ANAYASA MAHKEMESİ: Muhabire Müdahale Nedeniyle İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edilmesi Hakkında Basın Duyurusu

11-09-2019

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 17/7/2019 tarihinde, Erdal İmrek (B. No: 2015/4206) başvurusunda Anayasa'da güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar 

Ulusal bir gazete ve televizyonda muhabir olan başvurucu, bir dayanışma platformunun düzenlediği gösteriyi izlerken basın mensuplarına engel olan polisler tarafından darbedilmiş ve kendisine biber gazı sıkılmıştır.

Başvurucu kolluk görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuştur.  Kolluk görevlileri hakkında yapılan ceza soruşturması sonucu Başsavcılık polis memurlarının zor kullanma yetki sınırını aşmadıklarına hükmetmiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla reddedilmiştir.

Öte yandan başvurucu bu olayla ilgili olarak İçişleri Bakanlığına karşı tam yargı davası açmıştır. İdare Mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz ve ardından karar düzeltme talebi de Bölge İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.

İddialar 

Başvurucu; bir gösteriyi izlemek isteyen kendisinin de içinde bulunduğu basın mensuplarına kolluk görevlilerinin müdahalesiyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ayrıca ifade ve basın hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

1. İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlali İddiası Yönünden

Başvurucu devletin gözetimi altında olduğu bir zaman diliminde yaralanmıştır. Bu durumda güç kullanımının kaçınılmaz hâle geldiğini ve kullanılan gücün orantılı olduğunu kanıtlamak kamu makamlarına ait olmasına karşın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda bu husus aydınlatılmamıştır.

Söz konusu kararda, kullanılan gücün gerekli olduğu konusunda bir değerlendirme bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucu hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan açılmış bir soruşturma da yoktur. Bu husus güç kullanımının gerekli olmadığını ortaya koyan bir başka noktadır.

Kötü muamele vakasıyla ilgili bir ceza soruşturmasında, olayı aydınlatma kapasitesine sahip önemli birtakım delillerin toplanmaması bile tek başına, ulaşılan neticenin tutarlılığına gölge düşürebilir.

Söz konusu karar, polis memurlarının başvurucuya fiziki bir müdahalede bulunmadığı ve kolundan tutup götürmelerinin zor kullanma yetkisinin sınırının aşılması için yetersiz olduğu gerekçesiyle verilmiştir. Bu karar adli muayene raporları, fotoğraflar ve dosyadaki diğer delillerle bağdaşmadığından, kötü muamele olgusunun gerçekleşme koşullarının objektif bir şekilde analiz edilmediğini ortaya koymaktadır.

Kötü muamele failinin tespiti için zamanında atılması gerekli adımların atılmaması, olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin elde edilmesi için çaba sarf edilmemesi, delillerin analizinin soruşturmadaki bulgularla bağdaşmaması, genel olarak soruşturmaya yaklaşımın yeterli duyarlılıkta olmadığını açığa vurmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının usul ve maddi boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

2. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlali İddiası Yönünden

Anayasa Mahkemesi için -pek çok kararında da vurguladığı gibi- ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir.

Basın özgürlüğünün halkın ilgilendiği konularla ilgili olarak kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır. İncelenen başvuruda, sahada yer alan gazetecilerin görevlerini yaptıkları sırada şiddete uğramaktan korunmaları meselesine odaklanılması gerekmektedir.

Somut olayda, bilirkişi tarafından soruşturma makamlarına sunulan raporda yer alan fotoğraflarda polis memurlarının bir grup gazetecinin etrafını sardığı ve kalkanları ile onların hareket etmelerini engelledikleri, daha sonra süpürme adı verdikleri yöntemle gazetecileri göstericilerden uzaklaştırdıkları görülmektedir.

Söz konusu raporda gazeteciler ile polis görevlileri arasında geçen diyaloğun çözümü yapılmıştır. Gazeteciler, polis memurlarına kordona alma işlemine son verilmesi gerektiğini, gazetecilik görevlerinin yapılmasına engel olunduğunu iletmişler ancak polis memurları, gazetecileri göstericilerden uzaklaştırmaya devam etmiş ve polis kordonundan çıkmak isteyen gazetecileri biber gazı sıkarak uzaklaştırmıştır.

Bu noktada kamu gücünü kullanan organlardan beklenen, başvurucunun da aralarında olduğu gazetecilerin görevlerini yapmalarına engel olunmasının makul sebeplerini göstermeleridir.

İdare gazetecilerin haber yapmalarının engellenmesinin ve başvurucuya yapılan fiziksel müdahalenin kesinlikle gerekli olduğunu ispat eden, yeterli derecede güçlü ve tutarlı deliller sunamamıştır. Gazetecilik görevini yapan başvurucu, polisin o sırada devam etmekte olan gösteriye ilişkin görevlerini yapmalarını engellememiş veya bir gösterici gibi davranarak polise karşı şiddet kullanmamış, başka bir tehdit de oluşturmamıştır. 

Sonuç olarak sadece işini yapmakta olan başvurucu bir gazeteci olduğunu açıkça ortaya koymasına rağmen polislerin yukarıda tespit edilen muamelelerine maruz kalmıştır. Bu nedenle başvurucuya yapılan müdahale haklı değildir.

 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ve 28. maddesinde korunan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

KAYNAK: ANAYASA MAHKEMESİ RESMİ SİTESİ

KARARIN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ.