05-12-2019
Anayasa Mahkemesi 16/10/2019 tarihinde E.2019/70 numaralı dosyada, kanal ve frekans kullanım bedelini 6112 sayılı Kanun’un 42. maddesine göre ödemeyen kuruluşların karasal yayınlarının bir ay içinde durdurulacağını öngören kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kuralda, kanal ve frekans kullanım bedelini ödemeyen kuruluşların karasal yayınlarının bir ay içinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından durdurulacağı öngörülmüştür.
Başvuru Gerekçesi
Başvuruda özetle; tahsili mümkün olan bir alacak nedeniyle özel radyo ve televizyonların yayın faaliyetlerinin bütünüyle durdurulmasının RTÜK (Üst Kurul) alacağının tahsili bakımından zorunlu olmadığı, bu yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantı bulunmadığı, kuralın ölçülülük ilkesini ihlal ettiği ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Kuralla getirilen yayın durdurma tedbirinin, ilgili radyo ve televizyon kanallarının ifade ve basın özgürlüğünü sınırlandırdığı açıktır. İfade ve basın özgürlüğüne sınırlama getirilirken Anayasa’nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir.
Frekans bantları, ülkenin tamamının hak sahibi olduğu hazine malı niteliğindedir. Bu nedenle 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na göre frekans bantlarının kullanım izni Üst Kurul tarafından verilmektedir.
Kanal ve frekans bedelinin ödenmesi izin sisteminin bir gereğidir. İtiraz konusu kuraldaki gibi bu ödemelerin yapılması için idarenin tedbir uygulaması, Anayasa’nın 26. maddesinde belirtilen izin sistemi kapsamında yapılan sınırlamayı ifade etmekte olup bu yönüyle kuralla getirilen sınırlamanın anayasal bakımdan meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere ifade ve basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir. Bu bakımdan radyo ve televizyon frekans tahsisi konusunda bir izin sistemi işletilerek bu alanın sağlıklı bir düzene kavuşturulması, kanal ve radyoların sınırlı olan frekansları kullanabilmesine, dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin korunmasına hizmet edecektir. Bu itibarla izin sistemi kapsamında kanal ve frekans kullanım ücretinin tahsil edilmesini amaçlayan birtakım tedbirlere başvurulması demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırılık taşımamaktadır.
Kuralla öngörülen yayın durdurma yetkisi ile kanal ve frekans kullanım ücretlerinin zamanında ödenmesinin sağlanarak izin sisteminin tam olarak uygulanması amaçlanmıştır. Bu durumda, öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olup olmadığına ve sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin bulunup bulunmadığına bakılmalıdır.
İtiraz konusu kuralda gecikmesi ya da ödenmemesi durumunda gecikme zammı uygulanan ve icra yoluyla da tahsili mümkün olan bir alacak nedeniyle kademeli bir tedbir yöntemi olmaksızın, doğrudan özel radyo veya televizyon yayınının durdurulması öngörülmektedir.
Kanun’da ödenmeyen parasal tutar için bir sınır da öngörülmemiş, küçük meblağlar için de bu sürecin işletilebilmesine imkân tanınmıştır. Tedbir sonucunda ilgili kanalın faaliyetlerinin durması ve gelirlerinin kesilmesiyle geçici olan yayın durdurma tedbiri kalıcı hâle gelebilecektir.
Basın özgürlüğüne yönelik sınırlamaların, bireylerin haber alma hakkını da temin ettiğinden daha katı ölçütlere tabi olması gerekir. Bu çerçevede öngörülen tedbirin kuralla ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmadığı, sınırlamayla hedeflenen kamu yararı ile ifade ve basın özgürlüğü arasında bulunması gereken makul dengenin kurulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle kuralın Anayasa’nın 13., 26. ve 28. maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.