel alan felsefeden yoksun, demokrasi ve özgürlüklerden beyhude, devlet eksenli 82 darbe Anayasası’nın baştan sona yeniden düzenlenmesi, darbeciler ve onların yarattığı zihniyetle mücadelenin en belirgin ögesi olacaktır.
Başlangıç metinlerine hiç dokunulmayan, faşist karakteri korunmak istenen ve Anayasa’yı bütünlüklü bir dönüşüme tabi tutmaktan imtina eden bu düzeyde sığ bir değişikliğin, bir hesaplaşma olmadığı açıktır. 12 Eylül darbesinin ürünü olan bütün yasalar, mevzuatlar, kurumlar olduğu gibi duruyorken 12 Eylül darbesinin mahkûm edilmesi söz konusu olabilir mi? Siyasi Partiler Yasası’na, YÖK’e, Millî Güvenlik Kuruluna, DGM’lerin yeni versiyonu olan özel yetkili ağır ceza mahkemelerine dokunulmazken 12 Eylül darbesi nasıl işlevsiz kılınabilir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın farklı ülkelerinde de darbeler olmuş, faşizm rüzgârları estirilmiştir. İspanya’da, İtalya’da, Almanya’da bir döneme damgasını vuran faşist rejimler yenilmeye mahkûm edildiler. Bu ülkeler kendi geçmişleriyle yüzleştiler ve yaşatılan karanlık dönemlerin aktörlerinden hesap sordular. Türkiye’de ise bu aktörler her zaman iş başında oldular. Devletin bütün kurum ve kuruluşlarında, politikalarında ve toplum üzerinde kurulan hâkimiyet bu hükümdarlığa dönüştürüldü. Dünyanın hiçbir ülkesinde darbecilere Türkiye’de olduğu kadar saygı gösterilmedi ve hiçbir ülkede darbecilere bu kadar uzun süre itaat edilmedi. Darbeyle hâkim kılınmak istenen zihniyetin bir versiyonu 28 Şubatla uzlaşmanın bir ürünü olan AKP’nin demokrasi mücadelesi görüntüsü vermeye çalışsa da, 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmak niyetinde olmadığı gayet açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye tarihinde görevinden alınan ilk savcı, Kenan Evren’i darbe yapmak suçundan yargılamak isteyen savcıydı; ikincisi ise Şemdinli Savcısı oldu. Dönemin Genelkurmay Başkanının, Şemdinli olayının faillerini “iyi çocuk” olarak tanımlamasından sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Buldan, konuşmanızı tamamlayın lütfen, ek süre veriyorum.
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
…AKP İktidarının Şemdinli Savcısını görevden alması, askeri, hukuktan üstün kılmak değil de nedir?
27 Nisan e-muhtırasından sonra askerî darbenin mağdurunu oynayan AKP İktidarı, aynı Genelkurmay Başkanını trilyonluk zırhlı araçla mükâfatlandıran AKP İktidarı değil midir?
Darbeci olarak nitelendirdiği Genelkurmay Başkanıyla Dolmabahçe Protokolü’nü imzalayan AKP Lideri değil midir?
Yine, Genelkurmay Başkanı “Herkes doğru yerde dursun, dikkatli olsun.” uyarısında bulunduktan sonra “Biz doğru yerde duruyoruz, gerisini yanlış yerde duranlar düşünsün.” diyerek hizada olduğuna dikkat çeken de AKP Hükûmetinin Başkanı değil midir? Kaldı ki bütün bu olanlar uzak bir tarihte değil, son birkaç yıl içerisinde yaşanmıştır.
Militer güçlere itaat etmeyi, demokratik olduğunu iddia ettiği karakterine sindirebilen bir Hükûmet, bu mücadeleyi göğüsleyecek basirete sahip olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Buldan, ek süreniz de doldu. Lütfen Genel Kurulu selamlayın efendim, tekrar açıyorum mikrofonunuzu.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, bitiriyorum.
Geçici 15’inci maddenin kaldırılmasını olumlu bulduğumuz hâlde, darbecilerden hesap sormak için asla yeterli olmayacağını belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)
Oylamanın Sonucu: KABUL EDİLMEMİŞTİR
3.4 Birinci Maddeye İlşkin İkinci Tur Gizli Oylama Sonucu (Teklif Metninin Aynı Kabul Edilmiştir.)
Oy Sayısı: 409; Kabul: 337; Ret: 72; Çekimser: ; Boş:-; Geçersiz: