20-04-2020
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 26/2/2020 tarihinde, Yasin Akdeniz (B. No: 2016/22178) başvurusunda Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Olaylar
Askerî hâkimken 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan başvurucu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olma suçlarından tutuklanmıştır.
Başvurucu, ceza infaz kurumunda avukatıyla yaptığı görüşmelerin kayıt altına alındığını, izlendiğini ve belge alışverişinin sınırlandırıldığını ileri sürerek İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik şikâyeti kabul etmemiş, başvurucunun karara itirazı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, avukatıyla görüşmesinin kayda alınması, hazır bulunan görevli tarafından izlenmesi, avukatıyla belge alışverişinin ve görüşme süresinin sınırlandırılması nedeniyle tutukluluğa etkili şekilde itiraz edemediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Başvurucunun şikâyetine konu uygulamalar olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 667 sayılı KHK'ya dayanılarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen yazılı talimat uyarınca gerçekleştirilmiştir.
Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hâl gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinde dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında değildir. Dolayısıyla bu hak yönünden olağanüstü hâllerde Anayasa’da olağan dönem için öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür.
Bununla birlikte kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı devletin bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır. Bu bağlamda olağanüstü dönemde bireylerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına keyfî olarak müdahale edilmemesini sağlayacak güvencelerden biri müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olmasıdır.
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan KHK hükmünü kanunlaştıktan sonra norm denetimi yoluyla incelemiş ve bu hükümde yer alan tutuklu ile müdafi arasındaki görüşmeye ve belge alışverişine yönelik sınırlamaların olağanüstü dönemin koşullarında durumun gerektirdiği ölçüde olduğu sonucuna varmıştır.
Anayasa Mahkemesi ayrıca söz konusu kuralın tüm suçlardan tutuklu olan kişiler bakımından değil sadece demokratik anayasal düzenin ve kamu güvenliğinin korunması amacına yönelik olarak olağanüstü hâlle ilgili koşulları etkileyebilecek nitelikteki suçlar yönünden uygulanacağını; bu sınırlamalar için de kuralda belirli koşulların varlığının gerekli olduğunu belirtmiştir.
Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen suç söz konusu sınırlandırmaların uygulanmasını mümkün kılan suçlar arasındadır.
Darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk sürecinde de örgütsel faaliyetlerine devam etme riskinin bulunduğu yönündeki değerlendirme temelsiz değildir. FETÖ/PDY'nin örgütlenme biçimi de bu riskin derecesini artırmaktadır. Bu bağlamda anılan suçlardan tutuklu kişilerin örgütsel haberleşmelerinin avukatları ile yaptıkları görüşmeler vasıtasıyla gerçekleştirilmesi ihtimal dışı değildir.
Bu durumda olağanüstü hâlin, FETÖ/PDY üyeliği suçundan tutuklu olan başvurucunun avukatıyla görüşmelerinin izlenmesini ve kayda alınmasını meşru kıldığı değerlendirilmiştir.
Başvurucunun müdafii ile yaptığı görüşmelerin kayda alınması, izlenmesi ya da görüşme süresi ile belge alışverişinin kısıtlanması şeklindeki uygulamanın Türk ceza hukuku mevzuatında yeterli güvencelerin sağlanmış olması ve olağanüstü hâl koşulları dikkate alındığında ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.